31 Aralık 2019 Salı

Hasta tutuklu Sevgi Sezer’in annesi: Kızım tedavi edilsin, sağ salim cezaevinden çıksın

31 Aralık 2019 
Sırtında oluşan tümör nedeniyle cezaevinde zor günler geçiren Sevgi Sezer’in annesi Ayşe Sezer, Cumhurbaşkanı, Emine Erdoğan, Adalet Bakanı, savcılar, hakimler ve avukatlara seslendi.

 Hasta tutuklu Sevgi Sezer’in (28) annesi Ayşe Sezer, 22 aydır Giresun cezaevinde kalan kızının son halini görünce perişan olmuş, kendini tutamamış ve Samsun’a evine dönene kadar arabada ağlamıştı. Sosyal medyaya düşen bu videosu herkesin içini dağlamıştı. Cam kenarına oturup hırçın dalgalara seslenen Ayşe Sezer, “Deniz deniz… yavrumu bana getir” diyordu. 

Hasta haliyle, 16 kişilik koğuşta yaşam mücadelesi veren kızının yaşadığı hak ihlaline artık dayanamayan Ayşe Sezer, tedavi için yetkililere çağrıda bulundu. Sezer, “Sayın Cumhurbaşkanı, Emine Erdoğan, Adalet Bakanı, sayın hakimler, avukatlar, savcılar sizlere sesleniyorum. Hepinizin evladı vardır. Kızım hasta, tedavi edilsin. Sırtındaki tümörden dolayı son görüşte sarılamadık birbirimize. Acı çekiyor” dedi.
TÜMÖR DAMARIN İÇİNDE
Cemaat soruşturmaları kapsamında 27 Şubat 2018’de tutuklanan sınıf öğretmeni Sevgi Sezer, kısa bir süre sonra sırtında oluşan ağrı ve şişkinlik şikayetiyle önce Giresun Prof. Dr. A. İlhan Özdemir Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk edildi. Amerliyat edilmesi riskli bulununca Samsun 19 Mayıs Tıp Fakültesi Hastanesine gönderildi. Defalarca kez Samsun-Giresun arasındaki yaklaşık 3 saatlik yolu cezaevi aracının içinde defalarca gidip geldi.

9 ay sonra Vemöz Malformasyon adı verilen bir hastalık olduğu teşhis edildi. Sevgi Sezer, sırtındaki damarın içinde oluşan ve gittikçe büyüyen tümör nedeniyle ağrı çekiyor. Son aylarda 9×5 cm olan tümör nedeniyle yürümekte zorlanıyor, annesine, kardeşine sarılmakta bile güçlük çekiyor.

Kızını en son geçen haftaki açık görüşte gördüğünü ve çok kötü olduğunu söyleyen Ayşe Sezer (45), “Kızım okuyordu, derslerinde başarılıydı. Dört dörtlüktü ama ne ile suçlanıyor. O sadece bir sınıf öğretmeniydi. Yazın eve gelirdi, sevinirdim. Yavrum bir gün daha kal derdim. “Anne senin iki kızın var ama benim 24 tane evladım var” derdi. Her pazartesi günü Türk bayrağının altında onlara andını içirirdi. Çok çaresizim. Siz de annesiniz Emine Erdoğan hanım. Ne olur yardım edin. Kızım tedavi edilsin. Başka bir isteğim yok.” dedi.

