27 Temmuz 2019 Cumartesi

Emine Mert ve kızı İkra'dan güzel ve sürpriz bir haber

27 Temmuz 2019 
Polisin gözaltına almak için doğumhane kapısında beklediği Emine Mert ve bebeğinden sürpriz  ve güzel bir haber var.


29 Temmuz 2019 pazartesi sabahı ifadeye götürülmesi beklenen Emine Mert, 27 Temmuz 2019 akşamı hastane odasında alınan ifadesinden sonra denetimli serbestlikle bırakıldı.

Telefonla görüştüğümüz Emine Mert, "Akşam üzeri bayan bir memur geldi. İfademi alacaklarını söylediler. 'Pazartesi alacağınızı söylemiştiniz, neden öne alındı' diye sordum. 'Süreci hızlandıralım, sizin için sıkıntı olmasın' cevabını verince benim için de sürpriz oldu" ifadelerini kullandı.

Polisler gittikten sonra doktorunun geldiğini ve "Kendinizi iyi hissediyorsanız, bir sıkıntı yoksa çıkabilirsiniz" dediğini aktaran Mert, "Ben de bebeğim de iyiyiz. Kalmak istemedik, evimizde daha iyi olacağız" dedi.

Bebeğiyle evine dönen lohusa anne, "Destek olan herkese çok teşekkür ederim. Mutluyum. Bir sıkıntımız vardı, geçti. Şu anda bebeğimi alıp eve gitmek her şeyden daha güzel" diyerek duygularını dile getirdi.

Emine Mert, 25 Temmuz 2019 Perşembe akşamı 20.00’de Uşak Özel Öztan Hastanesinde doğum yapmış ve kızı İkra'yı dünyaya getirmişti. Hastaneye kayıt olur olmaz polisler lohusa anneyi gözaltına almak için doğumhane kapısında dayandı. Sosyal medyada büyük tepki çeken bu olaya her kesimden büyük bir destek geldi.
İkra Mert'in doğduğu an kapıda polisler bekliyordu.


Sezaryen nedeniyle Emine Mert’in durumunun iyi olmadığını belirten doktor, polislerin anne ve bebeğini gözaltına almasına karşı çıkmış, “Annenin ifadesini alıp geri getirmeniz gerekiyor” demişti. Bunun üzerine polisler, anneyi götürmek istememişti. Pazartesi günü yeni doğum yapan kadını, adliyeye götürmek için geleceklerini söyleyip hastaneden ayrılmışlardı.


15 Temmuz'dan sonra pek çok lohusa kadın Cemaat soruşturmaları kapsamında hastanede gözaltına alındı, ifade vermek için adliyeye götürüldü.

Örgüt üyeliği suçlamasıyla hakkında aarama kararı çıkartılan Emine Mert'in ise hastanede ifade alınıp serbest bırakılması annelere bir nebze de olsa umut oldu. Böylece bir anne ve bebek hapse girmekten kurtuldu.

5275 Sayılı Ceza İnfaz Kanunu 16/4 maddesine göre hamile kadınlar gözaltına alınamaz, tutuklanamaz, cezalarının doğumdan itibaren 6 ay ertelenmesi gerekiyor. Bu kararla polis kanunu uygulamış oldu.

Mutluluğu gözlerinden okunan ev hanımı Emine Mert (30), sosyal medyada kendisine destek olan herkese çok teşekkür ediyor.



MİLLETVEKİLİ GERGERLİOĞLU'NDAN SERT TEPKİ

Türkiye’de sıradan hale gelen bu zulmü Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu duyurdu. Gergerlioğlu 27 Temmuz 2019 gece yarısı attığı tweet’te şunları yazdı:

“Yine bir lohusa anne ve bebek! Yeni Türkiye’nin değişmez tablosu! 1 günlük bebeği gözaltına almak için polisler kapıda bekliyor. Emine Mert dün Özel Öztan Hastanesinde doğum yaptı. Polisler gözaltına almak için bekliyor.”



https://twitter.com/gergerliogluof/status/1154891490587480064?s=20




Arınçların aile dostları 4 yıldır zulüm altında

27 Temmuz 2019 
Yıllarca Manisa'da yaşayan Ayyıldız ve Akdoğan aileleri, Arınç'ların aile dostu. Toplam 30 yıl hapis cezasına çarptırılan üç aile üyesine yapılanları Arınç'lar sessizce seyrediyor. 

