15 Ağustos 2019 Perşembe

Tutuklu tıp öğrencisi Kübra’dan mektup: İnsanlık öldü mü?

15 Ağustos 2019 
Üç yıldır tutuklu bulunan Tıp öğrencisi Münise Kübra Çakırçoban, cezaevinden vicdanlara seslenen bir mektup yazdı. “İnsanlık öldü mü” diye sordu.

Tıp fakültesini bitirmesine 6 ay kala tutuklanıp Elazığ Kadın Kapalı Cezaevine gönderilen Münise Kübra Çakırçoban (24), TBMM İnsan Hakları Komisyonu Üyesi ve HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’na bir mektup gönderdi.

“Ben doktor olmasına 6 ay kala hayalleri elinden alınarak neşter tutacağı ellerine kelepçe vurularak Elazığ Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna getirilen Münise Kübra Çakırçoban’ım” diyen doktor adayı şunları kaleme aldı:

BETONDAN BİR TABUT İÇİNDEYİM

“İnsanların dertlerine deva, hastalıklarına şifa olmak için yaşıyordum ama o insanlar sustuğu için ben şimdi cezaevindeyim. Demir parmaklıklar ardında, betondan bir tabut içinde nefes alan bir ölüyüm, ölüyüz. Size ve sizin aracılığınızla aziz milletime sormak istiyorum. İnsanlık öldü mü.”

Annesinin 6,5 ay, babasının 15 ay, şeker hastası ve kendisini gibi doktor adayı olan kardeşinin 2,5 ay cezaevinde kaldığını belirten Çakırçoban, mektubunda tüm aile olarak mağdur edildiklerini ve tam sorunlar bitti derken tutuklandığını ve 7 bayramdır ailesinden ayrı yaşamak zorunda kaldığını ifade etti.

ZULME KİMSE DUR DEMEYECEK Mİ?

Kendisinden iki ay önce annesiyle birlikte hapsedilen, koğuş arkadaşı Seniha bebek ile çekilmiş bir fotoğrafını da gönderen Münise Kübra Çakırçoban mektubunda cezaevindeki bebeklerin dramını da anlattı:

“Seniha bu dramın içindeki 600 bebekten sadece biri… 7’den 70’e bir drama mecbur bırakılmış haldeyiz. Ayağına toprak değmeden büyüyor. Yürümesini, konuşmasını cezaevinde öğrendi. 24 saatimizi beraber geçirince bütün gelişim evrelerini çok detaylı gözlemleme fırsatım oluyor. Artık olayları, mekanları, kişileri idrak kabiliyeti çok gelişti. Öyle ki o da anlıyor buranın özgür dünya olmadığını ve koğuş kapısı açılır açılmaz bir anda dışarı atlıyor. Kaç kere kaçmasın diye ağlaya ağlaya kucaklayıp içeri almak zorunda kaldım bilmiyorum. Her fırsatta dışarı çıkmak için öyle çaba gösteriyor ki. Keşke Seniha’nın gösterdiği çabayı insanlık da gösterebilse… Belki lâl kesilen şu vicdanların dillenmesidir bizim ilacımız. Veya bunca çocuğu, genci, yaşlıyı görmemek için kapanan gözlerin açılması… Yapılan bu zulme DUR demeyecek mi hiç kimse? ”

TEK ÖZLEMİM BEYAZ ÖNLÜK

6 yıl 10 ay 15 gün hapis cezasına çarptırılan ve dosyası şu an Yargıtay’da olan Çakırçoban, hayat kurtarmak isterken terörist denilerek içeri atıldığını, bir an önce hastaneye görevinin başına geçmek için hayaller kurduğunu, cezaevindeki en büyük özleminin ise ‘beyaz önlük’ olduğu belirtti.

NE OLUR ÇIĞLIKLARIMIZA KULAK KABARTIN!

18 aylık Seniha bebeğin annesinin 9 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırıldığı ifade eden Çakırçoban mektubunun sonunda tüm mağdurlar adına bir çağrıda bulundu:

“Belki Seniha benim hastam olarak karşıma çıkacakken avluda volta atıyoruz. Ben ve Seniha binlerce mağdur insandan sadece ikisiyiz. Şu duvarlara sinen sessiz çığlıklarımızın duyulacağı ümidiyle geçiriyoruz günlerimizi. İnsanlık gerçekten bu hale gelmiş olamaz değil mi? Hapishanelerdeki yaşanan şu dramlara kapatmasalar gözlerini. Özgür dünyada olup vicdanları tutsak olan insanlara sesleniyorum. Bir evlat, bir kadın ve hayalleri elinden alınmış bir genç olarak tüm masumlar, mağdurlar adına sesleniyorum. Ne olur bu çığlıklara kulak kabartın, kapatmayın kulaklarınızı. Sesiniz, sesimiz olun.”

MÜNİSE KÜBRA ÇAKIRÇOBAN’IN MEKTUBU