Sevgi Sezer’in avukatı, 11 Aralık 2019’da müvekkilinin yaşam hakkının  ihlal edildiği gerekçesiyle Anayasa Mahkemesine başvuru yaptı. Örgüt üyesi olduğu iddiasıyla 7 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılan Sezer dosyası ise Yargıtay’da bulunuyor.
BEN YAVRUMU İSTİYORUM
Ayşe Sezer (Sevgi Sezer’in annesi):


Yavrumun sert koltuklarda gidip gelmesi zor oluyor. Yani çaresizim. Ne diyebilirim ki… Sayın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a ve Emine Erdoğan’a sesleniyorum. O da bir anne. Ben yavrumu istiyorum. Yarından sonra yeni bir yıla giriyoruz. 2018, 2019 beni çok ağlattı üzdü. İnşallah bana 2020’de hediye olarak gönderirler kızımı.
BİZ BUNLARI HAK ETMİYORUZ
Ben köy okulunda okuttum onu. Sınıf öğretmeniydi yavrum. İlk kalemini de ben almıştım. “Anne ben bu kalemi elime alınca Ayşe, Fatma diye isimlerini söyleyince öğrencilerim ben buradayım diyecek mi” derdi. “Telefonda konuşurken anne ben bir daha bu beyaz önlüğü giyebilecek miyim” dedi.

Giyeceksin tabi ki, hem de en akını EN pakını giyeceksin dedim. Biz bunları hak etmiyoruz.
Bir de silahlı terör örgütü diye söylüyorlar çocuğuma. Köyde düğünlere giderken bile silahlardan korkardı. Ama bugün ne yaşıyoruz maalesef, silahlı terör örgütüyle yargılanıyor. Benim yavrum 22 aydan beri suçsuz yere yatıyor orada. Kime naz ediyor orada. Onun psikolojisi, bizim psikolojimiz bozuldu hep.

Diyecek o kadar kadar çok söz var ki, hep şuramda kalıyor. Adalet Bakanına sesleniyorum. Hepiniz annesiniz, babasınız, ne olur yavrumu tez vakitte sağlığına kavuşturun. Elinizi vicdanınıza koyun. Sesime kulak verin. Sağ salim çıkmasını istiyorum. Sayın hakimler, savcılar, avukatlar sizlere sesleniyorum! 

 ABLAMI İLK DEFA BÖYLE GÖRDÜM


Özge Sezer (Sevgi Sezer’in kız kardeşi):

Ablam cezaevine girdiğinde sırtında misket büyüklüğünde bir kitle oluştu. Birçok kez Giresun’da doktora gitti. Sırtında şiddetli ağrılar ve şişkinlik şikayetiyle. Normal bir insanın doktora bir ya da iki kez gittiğinde öğrenilebilecek rahatsızlığını ablam 9. ayında öğrendi. O da henüz kesinleşmemişti. Adına tümör denilen bu rahatsızlık hepimizi çok tedirgin etti.

Giresun’daki hastane ameliyat olması riskli dedi. Tümör, damarın içinde olduğu için riskliymiş. 9×5 cm büyüklüğündeki tümör, sırtında damarın içinde yer alıyor. Hareketlerini zorluyor. Giresun’daki doktorlar olabilecek kanamaya karşı Samsun’a sevk etti. Ayda bir defa gidip geliyor.

Ablam hasta bir şekilde Samsun’a o sert koltukları olan araçla hiç tanımadığı insanlarla birlikte gitti. Samsun’a ilk gittiğinde de bir sonuç alamayan ablam hep ertelendi, çünkü tutuklu olması engeldi.
Bugüne kadar yapılan tedavilerin hiçbiri işe yaramadı. Doktor ilaçlar işe yaramadığı için yeni bir ilaç kullanmaya başladı. İlaç alkol içerikli olduğu için sırtını yakıyor. Ağır bir ilaç.
SARILIRKEN BİLE ACI ÇEKİYORDU
Koğuşta kıyafetlerini arkadaşları yıkıyordu. Perşembe günü gittiğimiz en sonra görüşte ablamın durumu ciddiydi. Sarılamadık bile. O kadar ağır yürüyordu ki…

Çarşamba günü hastaneye gitmiş. Doktor diğer ilaçlar işe yaramadığı için yeni bir ilaç uygulamıştı. O gün kapı açıldı, geliyorlar ya görüşe, baktım ablam bir türlü gelemedi. Sarılırken bile acı çekiyordu. Ablam güçlü bir insandır. İlk defa onu böyle gördüm.