Yıllarca Manisa'da yaşayan Ayyıldız ve Akdoğan aileleri, Arınç'ların aile dostu. Toplam 30 yıl hapis cezasına çarptırılan üç aile üyesine yapılanları Arınç'lar sessizce seyrediyor.

Arınçlar, aile dostu olan Ayyıldız ve Akdoğan ailelerine yapılanlara 4 yıldır sessiz. Tutuklu hasta Elif Ayyıldız şu anda hastanede şeker komasında, kalp ameliyatlı eşi Şemseddin Ayyıldız 4 yıldır hapiste, babası Ahmet Akdoğan ise 3 yıldır hücrede. Hafızasını kaybeden, psikolojisi bozulan 74 yaşındaki eğitimci Akdoğan 8 hastalıkla mücadele ediyor.

Bugünlerde maaşıyla, danışmanlığıyla ve yapmak istediği bağışlarla tepki çeken Bülent Arınç ve ailesi olanları uzaktan sessizce izliyor, kayıtsız alıyor. İki ailenin 15 Temmuz öncesinde ve sonrasında yaşamadığı kalmadı.

Daha fazla demokrasi, daha fazla özgürlük, daha fazla hukuk söylemleriyle iktidara gelen AKP’nin Türkiye’ye ve yakından tanıdığı daha birçok insana yaptığı bu zulümler bir gün bitecek, ama yaptıkları haksızlıkları tarih yazmaya devam edecek.

TERÖR ÖRGÜTÜ ÜYELİĞİ SUÇLAMASI

 
Elif Ayyıldız, ilk gözaltına alındığında şekeri yine yükselmiş hastaneye kaldırılmıştı. O zaman objektife gülümseyen Ayyıldız, en son şeker komasına girdiği için cezaevinden hastaneye sevk edildi.
Ayyıldız ve Akdoğan aileleri terör örgütü üyesi olmaktan yargılandılar. Elif Ayyıldız 24 Nisan 2018'de 7 yıl 6 ay, Şemseddin Ayyıldız 26 Haziran 2018'de 13 yıl 9 ay, Ahmet Akdoğan'a 31 Temmuz 2018'de 8 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırıldı. Hepsine toplamda 30 yıl ceza verildi.

Elif Ayyıldız, ilk gözaltına alındığında şekeri yine yükselmiş hastaneye kaldırılmıştı. O zaman objektife gülümseyen Ayyıldız, en son şeker komasına girdiği için cezaevinden hastaneye sevk edildi.

YÜKSEK ŞEKER HASTASI

Dosyaları şu anda Yargıtay aşamasında bulunan Elif Ayyıldız 47, Şemseddin Ayyıldız 60, Ahmet Akdoğan 74 yaşında.

Hem hasta hem de yaş itibariyle cezaevi koşullarını kaldıramayacak durumdalar.

24 Mayıs 2017'den bu yana Manisa E Tipi Cezaevi'nde tutuklu bulunan Elif Ayyıldız, yüksek şeker hastası.

Şekeri binlere çıkıyor ve sürekli şeker komasına girdiği için sık sık hastaneye kaldırılıyor. Bugünlerde yine İzmir Yeşilyurt Devlet Hastanesi'nde.

TBMM İnsan Hakları Komisyonu Üyesi ve HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'ndan başka komaya giren bir kadının sesini duyan olmadı.

