31 Ekim 2019 Perşembe

Futbol sahasından cezaevine: Engelli tutuklu Sebahattin Akbaş’ın öyküsü

31 Ekim 2019 
Doğuştan yüzde 45 yürüme engelli Sebahattin Akbaş: “Tutuksuz yargılamak varken hapiste yargılayarak beni cezalandırmak istiyorlar. Bu dünyada da mahşer gününde de hakkımı arayacağım.”

Cezaevindeki hastaların ve engellilerin tahliye edilmesine dair 5275 Sayılı Ceza İnfaz Kanununda madde olmasına rağmen hala bu kanun uygulanmıyor.

Altı ay önce tutuklanan ve yarın hakim karşısına çıkacak olan yüzde 45 yürüme engelli Sebahattin Akbaş, “8 kişilik koğuşta 26 kişi kalıyoruz. Tuvalet, banyo ihtiyaçlarımızı karşılamak ayrı bir eziyet. Ayaklarımdaki protezden dolayı zaman zaman oluşan yaraları tedavi etmek ayrı bir meşakkat. Tutuksuz yargılamak varken benim gibi birini hapiste yargılayarak cezalandırmak istiyorlar.” dedi.

EZİYET ÇEKMEME SEBEP OLANLARDAN…

TBMM İnsan Hakları Komisyonu Üyesi ve HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’na mektup yazan Akbaş, “Ben 1993 Şanlıurfa doğumluyum. Şu anda Şanlıurfa 2 Nolu T2 Tipi C3 koğuşunda kalıyorum. 6 aydır tutuklu yargılanıyorum. Ayaklarımdan yüzde 45 engelliyim. Koğuşta koltuk değneğiyle yaşamıma devam ediyorum. Benim gibi ayaklarından yüzde 45 engelli birine haksızlık yaparak, hapse atarak, ruhen ve bedenen eziyet çekmeme sebep olanlardan elbette mahşer gününde hakkımı alacağımı biliyorum. Bu dünyada da hakkımı hukuk içerisinde arayacağımı da bilmenizi isterim. Bir memlekette kurtlar ve çakalları tok geziyorsa olan zavallı kuzulara oluyor demektir” ifadelerini kullandı.

Sebahattin Akbaş, bu karesini 17 Aralık 2018’de sosyal medyada şu notla paylaşmıştı: “Sopayla kilime vuranın gayesi kilimi dövmek değil, kilimin tozunu almaktır. Allah sana sıkıntı vermekle tozunu kirini alır. Niye kederlenirsin? Taş taşlıktan geçmedikçe parmaklara yüzük olamaz. Yüzük olmayı dileyen taş ezilmeyi ve yontulmayı göze almalıdır.” Fotoğraf: İbrahim Şahin.
Karadeniz Teknik Üniversitesi Tarih Bölümü son sınıf öğrencisi olan Akbaş, Şanlıurfa’nın Aşağı Demircik Köyünden 6 çocuklu bir ailenin oğlu. Babası çiftçi, annesi ev hanımı. 6 kardeşin ikincisi. Beş kardeşiyle birlikte okuduklarını belirten Akbaş, “Mezuniyetime bir ay kala tutuklandım. Zaten kıt kanaat imkanlarla okuyordum, tutuklanmasaydım şimdiye mezun olmuştum.” dedi.

BEN TERÖRİST DEĞİLİM

Dört yıldır Trabzon’da yaşayan Akbaş, örgüt üyesi olduğu iddiasıyla 2 Mayıs 2019’da Trabzon’da gözaltına alındı. 6 Mayıs 2019’da Şanlıurfa’da tutuklandı. “İnandığım tüm mukaddesler üzerine yemin ederim ki ben terörist değilim” diyen Akbaş, kimsenin kendisini yakalamadığını, ayaklarıyla ifade vermeye gittiğini belirtip “Hatta iki kez gittim, hakkında işlem yapmaya gerek yok dediler. Benim kendimden endişem olsa gidip teslim olmazdım” diye yazdı.

SENİ TOPAL HALİNLE Mİ İÇERİ ALMAYACAKLAR!

Mektubunda iç konuşmalarına yer veren, görüş günlerinde anne babasıyla yaşadıklarını da anlatan Sebahattin Akbaş:

“Bu süreçte öyle şeylere şahit oldum ki, bazen kendi kendime ‘Yahu Sebahattin adamlar emziren kadınları bebekleriyle beraber içeri alıyorlar. Seni topal halinle mi içeri almayacaklar’ diyorum. Ama durum böyle olmamalıydı. Bazen çığlık atıp gök kubbeyi yırtıp Allah’a sesimi duyurmak istiyorum. Bağırmaya gerek yok ki Sebo diyorum. Allah sesini duyuyor ve ne durumda olduğunu biliyorum diyorum. Lakin yaşadığım acılardan dolayı gözyaşlarıma engel olamıyorum. Bazı geceler yüzümü gözyaşlarıyla yıkıyorum. Ruhumun temizlendiğini hissediyorum ağlarken. Her açık görüşte gariban anam babam ile gözyaşlarına boğuluyoruz.”


EN ÇOK TOP OYNAMAYI ÖZLEDİM

İki yıldır Trabzon Ortahisar Belediyesi Ampute Futbol Takımında oynayan Akbaş, hem bir Karadeniz tutkunu, hem de futbol aşığı. 63 nolu formaya ile sahaya çıkan Akbaş, Trabzonspor ile yaptıkları maçı sosyal medya hesabından böyle yayınlamıştı.