Son aylara doğru ablamın sırtındaki tümörün kesinleştiği ve 9.5 x 5 cm büyüklüğünde olduğu anlaşıldı ve hala tedaviye başlanmadı. Biz de babamla birlikte sürekli dilekçeler yazdık. Elimizden gelenleri yaptık, maddi durumumuz iyi olmadığı için bir avukat tutamadık.
MAHKEMEYE BÜTÜN BELGELERİ SUNDUK
7 yıl 6 ay ceza verdiler ablama. Karara itiraz ettik İstinaf’a yolladık. İstinaf Mahkeme günü verdi hepimiz o günü bekledik. Ablamın çıkıp bir an önce sağlığına kavuşmasını. Mahkeme oldu, biz öncesinde MR sonucu olsun, ultrason sonucu olsun İstinaf’a dilekçeyle birlikte vermiştik ve çıkacağından çok emindik. Çünkü ablam suçsuz ve hastaydı ve tümörü çok büyümüştü. Doktorlar büyüme sebebi olarak stres, sıkıntı demişlerdi.
Tabi ki kolay değildi ne ablam ne de bizim için ve mahkeme bu hastalığına rağmen cezasını onayladı. Tutukluluğunun devamına karar verildi, hasta olmasına ve suçsuz olmasına rağmen. Bu karar hepimizi derinden üzdü. Vakit kaybetmeden hemen Yargıtaya başvurduk. Şimdi hepimiz Yargıtay’dan gelecek kararı bekliyoruz.
VATANINA MİLLETİNE TERS DÜŞECEK BİR ŞEY YAPMADI
Benim ablam sınıf öğretmeniydi. Hiçbir zaman vatanına, milletine ters düşecek bir şey yapmadı. Okula gittiğinde sabahları Türk bayrağımızın altında İstiklal Marşını okuyan benim ablamdı ve gelin görün ki bugün neyle suçlanıyor… Annem diyabet hastası ablama üzülmekten kendini toparlayamıyor. Babam kalp hastası, her şeyi içine atıyor ve biz her gün bir şey olacak diye korkuyla uyanıyoruz.
ÇARESİZLİĞİN NE DEMEK OLDUĞUNU BU YAŞIMDA ÖĞRENDİM
Ben henüz 21 yaşındayım ve çaresizliğin ne demek olduğunu bu yaşımda öğrendim… İsteğim şu ki bir an önce sesimizin duyulup ablamın tahliye edilip tedavisinin daha iyi şartlarda olması. Orada değil burada, ailesinin yanında. Cezaevinde olduğu sürece önceden de olduğu gibi tedavisinin ertelenme aksatılması mümkün olabiliyor. Bu da ablamda daha çok stres ve sıkıntı oluşturuyor, tümörünün büyümesine neden oluyor.

Ayrıca cezaevine gittiğinde enfeksiyon ve yeterli beslenememe sebebiyle daha da kötü duruma gelebilir ve zaten ablam orada kendi ihtiyaçlarını göremez durumda. Kıyafetlerini yıkayamayacak halde. Lütfen sesimizi duyun, ablam henüz 28 yaşında…

Sevgi Sezer cezaevine girmeden önce.
 
Ayşe, Sevgi, Özge Sezer. Giresun Cezaevi



 

 SEVGİ SEZER’İN SAMSUN 19 MAYIS TIP FAKÜLTESİ HASTANESİ TANI RAPORU

30 Aralık 2019 Pazartesi

Hamile bir kadın daha tutuklandı

30 Aralık 2019 
4 aylık hamile Serpil Özmermer, 17 Aralık 2019’da tutuklanarak İzmir Şakran Cezaevine gönderildi. KHK’lı Özmermer’in 4 yaşında bir oğlu daha bulunuyor.