TUTUKLU HASTALARA İŞKENCE BİTSİN

Elif Ayyıldız'ın damadı Yavuz Uğurtaş, sosyal medya hesabından kayınvalidesinin hastalığı yüzünden yıllar önce sürücü ehliyetinin elinden alındığını ve bu durumda bir insanın 2 yıldan fazladır hapishane şartlarında hayata tutunmaya çalıştığını belirttti ve "Şimdi ise kaldığı hastaneden hapishaneye gönderecekler. Elif Ayyıldız acilen serbest bırakılmalı. Tutuklu hastalara bu işkence bitsin" çağrısında bulundu.

YAKINDAN TANIYORLAR

Hasta, hamile ve yaşlı tutuklular için hiçbir çaba göstermeyen, girişimde bulunmayan AKP'li Bülent Arınç'ın eşi Münevver Arınç hatta Abdullah Gül'ün eşi Hayrunnisa Gül, Ayyıldız ailesini yakından tanıyor.

Şemseddin Ayyıldız, 2015 Kasım'da Manisa T Tipi Cezaevinden eşine mektup yazmış ve "Şimdi değilse ne zaman?" diyerek Bayan Arınç ve Gül'den yardım istemişti.

BASİRET TEMENNİ EDİYORUM

"Canyoldaşım, eşim Elif, başımızı eğdirecek bir şey yapmadığımı en iyi sen biliyorsun. Tüm haklarımı sana helal ediyorum, sende helal et" diye yazan Şemseddin Ayyıldız mektubunda şöyle demişti:

"İnsan konuştuklarından sorumludur. Ama sıra geldiğinde konuşmamak ve susmaktan da sorumludur.

Sadece başörtülerini düşünen tüm İslami değerlerini tesettüre bağlamış hamiyeti ve haysiyet-i İslamiye'ye önem vermeyen Müslümanlara basiret temenni ediyorum.

Hassaten Hayrunisa Gül ve Münevver Arınç Hanımefendilere çok selamlarımı sunuyorum. Şimdi değilse ne zaman?"

Şemseddin Ayyıldız'ın eşine yazdığı, Oda TV'nin 'Gül ve Arınç'a çok özel selam' başlığı ile haberleştirildiği bu mektup, Manisa Cumhuriyet Savcısı Korhan Sert tarafından yazılan, Elif Ayyıldız'ın gerekçeli kararında da yer aldığını ve aleyhinde kullanıldığını belirtelim.

ZULÜM 2015'TE BAŞLADI

Şemseddin Ayyıldız'ın yaşadığı zulüm ise 2015'te başladı. Cemaat soruşturmaları kapsamında ilk tutuklular arasında bulunan Şemseddin Ayyıldız'ı hatırlayacaksınız.

Manisa KOM Şube'ye ifadeye götürülürken polis arabasından iner inmez 'terörist' diye yaftalanmasına yüksek sesle karşı çıkmış ve haykırmıştı:

"Bu ahlaksızca zulmü bize reva görenleri Allah kahru perişan eylesin. Hırsızlık yapmadım, rüşvet yemedim. Elimde bile bıçağı aileme verirken tersinden veriyorum ki, ürkütmemek için. Terörden tutuklanıyorum ben. 56 yaşına kadar ben bir din dersi öğretmeniyim. Allahtan korkun be!

"ACILARINI DAHA DA ARTIRDI


17 Kasım 2015'den bu yana Manisa T Tipi Cezaevinde bulunan Şemseddin Ayyıldız da cezaevinde sağlık sorunlarıyla mücadele ediyor.

Kapatılan Bugün gazetesine o günlerde röportaj veren Elif Ayyıldız, eşinin durumunu anlatmış, kendilerine reva görülen zulmün, beraber günde beş kez aynı kıbleye döndükleri insanların emriyle yapılmasının acılarını daha da arttırdığını dile getirmişti.