ANNEM BABAM PERİŞAN

Abisinin tahliye edilmesini istediklerini belirten kız kardeşi Kader Akbaş şöyle devam etti: “Abimin sağ bacağı sol bacağında 14 santim kısa. Sol ayağında da dezenformasyon var, yani parmakları yok. Çocukluğundan beri geçirdiği ameliyatlar sayesinde şu an yürüyebiliyor. Her şeye rağmen futbol oynuyordu. Cezaevinde en çok top oynamayı özlediğini söylüyor. Annem babam perişan. Yarın mahkemesi var. Tahliye edilmesini istiyoruz. Onun durumundaki biri cezaevinde kalmamalı.”

SEBAHATTİN AKBAŞ’IN MEKTUBU






Hamile kadına kelepçeli hastane eziyeti

31 Ekim 2019 
Bir hamile kadın daha tutuklandı. Gaziantep’te yaşayan 6 aylık Kimya Bozkurt’un on gün önce tutuklandığı yeni ortaya çıktı. 


19 Ekim 2019’da kayınvalidesinin evinin önünde arabaya binerken gözaltına alınan Kimya Bozkurt (29), 21 Ekim 2019’da SEGBİS ile savcılık sorgusu yapıldıktan sonra Ardahan Sulh Ceza Hakimliği tarafından tutuklandı.

Tutuklandıktan iki gün sonra Gaziantep L Tipi Cezaevi yönetimi tarafından rutin işlemler için Ersin Arslan Devlet Hastanesi Mücahitler Ek Binasına kelepçeli götürülen ve koridorlarda oradan oraya dolaştırılan Kimya Bozkurt, yaşadığı travmayı hala atlatabilmiş değil.

HALA KENDİNE GELEMEDİ

Dört yıllık evli olan Kimya Bozkurt’un eşi Cebrail Bozkurt, “Hastaneye kelepçeli götürülmüş. O şekilde hastane koridorlarında gezdirmişler. Doktor ilgilenmemiş ve kötü davranmış. Bir gün boyunca kendisine gelemedi. Kaçma şüphesi yok, jandarmanın kelepçeli götürmesi doğru değil. Bir insan, hamile bir kadın neden bu şekilde rencide ediliyor.” dedi.

Sorgu sırasında eşinin hamile olduğununa inanmadıklarını da söyleyen Cebrail Bozkurt, “Savcı sağa dön sola dön diyerek hamile mi değil mi anlamaya çalıştı. Hakim polislere şifahen rapor almalarını söylüyor. Karara da ‘gebe olduğunu kendi beyan etmiştir, tarafımıza ulaşan herhangi bir belge yoktur’ diye yazdılar. Sorumluluğu üzerlerine almamak için. Gebelik raporu daha sonra bu dosyaya eklendi. Ama yine de bir sonuç olmadı.” ifadelerini kullandı.

‘GELİNLİĞİNİ ALDIN MI?’ SORUSU DELİLSAYILDI

Ardahan’da üniversite okurken KHK ile kapatılan bir derneğe üye olmak ve Bylock kullandığı iddiasıyla tutuklanan Bozkurt, “Gelinliğini aldın mı?” sorusundan başka içerik bulunmayan konuşmadan dolayı örgüt üyesi olmakla itham ediliyor.


TUTUKLAMA KARARI

HAMİLELİK RAPORU



Hakim inanmamıştı, tutuklu Kimya Bozkurt’un 6 aylık hamileliği belgelendi

30 Ekim 2019 Çarşamba

Sağlık ocağı dönüşünde gözaltına alınan anne ve 2 aylık bebeği hücrede tutuluyor

30 Ekim 2019 
Sağlık ocağından çıkar çıkmaz polis tarafından gözaltına alınan KHK’lı hemşire Nuran Yapalak ve iki aylık oğlu, 6 gündür hücrede tutuluyor. 

24 Ekim 2019’da gözaltına alınan Nuran Yapalak, 2 aylık bebeği Ahmet Emir ile birlikte hala Silifke Cezaevinde tutuluyor. Hastalandığı için oğlunu sağlık ocağına götüren Nuran Yapalak, dönüşte gözaltına alındı.

Tutuklandığı ilk gün cezaevi şartları kötü diye bebeğin anneye verilmesine izin vermeyen cezaevi müdürü, savcının talimatıyla 1 gün sonra sütle beslenen bebeğe izin çıkardı. Savcı daha sonra anne ve bebeği kaldıkları tek kişilik hücrede ziyaret edip sıcak su ihtiyaçlarını giderdi. Oysa 5275 Sayılı Ceza İnfaz Kanunu 16/4 maddesine göre iki aylık bebeği olan annenin serbest bırakılması gerekiyor.

Tarsus Cezaevine nakledileceği için geçici koğuş adı verilen hücrede tutulan Yapalak, hakkında 2016’da Nevşehir’de dava açıldığı için belgelerin Nevşehir’den Silifke’ye gelmesi bekleniyor.

Ahmet Emir’in amcası Ali Yapalak, “Örgüt üyeliği davalarından tutuklananları aynı yerde topluyorlarmış, o yüzden Nurhan Tarsus Cezaevine götürülecek. Silifke’de kalsaydı ailemiz görebilecekti. Tarsus’ta nasıl olacak bilmiyoruz” dedi.

Nuran Yapalak ve çocuklarının verdiği bu mutlu poz, çok uzak değil bir ay önce çekildi. Ahmet Emir daha yeni doğmuştu. Şimdi hem annenin hem çocukların boynu bükük.