2016 yılında çıkarılan KHK ile memurluktan ihraç edilen hamile Serpil Özmermer (29) on beş gün önce tutuklandı. Riskli bir hamilelik yaşayan Serpil Özmermer’in eşi H. Özmermer, BOLD Medya’ya ulaşarak seslerinin duyurulmasını istedi.


H. Özmermer, “Eşim Serpil Özmermer 4 aylık hamile ve hamileliği risk altında. Aynı yıl polisin hakkında soruşturma olduğunu ve ifadesinin alınması gerektiğini söylenmesi üzere kendisi gitti. Gözaltına alındı, ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldı.” dedi.

OĞLUMUN ANNESİNE İHTİYACI VAR

Cemaat soruşturmaları kapsamında hakkında dava açılan Serpil Özmermer’in iddianamesi 2019 yılı içinde tamamlandı. Duruşmalara katıldığı halde 17 Aralık 2019’da görülen 2. celsede tutuklandı. Eşinin kaçma şüphesi bulunmadığını, şartlı tahliye ile bırakılabileceğini söyleyen H. Özmermer, “Eşim hamile ve bir de annesine ihtiyacı olan oğlumuz var. Bu durumlardan psikolojik olarak olumsuz etkileniyor. İzmir Şakran Kadın Cezaevi B6 koğuşunda kalıyor. Sesimizi duyurur musunuz?” ifadelerini kullandı.

2012 yılından beri Adalet Bakanlığında memur olarak çalışan Serpil Özmermer, 2016’da çıkarılan KHK ile ihraç edildi. Bir ifadede adı geçtiği için hakkında soruşturma başlatıldı. Özmermer, Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmalarına SEGBİS ile İzmir’den katılıyordu.




Erzurum H Tipi Cezaevindeki hasta tutukluların yakınları endişeli

30 Aralık 2019 
Cezaevlerinde kanser olup ölenlerin sayısındaki artış tutuklu yakınlarını endişelendirmeye başladı. Özellikle Erzurum’daki tutukluların aileleri korku ve panik içinde.


Erzurum H Tipi Cezaevinde kanser olduktan sonra tedavisi ve tahliyesi geciktirildiği için hayatını kaybeden eğitimci Engin Erol’un (41) vasiyeti gündemini korumaya devam ediyor.

19 Aralık 2019’ta hayatını kaybeden Erol, “İçeride arkadaşları öldürüyorlar, benim durumumda iki kişi daha var. Hastaneye götürmüyorlar. Bunların hesabını sorun. Herkes dikkatli olsun. Cezaevi revirlerindeki hiçbir ilacı, tedaviyi kabul etmesinler. İçeride insanları zehirliyorlar. Ben zehirlendiğime inanıyorum. Çünkü revirden geldim, aşırı kustum, revirden geldim, yataktan kalkamadım” demişti.

Erol’un bu cümlerinden sonra BOLD Medya’ya ulaşan tutuklu mali müşavir Şahin Duman’ın aile yakınları, üç yıldır Erzurum H Tipi Cezaevinde bulunan Duman’ın son aylarda çok zayıfladığını ve ailesi olarak sağlık durumundan endişe ettiklerini dile getirdi.

Mali müşavir Şahin Duman ve ailesinin 17 Ekim 2019’da çekilen fotoğrafı. Duman’ın aşırı zayıfladığı görülüyor


AŞIRI KİLO KAYBI VAR

Şahin Duman’ın kardeşi H. Duman, “Abimin durumu çok kötü. Aşırı kilo kaybı var. Tanınmaz hale geldi. O halinden hiç şikayet etmez. Bir derdi olsa da bize demez. O yüzden daha çok endişeleniyoruz. Bir böbreği yüzde 25, diğeri yüzde 35 çalışıyor. Vitamin eksikliğinden zayıfladığını söylüyor ama bu şekilde zayıflama olmaz ki…” dedi.