Eşinin kalp ameliyatı geçirdiğini anlatan Elif Ayyıldız, "Raporlu ilaçlarını dahi almayan insanlara ne kadar güveniriz? Nasıl rahat olabiliriz? Rabbim'den tez zamanda adaletin adil ismiyle tecelli etmesini bekliyoruz" demişti.

TERÖR İDDİASINI KABUL ETMİYORUM

Şemseddin Ayyıldız savunmasında ise şunları söyledi:

"Benim bu yapı ile bu vasıfla bir alakam yoktur, ancak bu yapının okullarında çalışmış bir insanım. Bu dönemlerde buraların bir terör merkezi, terör örgütüne ait olduğunu asla kabul etmiyorum.

Valinin, belediye başkanının, emniyet müdürünün yemeklerine, toplantılarına geldiği bir kurum bir gecede terör örgütü kurumu olamaz.

Bana sorulan sorulara gönül rahatlığı ile cevap verdim. Buradaki iddialar zan ve yakıştırmadan ibarettir ve bunun faturası bana 2 yıldır tutukluluğuma mal olmuştur. Hayatım boyunca fakir çocukların eğitimi ile uğraştım. tüm bu hususların değerlendirilerek tahliyemi talep ediyorum.

"DEDEM SARIKAMIŞ ŞEHİDİDİR

7 Ağustos 2016'dan bu yana Ödemiş T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hücrede tutulan Ahmet Akdoğan'ın durumu, şeker hastası kızı Elif Ayyıldız'dan ve damadından farksız değil. Daha kötü.

Ahmet Akdoğan 31 Temmuz 2018'deki savunmasında "18 aydır tek başıma bir hücredeyim, psikolojim bozuldu. 72 yaşından sonra bu iddialar beni mahvetti. Cezaevinde tam 8 tane hastalığım var, hafızamı da kaybettim" demişti.

Kalp spazmmı geçiren, yüksek tansiyon hastası bir insanın 3 senedir hücrede olması sosyal medyada defalarca kez kez gündeme getirildi. Ama yine Ahmet Akdoğan'ı yakından tanıyan Bülent Arınç'tan ses çıkmadı.

HÜCREDE KALIYORUM, 8 HASTALIĞIM VAR


Ahmet Akdoğan 31 Temmuz 2018'de mahkemede yaptığı savunmasında, "Samimiyetle ve yeminle şunu söyleyeyim bu ülkenin zararına ve üniter yapısına yönelik milletin birlik ve beraberliğini bozan terörist, bölücü, darbeci ve bunların kışkırtıcılarının hepsinin Allah belasını versin. 72 yaşındayım, bu ithamlar beni kahretti. Cezaevinde tam 8 tane hastalığım var, hafızamı da kaybettim. Ben terörün ve darbelerin mağduru bir insanım. Dedem Sarıkamış şehididir" açıklamasında bulunmuştu.  

O ZAMAN HERKES FETÖCÜ

Bir buçuk yıl çalıştıktan sonra 1996'da istifa ettiği Üftade Koleji müdürlüğü yaptığı için örgüt üyesi olmakla suçlanan ve ceza alan Akdoğan, "25 sene önce Üftade Koleji müdürlüğü yapmak ya da vakıf yöneticisi olmak fetöcülük ise herkes fetöcüdür. O zaman örgüt diye bir şey yoktu" ifadelerini kullanmıştı.

Ahmet Akdoğan'ın eşi Melahat Akdoğan (66) da kendisiyle birlikte tutuklandı, o da üyelikten yargılandı ve 31 Temmuz 2018'de görülen karar mahkemesinde serbest bırakıldı.

Melahat Akdoğan o gün yaptığı savunmasında "Ben suçlamayı kabul etmiyorum, örgüt falan bilmiyorum. Gülen cemaatini duydum. Evde bir not kağıdı çıkmış, onu polisler bana gösterdi. Ben hatırlayamadım, az evvel beyimin dediği gibi daha önceden eşimin Bülent Arınç ile tanışıklığı vardı" demişti.