KARI KOCA KHK’LI 

KHK’lı Yapalak çiftinin Esma (12) ve Ali (8) isminde iki çocukları daha bulunuyor. Perşembe sabahı çocuklarını okula gönderen Nuran Yapalak, kendisi de Ahmet Emir ile doktora gitmişti. Döndüklerinde annelerini evde bulamayan Esma’nın annesine yazdığı mektup dün sosyal medyada gündem olmuştu.

Nevşehir’de Sağlık Bakanlığına bağlı bir devlet hastanesinde hemşirelik yaparken KHK ile ihraç edilen Nuran Yapalak’ın eşi de aynı ilde Türkçe öğretmeni iken mesleğinden atıldı. 2 Nisan 2016’da KPSS davası nedeniyle tutuklanan baba Ahmet Yapalak (32) bu davadan berat ettiği halde örgüt üyeliğinden mahkum edildi. 8 Kasım 2018 şartlı tahliye edilen baba, şimdi diğer çocuklarıyla ilgileniyor.


SOHBET YAPIYOR DİYE…

Ali Yapalak, “Ahmet 2016’da Nevşehir’de tutuklandı. Nuran hanım Nevşehir’de yalnız kalınca çocuklarını alıp memlekete Silifke’ye gitmişti. Annem babam orada, onlar da çocuklarla ilgileniyorlardı. Ahmet tahliye olunca Silifke’de gündelik hayatlarına devam ediyorlardı. Kardeşim pazarcılığa başlamıştı, başka bir iş yapma imkanı yoktu. Oğlu Ahmet Emir hastalandı. Aşısını olması gerekiyordu. Annesi sağlık ocağına götürmüş. Dönüşte almışlar. Çocuğun kimlik bilgilerini soruyorlar ya o şekilde almışlar” ifadelerini kullandı.

AHMET EMİR YOĞUN BAKIMDA KALMIŞTI

Ali Yapalak şöyle devam etti: “Lavabosu olmayan, sıcak suyu da olmayan bir yer. Savcı ilk başta bebek için uygun değil diye annenin yanına verilmesine izin vermemişti. İki aylık bebek süt emiyor. Mecburen götürdüler. Sıcak su temin edilsin, çocuk da burada diye talimat vermiş. Bebeğin kansızlık hastalığı var, doğum vs. stresli bir süreçten de geçtiler. Yeterli beslenememe, annenin psikolojik durumu bebeği etkilediği için dünyaya geldikten bir süre sonra yoğun bakımda kaldı Ahmet Emir. Devamlı ilacı, şurubu var, doktor anne ve bebeğin iyi bakılması lazım demiş, ama şu an durumları iyi bakılmaya müsait değil. Hal bu şekilde.”

Nura Yapalar ve Ahmet Emir 2 Kasım 2019'da Tarsus Cezaevine gönderildi. 

OKULDAN EVE DÖNDÜĞÜMDE NEDEN EVDE YOKTUN ANNE

AHMET EMİR CEZAEVİNDE




22 Ekim 2019 Salı

Cemevinde yemek pişirdiği için tutuklandı

22 Ekim 2019 
Üniversite öğrencisi Ünal Çimen, cezaevinden çıktıktan sonra Türkiye’ye terk ederek İsviçre’ye gitti. Gazeteci olan abisi ve cemevinde yemek yaptığı için tutuklanan annesi ise halen hapiste.

Toplumun farklı kesimlerine yönelik her geçen gün artan baskının hedeflerinden biri de Aleviler. Yalova Üniversitesindeki eğitimini yarıda bırakmak zorunda kalan Ünal Çimen, cezaevinden çıkıp İsviçre’ye kadar gidebilmeyi başarmış bir öğrenci. Abisi de tutuklu olan Çimen’in annesi ise hakimin “Cemevinde teröristlere yemek pişiriyormuşsun” sorularına maruz kalarak tutuklandı.

Ünal Çimen yurt dışında olsa da annesi, abisi ve yalnız kalan babası için mücadele ediyor. “İkisi tutuklu, babam yalnız, ben sürgünde” cümleleriyle ailesinin durumunu özetliyor. Çimen, annesinin serbest bırakılması için sosyal medyada #SongülÇimenSerbestBırakılsın etiketiyle bir kampanya başlattı.


GAZETECİ OĞLUNU ZİYARETE GİTMİŞTİ

Silivri Cezaevinde bulunan oğlu Ümit Çimen’i 10 Ekim’de ziyarete giden, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Sarıyer Armutlu Cemevi Şube Yöneticisi Songül Çimen (57), görüşten çıktıktan sonra ‘ifade eksikliği’ gerekçe gösterilerek gözaltına alınmış, 4 gün Vatan Emniyet Müdürlüğünde kaldıktan sonra 14 Ekim 2019’da tutuklanarak Silivri’ye gönderilmişti. Yürüyüş dergisi muhabiri Ümit Çimen, derginin Sultangazi’deki ofisine Haziran 2019’da yapılan baskından sonra tutuklanmıştı.

ALEVİLERE TAHAMMÜLSÜZLÜKTÜR

Ziyaret sırasında yapılan bu hukuksuz tutuklamaya tepki gösteren Ünal Çimen “Hakim anneme cemevine gidiyormuşsunuz, teröristler için yemek yapıyormuşsunuz, terör örgütü için para topluyormuşsunuz gibi sorular sorarak tutuklanmasına karar verdi. Başka bir soru sorulmamış. Dosyada gizlilik kararı var. Farklı bir şey var mı yok mu nedir bilemiyoruz. Bu tutuklama AKP iktidarının Alevi halkına tahammülsüzlüğünün kanıtıdır. Ne kadar yok saysalar da var olmaya devam edeceğiz. Alevi olmak, sosyalist olmak, Alevi değerlerine sahip çıkmak suç değildir.” dedi.