Cemaat soruşturmaları kapsamında 24 Kasım 2016’da tutuklanan Şahin Duman, bir süre Bitlis Cezaevinde kaldıktan sonra Erzurum’a sevk edildi. 30 aydır Erzurum H Tipi Cezaevinde kalan Duman, 10 yıl 10 ay hapis cezasına çarptırıldı. Karar İstinaf Mahkemesi tarafından bozuldu fakat daha sonra farklı ifadelerde adı geçtiği için yeniden yargılanmaya başladı. Duman’ın 19 Aralık 2019’daki karar duruşması 10 Mart 2020’ye ertelendi.

Konya Beyşehir doğumlu Şahin Duman (44), evli ve 3 çocuğu bulunuyor. Abisinin eşinin ve çocuklarının da perişan olduğunu belirten “Erzurum’a gidiyoruz, geliyoruz. Ne yapacağımızı, nereye başvuracağımızı bilemiyoruz.” ifadelerini kullandı.

Şahin Duman’ın 2017’de cezaevinde çekilen bir fotoğrafı.
 ANNEM ÜZÜNTÜDEN KANSER OLDU, TRAFİK KAZASINDA ÖLDÜ

Anneleri Selvinaz Duman’ın geçen yıl görüş yolu dönüşünde geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybettiği belirten H. Duman, “Annem bizlere üzüldüğü için 70 yaşından sonra kansere yakalandı. 6 kardeşiz. 3 kardeş soruşturma geçirdi. Ailemiz bizi vatana, millete hayırlı olalım diye köyde yaşamımıza rağmen okuttu. Babam bazen inşaat ustalığı yaptı, bazen çobanlık. Ayaklarının altı öpülesi rahmetlik anam terini toprağa akıttı. Alın teri ile bize helal lokma yedirdi. Ve derdi ki evlatlarım okuyun, kültürlü olun, efendi olun, gelin köyde çoban olun. Çoban olsanız dahi eğitimli, kültürlü insan olursunuz derdi.” diye konuştu.



29 Aralık 2019 Pazar

Göğsünde kitle bulunan anne ve 4 yaşındaki oğlu tutuklandı

29 Aralık 2019 
Bir anne ve çocuk daha tutuklandı. Göğsündeki kitlenin kansere dönüşme ihtimali bulunan Aslı Kişi (30) ve oğlu Murat (4) Bitlis Cezaevine gönderildi.


Manisa’da özel bir yurtta görev yapan Aslı Kişi, geçen hafta çarşamba günü Manisa Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tutuklandı. Eşi de tutuklu bulunan Aslı Kişi’nin tutuklanma haberini insan hakları savunucusu ve HDP Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu bu akşam duyurdu.

Gergerlioğlu, “Eşi de tutuklu 4 yaş çocuk annesi, meme kanser hastası Aslı Kişi de Bitlis’te tutuklanmış. Ailelere çile çektirmek için her türlü kötülüğü yapıyorlar. Çocuk babaannede durmayınca cezaevine alınmış. Cezaevindeki çocukların hızla arttığı dünyanın tek ülkesiyiz, bu yıl hep böyleydi..!” dedi.

GEÇEN YIL GÖĞÜS AMELİYATI OLDU


BOLD Medya’ya konuşan aile yakınlarının verdiği bilgiye göre, Aslı-Sedat Kişi çifti, Manisa’da özel bir yurtta görev yapıyorlardı. Sedat Kişi, 15 Temmuz’dan 2 ay sonra tutuklanıp Bitlis Cezaevine gönderildi. Aslı Kişi ise çalışmadığı için Bitlis’e eşinin ailesinin yanlarına döndü. Normal hayatına devam eden Aslı Kişi, hakkında yakalama kararı çıkarıldığı için geçen hafta salı günü evinde gözaltına alındı. Bir gece gözaltında kaldıktan sonra 25 Aralık 2019 çarşamba günü tutuklandı.