Ahmet Akdoğan: "Vaizlik, hafızlık benim mesleğimdi. 1967 yılında imam hatip talebesi iken imamlık vazifesi almıştım. Urla'da başladım, 1975 yılına kadar imamlık yaptım. 1973 de İzmir'e atanmıştım. Merkez Salepçioğlu Camiinde çalıştım.

1975 yılında okullara ahlak bilgisi dersi konulunca Diyanet Başkanlığından 2000 kişi Milli Eğitime transfer edildi. Bende o şekilde Manisa Soma Linyit Lisesine Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni olarak atandım.

Görev yaptığım yerlerde müftülükler, diyanet tecrübesi olan bazı arkadaşları vaiz yetmediği zaman bazen bizden de talepde bulunurlardı. Bende Allah rızası için talep gelince bu şekilde vaizlik yapıyordum.

Üsküdar'daki Kısıklı Abdullah Ağa, Selami Ali gibi birçok camide 1987-89 yıllarında 1 yıl kadar vaizlikte yaptım. 1990 yılında İzmir Karşıyaka Mehmet Ali Lahur Anadolu Ticaret Lisesine atamam oldu, 3 yıl orada çalıştım, 1994 Ocakta emekliye ayrıldım.



PAZARCILIK YAPTIM

Emekli olunca ailemle Uşak'a geldim. Memleketim Erzurum, İspir'dir ama çocukluğum İzmir'de geçti. Emekli olduktan sonra maaş yetmiyordu, 6 çocuğum vardı, ekmeğimin peşinde koştum. Fayans ustacılığı, pazarcılık gibi ek işler de yapıyordum.

Uşak'tan Sezai Postacı ve Mesut Turgut bana 'bir okul açtık, milli eğitimde tecrübesi olan müdüre ihtiyacımız var' dediler. Üftade Kolejinde müdür olmamı teklif ettiler. Ben de mesleğime devam ederim düşüncesiyle kabul ettim. 1994 yılının başlarında Üftade Kolejinin müdürlüğüne başladım...

Ben din görevlisiyim, müftü olmayı hayal ederken milli eğitime geçtim. Eğitim yaparken bir ayağım da cami ve cami cemaatiyleydi. 25 senelik bir hadisedir, geniş bir çevrem oldu. Ben kendimi beğenmem ama bazıları güzel Kur'an okuduğumu ve güzel vaaz verdiğimi söylerdi. Düğünlere, nişanlara davet edilirdim. Hatra binaen hayır olması için giderdim. Ailenin önemini belirten ayet ve hadisleri anlatırdım.


KISA SÜRE BAŞKANLIK YAPTIM

Tutuklanmadan 6 ay önce İzmir'de çocuklarımın yanındaydım. Bazen Uşak'a gelip gidiyordum. Ömer Yeşil kaybolunca Nil Hizmet Vakfını müfettişler teftişe gelmişler. 1996 yılında Üftade Koleji müdürlüğünden ayrıldıktan sonra kısa bir süre Nil İlim Hizmet Vakfının Yönetim Kurulu başkanlığını kısa bir süre yapmıştım...

Ben bu devletin okullarında okudum, öğretmenlik yaptım. Diyanet Başkanlığında çalıştım. Bizde devletin varlığı ve bekası önemlidir. Sizden gizlediğim bir şey yoktur. Terör örgütü üyeliği suçlamasını asla kabul etmiyorum. Tansiyon ve değişik rahatsızlığım vardır. Ülserim, dizlerimde problem vardır. Oturup kalkmada müthiş ızdırap çekiyorum. Prostatım da vardır. Tahliyemi talep ediyorum...

73 yaşından sonra bu iddialar beni mahvetti. 24 aydır hücrede yaşıyorum. 73 yaşına giriyorum ahir ömrümde bu hayat benim psikolojimi ve sağlımı bozmuştur. Hafızam gelip gidiyor. Unutkanlık yaşıyorum, 8 adet hastalığım vardır..."