Ünal, “Annem cemevinin yapımı için para topladıklarını, onu da makbuzlu yaptıklarını, paranın kime gittiğinin belli olduğunu söylemiş hakime. Burada hakimin olayı teröre çekme çabası var. Ama her şey dediğim gibi belgeli. Hakim belgeleri isterse, paraların nereye gittiğini rahatlıkla görebilirler. Olayı terör boyutuna çekip tutuklama gerekçesi haline getiriyorlar.” ifadelerini kullandı.


2014’TE DE BİR DAVA AÇILMIŞTI

Ünal Çimen, ‘gizli tanık’ ifadesine dayanarak annesi hakkında 2014’te bir dava daha açıldığını ama o dosyadan annesinin tutuksuz yargılandığını belirtiyor:

“Aralıkta o davanın mahkemesi olacaktı. Annem İstanbul Armutlu’da oturuyor. Orada cemevine gidip geliyorlar. Zaten cemevinin yönetim kurulunda. Gizli tanık ifadesine dayanarak cemeviyle ilgili bir dava açılmıştı. Annem o zaman tutuklanmadı. Şimdi hakkında ayrı bir dosya açılmış, bizim bildiğimiz sadece anneme yöneltilen sorular, başka bir bilgimiz yok maalesef.”

ADALETİN OLMADIĞI YERDE EKMEK DE SU DA OLMAZ

Songül Çimen tutuklanmadan önce sosyal medyada paylaşılan bir videoda şöyle demişti: “Tüm halk için içeride olsun, dışarıda olsun tüm emekçi insanlar için adalet olsun. Adalet ekmekten de sudan da her şeyden üstün. Adaletin olmadığı yerde ekmek de olmaz su da olmaz.” 

BİR FOTOĞRAF…

Ardahanlı Çimen ailesinin 2013’te çektirdikleri bu kare Kandıra Cezaevinde bir görüş gününden. Ünal Çimen o zaman abisiyle birlikte tutuklu olduğunu, annesi ve babasının da kendilerini ziyarete geldiğini söylüyor. Bir ailenin üyeleri peyderpey hangi gerekçelerle hapse atılıyor? Ünal Çimen anlatıyor:

Ümit Çimen (33), Songül Çimen (57), Ünal Çimen (31) ve Paşa Çimen (62).

“Ben Yalova Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı bölümünde okuyordum. Abim de Akdeniz Üniversitesi Sınıf Öğretmenliği bölümünde. Daha sonra üniversiteden de tutuklamalardan vs atıldı. Antalya’da Ömer Ulusoy davası olarak geçen üniversiteye giren satırlı birinin öğrencilere saldırması sonucu tutuklanmıştı. Abim sonra İstanbul Üniversitesi Arkeoloji Bölümünü kazandı. 2013’te İstanbul Gençlik Derneğinin üyesi olması gerekçesiyle tutuklandı. Ben de aynı gün, aynı gerekçeyle tutuklandım. Üniversitelerde faaliyetler yaptığımız için hakkımızda dava açılmıştı. Öğrenci haklarımızı istiyoruz kampanyaları düzenliyorduk. Öğrenci haklarını istemek, ücretsiz eğitim, ücretsiz ulaşım istemek, anadilde eğitim hakkı istemek gibi şeyleri terör kapsamında değerlendirdiler. 1,5 yıl Kandıra 2 Nolu F Tipi Cezaevinde kaldım. Ben Mart 2014’te tahliye oldum ve artık Türkiye’de yaşama hakkı bırakmadıkları için yurt dışına çıkmaya karar verdim. Abim Haziran 2019’da tekrar tutuklandı. Bir daha ne zaman bir araya geliriz, kim bilir…”




21 Ekim 2019 Pazartesi

Düşük tehlikesine rağmen 5 aylık hamile kadın tutuklandı

21 Ekim 2019
Her gün yapılması gereken iğneleri bulunan, düşük tehlikeli hamile Elif Tuğral, tutuklanarak cezaevine gönderildi. Ailesi anne ve bebeğin hayatından endişeli.

İzmir’de yaşayan 5 aylık hamile Elif Tuğral (31) düşük tehlikesi raporlarına rağmen tutuklandı. 10 Ekim’de Şakran Cezaevine gönderilen Tuğral’ın, her gün yapılması gereken iğneler için hastaneye götürülüp götürülmediği bilinmiyor.

20 Haziran 2019’da evinde gözaltına alınan Tuğral, o gün çıkarıldığı mahkeme tarafından ev hapsi verilerek serbest bırakılmıştı. Dört ay sonra; 10 Ekim 2019’da İzmir 15. Ağır Ceza Mahkemesinde hakkında açılan dava için hakim karşısına çıkan Tuğral, 6 yıl 10 hüküm verilerek cezaevine gönderildi.

KIZIMIN DÜŞÜK TEHLİKESİ VAR

Elif Tuğral’ın annesi Aziziye Özünlü, “Aslında savcı hamileliğini göz önünde bulundurarak serbest bırakılmasını talep etti, bir hakim de aynı görüşteydi ama diğer hakim tutuklanmasını istedi. Kızımın düşük yapma tehlikesi var. Ev hapsindeyken kanının pıhtılaşmaması için her gün iğne oldu. İzin alarak sağlık ocağına gidiyordu. Cezaevinde bu iğneleri olup olmadığını bilmiyoruz. Her gün revire çıkma imkanı cezaevlerinde olmuyor. Sevk alıp kontrole gitmesi aylar sürüyor zaten.” dedi.

Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesinde mezun olan edebiyat öğretmeni Elif Tuğral, İzmir’de özel bir yurtta çalıştığı için örgüt üyesi olduğu iddia ediliyor. 2014’te evlenen Elif Tuğral’ın 4 yaşında Hilmi adında bir oğlu daha bulunuyor.

Öte yandan Şakran Cezaevinde tutuklu bulunan diğer bir hamile Zeynep Şakrak da hala tahliye edilmedi. 5275 Sayılı Ceza İnfaz Kanunu 16/4 maddesine göre hamile kadınlar gözaltına alınamaz, tutuklanamaz. Haklarında kesinleşmiş bir mahkeme kararı olmayan hamile kadınlar Türkiye’de tutuklu yargılanıyor. Oysa tutuklanmaması gerekiyor. Hüküm aldıktan sonra ise hüküm kesinleşirse cezası erteleme sonrası infaz edilmeli.

Geçtiğimiz günlerde Adana’da röntgen filmiyle kapıları açıp evleri soyan biri hamile 3 kadın yakalanmıştı. 6 yıl 10 ay 10 gün cezası olduğu tespit edilen zanlılardan Kader Ç., hamile olduğu için ev hapsiyle serbest bırakılmıştı. 15 Temmuz’dan sonra başlatılan Tenkil sürecinde tutuklanan kadınlara uygulanmıyor.










Hayatını kaybeden hasta tutuklu askeri öğrencinin savunması

21 Ekim 2019 
Ölüm evresine girdikten sonra tahliye edilen hasta tutuklu askeri öğrenci Bilal Gülfidan’ın 15 Temmuz’la ilgili mahkemede yaptığı savunmaya BOLD ulaştı.



Geçen hafta salı günü İzmir’de tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybeden Kara Harp Okulu sözleşmeli subaylarından Bilal Gülfidan (27), 15 Temmuz gecesi arkadaşlarıyla birlikte “sizi güvenli bölgeye” götürüyoruz diyen komutanlarının emrinde Genelkurmay Başkanlığının bahçesine helikopterle indirildi. 
Nerede olduklarını öğrendiklerinde çok geçti. 15 Temmuz’u 16 Temmuz’a bağlayan sabaha karşı gözaltına alındı. 22 Temmuz’da tutuklanarak Kırıkkale Keskin Cezaevine gönderildi.

Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsündeki Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince görülen Kara Harp Okulu ve Genelkurmay Başkanlığı Davasında 164 kişiyle birlikte yargılanan Gülfidan, darbeye teşebbüs ettiği iddiasıyla 1 kez müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Ama cezaevinde kanser oldu ve hem tedavisi geciktirildiği hem de geç tahliye edildiği için 15 Ekim 2019’da hayatını kaybetti. 
 
Bilal Gülfidan, 5 Mayıs 2017’de mahkemede yaptığı savunmasında yatakhanedeyken kursiyerlerin ‘silah başı’ diye bağrışmalarından dolayı rastgele şarjörsüz bir silah alıp otopark bölgesine gittiğini, ardından tören alanından “Güvenli bölgeye gidilecek” diye helikopterlere bindirildiklerini anlatmıştı.

İndirildikleri yerin Genelkurmay Başkanlığı olduğunu sonradan öğrendiğini, bir subayın “Hedef olacaksınız” diyerek kendilerini kör bir noktaya götürdüğünü anlatan Gülfidan’a buna rağm en müebbet ceza verildi. Gülfidan savunmasında 6 gün kaldığı gözaltında yaşadığı işkenceleri ve değiştirilen ifadesi hakkında da bilgi veriyor ve düzeltilmesini istiyor. Bold Medya’nın ulaştığı subay adayı Bilal Gülfidan’ın savunması:
İFADEMDE BANA AİT OLMAYAN SÖZLER VARDI
“Ben Bilal Gülfidan 12/04/1992 İzmir Konak doğumluyum. Hakim bey ifademe başlamadan önce belirtmek istediğim bir husus var. Polis akademisinde vermiş olduğum yazılı ifademi kabul etmiyorum. Reddediyorum. Çünkü baskı ve şiddet altında şiddet gördükten sonra ifade verdim. İfadem sabaha karşı saat 05.00 sıralarında alındı. Uykusuzdum. Aç ve susuz olduğumdan dolayı sağlıklı bir ifade veremedim. Kabul etmiyorum. İddianame açıklandıktan 1 ay sonra elime geçti ifade, ifadeyi okudum. Bana ait olmayan sözler vardı içerisinde hem kendimi hem de başkasını itham altında bırakacak ifadeler vardı. Kopyala yapıştır bir şekilde hazırlanmış olduğu için kabul etmiyorum. Bunu da bilginize arz ediyorum.
AFYON’A TATBİKATA GİDİYORUZ DİYE BİLİYORDUM
Olay gecesi Kara Harp Okulu Komutanlığında, 5. Akdeniz Taburu 2. Bölük 4. Takımda öğrenimime devam etmekte iken 15/07/2016 tarihinde saat 06.15 ile 21.15 saatleri arasında normal olarak içtima, eğitim, spor, çarşı izni vb. Faaliyetleri her zamanki gibi rutin devam etti. Çarşı izni bitimi olan saat 21.20’de okula girdim. İçtima sonrası aylar öncesinden belli olan Afyon tatbikatı için 16/07/2016 tarihinde saat 04.00 sıralarında kalkıp yola çıkacağımızdan dolayı diğer arkadaşlarım ile birlikte yatakhanelere gittim. Tahmini olarak saat 22:30 sırasında kursiyerlerin kendi aralarında silah başı şeklinde bağırmalarını duymam üzerine kamuflajımı giyerek nöbetçi subayın da yönlendirmesiyle silah deposuna girerek seri numarasını hatırlamadığım rastgele dağıtılan silahımı şarjörsüz bir şekilde aldım ve park alanında beklemeye koyuldum. Bu ana kadar yaşanan her şeyin tatbikat gereği olduğu düşüncesindeydim.
İÇTİMA ALANINDA BÜYÜK BİR KARIŞIKLIK VARDI
Kendisinden sorumlu olduğum misafir askeri personel Kara Harp Okulu kayıtlarından da kontrol edilebilir. İsmi Nizar Libyalı. Onu bulmak için önce yatakhaneler bölgesine, daha sonra da park alanına bakındım. Fakat bulamadım. Sonra kendisini Üsteğmen Önder Biberoğlu’nun yanında gördüm. Ve kendilerini toplayıp yatakhaneler bölgesine gönderdi. Daha sonra onları bulamadıktan sonra, arkadaşımı bulamadıktan sonra ben de diğer arkadaşlarımın yanına katıldım. İçtima alanında büyük bir karışıklık ve gürültü vardı.
GÜVENLİ BÖLGEYE GÖTÜRÜLÜYORSUNUZ YALANIYLA HELİKOPTERE BİNDİRİLDİK
Alçak uçuş yapan Helikopter ve F16 saldırılarına karşı park alanının karşısında bulunan ağaçlık bölgeye alındık. Buradan da yemekhanelere alındık. Saat 03:00 sıralarında nizamiyelere saldırı olduğu, uçakların alçak uçuş yaptığı söylenerek, Celal Dora tören alanına geçtik. Burada alelacele kargaşa içerisinde oluşturulmuş, 14’erli karışık gruplar oluşturuldu. Şarjörsüz ve mermisiz bir şekilde, korku ve panik havası içerisinde güvenli bölgeye götürülüyorsunuz yalanıyla helikopterlere bindirildik.

 5 DAKİKA SONRA İNDİK 

Havalandıktan 5 dakika sonra tanklar ve yüksekçe bir duvar arasına indirildim. Yaşadığımız şoku atlatmak, açılan ateşlere hedef olmamak ve nereye bırakıldığımızı anlamak için araçların arasına saklandık.15-20 dakika burada bekledikten sonra adının Kenan olduğunu öğrendiğimiz komutanımız burada beklememizi ve geri döneceğini söyleyerek yanımızdan ayrıldı. Ve kendisini bir daha hiç görmedim. Araçlar arasında yerde yattığımızı gören hiç tanımadığım başka bir subay bizlere orada ne yapıyorsunuz. Yatmayın hedef olacaksınız diyerek, bizi yüksekçe bir duvarın, bir kör noktanın yanına geçirdi. Kör bir noktaya geçirdi bizleri. Ve burada beklememizi söyledi.
BURAYA KİMİNLE GELDİNİZ
Bu sırada yanımıza gelenlerden nerede bulunduğumuzu ve dışarıda neler olduğunu öğrendik.Her şeyi tam manasıyla burada, orada yanımıza gelenlerden öğrendik. Öğrendikten sonra arkadaşlarımız ile aramızda yani yanımızda bulunan rütbeli komutanlardan gizli bir şekilde kesinlikle yasa dışı hiçbir olaya karışmamalıyız şeklinde bir konuşma geçti aramızda. Devamında da 2 saat boyunca bu kör noktada arkadaşlarım ile birlikte uyukladım. Hiçbir şeyin farkında değildik. Tam bu esnada bizi bu şekilde gören bir binbaşı, bana buraya kimle geldiğimizi bağırarak bir şekilde, elindeki silahı ile birlikte bana buraya kimle geldiğimizi sordu. Ve benden hemen gidip onu bulmamı istedi.
ELİNDEKİ SİLAHTAN KORKTUM
Bende elindeki silahtan korkarak ilk önce Deniz Kuvvetlerine bakan kısma yürüdüm. Bulunduğum yerden ayrılıp Deniz Kuvvetlerine bakan tarafa sonra da geldiğim yönün tam tersi istikamete şarjörsüz ve mermisiz silahımla yürüdüm. Zannediyorum iddianamede bir görüntüm var. Ve bu görüntüde bu yürüyüşüm esnasında çekilmiştir. Kesinlikle ve kesinlikle iddianamede de iddia edildiği üzere darbeye destek verme amaçlı bir hareket değildir. Şarjörsüz ve mermisiz silahımla yürüdüm. Ortalık çok karışık olduğu için ve hiçbir darbeciden yasadışı emir almamak için sabahladığım kör noktaya geri döndüm.
KİMSEYLE KONUŞMAYIN, BENİ TAKİP EDİN
Burada arkadaşlarım yoklardı. Ben tekrar burada oturup bekledim. Tam bu esnada bir süre sonra yanımda 3. bölükten arkadaşlarım olan İdris ve Bilal Yıldız geldiler. Buraya kandırılarak getirildiğimizi ve hiçbir emre uymamız gerektiğini onlarla da konuştum. Bu konuşmanın üstüne Hasan Ali Üsteğmen yanımıza gelerek ‘arkadaşlar kimseyle konuşmayın ve beni takip edin dedi. Yönlendirmesi ile bir binanın bodrum katına girdik.
ÜZERİME ATEŞ AÇILDI
Burada bize tahliye edileceğimiz söylendi. Ve koşar adımlarla TÜİK binasının karşısında bulunan bir demir kapıdan çıktık. Bu esnada üzerime ateş açıldı. Hem benim hem de yanımda bulunan beni yönlendiren kapının diğer tarafında bulunan 2 sivil polise ateş açıldı. O anki korku, telaş ve polislerin yönlendirmesiyle silahımı ve kompozit başlığımı kapı dibine bıraktım. TÜİK binasında bulunan polislere sığındık. Oradan da polis akademisine getirildik.
SOYULARAK TERS KELEPÇE TAKILDI
Burada 2 gün boyunca bizlere Genelkurmay Başkanlığından çıkan 900’er gibi ifademizin alınacağı ve serbest bırakılacağımız söylendi. Fakat erler ayrılınca pazar akşamı o an ilk defa gördüğümüz polisler tarafından soyularak ters kelepçe ile kelepçelendik. Bunu burada belirtmemin tek sebebi polis akademisinde alınmış ifademde hiçbir kötü muameleye maruz kalmadım şeklinde bir yazıdır. Bu da bana ait değildir. Ben böyle bir ifade vermedim. Bu sebeplerden dolayı reddediyorum. İlk defa gördüğüm polisler tarafından soyularak ters kelepçelendik.
GECE YARISI TEKMELEYEREK UYANDIRILDIK
4 gün boyunca bu şekilde kaldık. Tuvalete dahi yalın ayak gitmek zorunda bırakıldık. Açlık ve susuzluktan dolayı ayakta dahi duramıyorduk. Geceleri uyurken polisler tarafından tekmelenerek uyandırıldım. Çeşitli hakaretlere maruz kaldım. Tüm bu yapılan insanlık dışı uygulamalara rağmen polis akademisinde verdiğim ifadeye ‘ben emniyette bulunduğum sürece hiçbir kötü muameleye maruz kalmadım’ gibi bir ifade eklenmiştir. Bunu da az önce belirttim.
AĞIR CEZAEVİ KOŞULLARINDA KALIYORUZ
Ayrıca iddianamede bulunan Bylock listesinde üzerimde bulunan 2 hatta Bylock olduğu iddia edilmiştir. Böyle bir programın varlığından, kesinlikle ve kesinlikle haberim yoktur. Cezaevine girdikten sonra sözlü ve yazılı medyadan öğrenmiş bulunmaktayım. Aynı zamanda iddianamede tarafıma yöneltilen tüm suçlamaları reddediyorum. 6 günlük gözaltı süresi ve bu sürede yaşadıklarım 10 aya yakın tutukluluk sürem ve ağır cezaevi koşulları göz önünde bulundurulmasını tahliyemi ve dava sonunda da beraatimi talep ediyorum. Arz ederim.”
SAVUNMANIN BULUNDUĞU GEREKÇELİ KARARDA SAVUNMANIN ORİJİNAL GÖRÜNÜMÜ


SAVCI: ÖLMEZSE TUTUKLANMASINA…
Bilal Gülfidan’ın ölümün ardından sosyal medyada @m4gf0wKzduBwFy5 hesabından genç subay adayı ile ilgili paylaşımlar yapıldı ve bazı iddialarda bulunuldu. O paylaşımlar şöyle:
“Sözleşmeli subay olmak için eğitime başlamış, sadece verilen kanuna uygun emirleri yerine getirmiş, darbeden haberi olmayan, şeytanların (AKP) tuzağına düşmüş yüzlerce askeri öğrenciden biridir. Cezaevinde kanser hastalığına yakalanınca 2 ay muayene geç götürülmüş, sonrasında yapılan kontrollerde kanserin ilerlediği ve sık sık kontrole gelmesi söylenmiş, müteakiben tekrar kontrolleri aksatılmıştır. Mahkeme ilk başlarda tahliye etmedi. Daha da ağırlaşınca tahliye kararı verdi. İlk başlarda bu hastalık durumundan ailesi haberdar değildi. Duruşmalara zorunlu katıldı tedavi esnasında savcı ‘ölmezse tutuklanmasına’ diye mütala verdi. Hakîm onlardan iftiracı olmalarını istedi. O durumda ne o ne de bir arkadaşı hain olmadı iftira atmadı.”

ÖLDÜRÜLMEK İÇİN GENELKURMAY BAŞKANLIĞININ BAHÇESİNE ATILDILAR

15 Temmuz gecesi Kara Harp Okulundan 150 öğrenci helikopterle Genelkurmay Başkanlığının bahçesine indirilmişti. Aynı hesap, bu olayla ilgili iddiası ise şöyle:

“Bu askerî öğrenciler okul komutanı İzzet Çetingözün emri ile okulda bırakılmış, gece öldürülmeleri için mühimmatsiz olarak helikopterlerle Genelkurmay Başkanlığının bahçesine atılmış, onları yüzlerce IŞİD’li silahlı olarak karşılamış, ateş altına almış öldürmek istemiş. 10 gün gözaltında insanlık dışı işkencelere maruz kalmış masum Anadolu gençleri hastalıklara yakalanmıştır.”
AYNI DOSYADA YARGILANAN BAŞKA BİR ÖĞRENCİ DE KANSERDİ
Bilal Gülfidan ile aynı dosyada yargılanan Bayram Altunbaş, “Komutanlarımıza güvenmiştik. Böyle bir şey için 4 aylık bir öğrenciyi kullanacakları aklımdan geçmedi. Güvenli bölgeye götürüleceksiniz denilince güvenip helikoptere bindik.” şeklinde ifade vermişti.

Altunbaş duruşmada, iki ay önce bağırsak kanseri teşhisi konulduğu söylemiş ve tahliyesini talep etmişti. 18 Mayıs 2017’de tahliye edilen Altunbaş’ın sağlık durumu hakkında bir bilgi bulunmuyor.



20 Ekim 2019 Pazar

Müebbet verilen kanserli askeri öğrencinin görüntüleri ortaya çıktı

20 Ekim 2019
Cezaevinde kanser olduktan sonra tedavisi geciktirilen ve çok geç tahliye edilen subay adayı Bilal Gülfidan’ın ardından arkadaşları ve ailesi büyük yas tuttu.



elal Bayar Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe öğretmenliği bölümünden 2015’te mezun olduktan sonra 2016’da Kara Harp Okulu’na sözleşmeli subay olarak giren Bilal Gülfidan (27) beş gün önce hayatını kaybetti.

TİYATRODA ‘DOKTOR BİLAL’ ROLÜNÜ OYNAMIŞTI

Cezaevi sürecinde de eğitim hayatında da güler yüzü, neşesi ve pozitifliğiyle tanınan Bilal Gülfidan Manisa’da okurken arkadaşlarıyla birlikte tiyatro sahnesine çıkmış ve ‘Kadınlık Bizde Kalsın’ adlı oyunda Doktor Bilal rolünü canlandırmıştı. 2015’te okulun tiyatro salonunda sahnelenen oyunda Türkiye’de kadın olmak, kadına şiddet, ailede kadının rolü gibi temalar esprili bir dille anlatılıyor.



HASTALIĞI İYİCE İLERLEDİKTEN SONRA TAHLİYE EDİLDİ
Cezaevinde kanser olduktan sonra raporlarını defalarce kez mahkemeye sunmasına rağmen serbest bırakılmayan askeri öğrencinin, birçok hasta tutuklu gibi tedavisi geciktirildi ve hastalığı iyice ilerledikten sonra bırakıldı.

Nisan 2019’da tahliye edildikten sonra İzmir’de tedavi gören Gülfidan 15 Ekim 2019 sabahı hayatını kaybetti. Aynı gün ikindi vakti defnedildi. Mardin’in Ömerli ilçesinde 12 Nisan 1992’de dünyaya gelen genç öğrenci, ailenin üç evladından biriydi.

Testis kanseri teşhisi konulan Gülfidan’ın hastalığından son ana kadar ailesinin de haberi yoktu. Cezaevinden çıkar çıkmaz tedavisine başlandı. Bir hafta önce hastaneden çıkarken başı dönüp düştü ve kafasını çarptı. Beyin kanaması geçiren ve çekilen röntgende beyninde tümör tespit edilen Gülfidan’a hemen müdahele edildi. Ameliyatla tümör temizlendi ama yoğun bakıma alınan subay adayı kurtarılamadı.



KAŞLARI BİLE DÖKÜLMÜŞ, ÇOK ZAYIFLAMIŞTI

Bir arkadaşının verdiği bilgiye Bilal Güfidan, Mart 2019’da tutuklu bulunduğu Kırıkkale Keskin Cezaevinden Ankara’ya tedavi için getirilmiş ve o süreçte Sincan Cezaevinde kalmıştı.

Bold Medya’nın ulaştığı arkadaşı, Gülfidan’ın tahliye olduğu o günü şöyle anlattı:

“Onunla sadece 1-2 günlük bir tanışıklığımız oldu. Kemoterapi gördüğü için saçları ve kaşları dökülmüştü. Çok zayıflamıştı. 2,5 yıl yattı, hastalığı iyice ilerledikten sonra bıraktılar. Tahliye haberini ilk ben vermiştim kendisine. Sayımdan sonra akşam yemeğini yeni yemiştik. Gardiyan geldi, mazgalı açtı, Bilal’in ismini söyledi, tahliye, hemen hazırlansın, 15 dakika sonra alacağım dedi. Bilal lavabodaydı, koşarak yanına gittim, müjdeyi verdim. İnanamadı. Ayakta zor durdu, sevinçten. Ağlayarak çıktı. Eşyalarını birlikte hazırladık, alkışlarla uğurladık.”

15 TEMMUZ GECESİ NEREDEYDİ?

16 Temmuz 2016’da gözaltına alındıktan sonra 22 Temmuz 2017’de tutuklanan Bilal Gülfidan, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsündeki Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince görülen Kara Harp Okulu ve Genelkurmay Başkanlığı Davasında 164 kişiyle birlikte yargılandı ve darbeye teşebbüs ettiği iddiasıyla 1 kez müebbet hapis cezasına çarptırıldı.

Gülfidan, 15 Temmuz gecesi yaşadıklarını 5 Mayıs 2017’de görülen mahkemede anlatmıştı. O gün yaptığı savunmasının tam metnini, hakkında insanlık dışı mütaala veren savcının söylediklerini yarın www.boldmeyda.com’da okuyabilirsiniz.