Eşini yargılayan mahkeme heyetinin karşısına çıkan Aslı Kişi, sağlık durumuna dair bilgi vermesine ve 4 yaşında bir oğlu bulunduğunu belirtmesine rağmen cezaevine gönderildi. Göğsünde kitle olduğu için geçen yıl Tatvan’da özel bir hastanede ameliyat olan Aslı Kişi’deki kitlenin kansere dönüşme ihtimali bulunduğu doktoru tarafından kendsine söylendiği belirtiliyor.

OĞLU YEMEKTEN İÇMEKTEN KESİLDİ

Annesinden ayrıldığı için yemekten içmekten kesilen Murat, babaannesi ve dedesiyle durmadığı için 27 Aralık 2019 cuma günü annesinin yanına gönderildi. Böylece bir çocuk daha cezaevine girmiş oldu.

Cemaat soruşturmaları kapsamında tutuklanan Kişi çiftinden Sedat Kişi, 7 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. Eşi ise bir ifadede adı geçtiği için örgüt üyesi olduğu iddiasıyla yargılanıyor.



24 Aralık 2019 Salı

Eşimi serbest bırakın, o daha 3 aylık hamile

24 Aralık 2019 

Özel bir kolejde İngilizce öğretmeni olarak çalışan Ebru Hazır eşi: “Eşim 3 aylık hamile. Okula gidip dersten çıkarıp gözaltına alındı.  Eşim serbest bırakılsın.”


Hatay’da dün gözaltına alınan 3 aylık hamile Ebru Hazır’ın eşi Uğur Hazır, bugün mahkemeye çıkacak olan eşi için çağrıda bulundu. “Eşimi dersten çıkarıp götürdüler. Düşük tehlikesi var. O daha 3 aylık hamile, serbest bırakılmasını istiyorum” dedi.

İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ

Eşini dün sabah saat 8.00’de, çalıştıkları kolejden gelip aldıklarını ifade eden Uğur Hazır, “Eşim ihraç değil, herhangi bir şeyimiz yok. Hatay Kırıkhan ilçesinde özel bir kolejde çalışıyoruz. Eşim İngilizce öğretmeni. Sabah bana getirdiler evrakı. Tenefüsü beklediler, dersten çıkarıp bir de evi aramaya gittik hep beraber” dedi.

Eşinin ısrarla İstanbul’a götürülmek istendiğini söyleyen Uğur Hazır, “Düşük tehlikesi olduğuna dair hastane belgesini gösterdim. Avukat ile beraber savcı beye götürdük. İstanbul’a götürmekten vazgeçtiler ama dün geceyi emniyette geçirdi. İstanbul’dan soruşturmayla ilgili evraklar gelmemiş. Neyi istinaden aldınız diyoruz. Cevap verilmiyor. Hamile nezarette bekliyor diyorum, yapacak bir şey yok dediler. Geceyi Hatay KOM’da geçirdi.” diye konuştu.



5 YILDIR ÖĞRETMENLİK YAPIYOR

Şanlıurfa Murat Kolejinde öğretmenlik yaparken 667 KHK ile ihraç edilen Uğur Hazır (28), Mart 2018’de göreve iade edildiğini ama eşiyle ilgili herhangi bir durum olmadığını, eşinin 5 yıldır öğretmenlik yaptığını sözlerine ekledi. Haziran 2015’te Fatih Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatından mezun olan Ebru Hazır (26), Bakırköy’deki Fatih Kolejinde 3 ay, daha sonra Şişli Final Koleji, Halkalı Boğaziçi okullarında, geçen yıl Şafak okullarında görev yaptı.

GÜVENLİK SORUŞTURMASINDAN GEÇTİK

6 aydır Hatay’da yaşayan Hazır çifti, burada iş buldukları için bu şehre taşınmış. Uğur Hazır, “Zaten Türkiye’de şu anda atamalar olmadan önce güvenlik soruşturmasından geçiyoruz. Özel okullar da böyle bir kural getirildi. Benim de eşim için de yapıldı. Bize güvenlik soruşturması evrakları imzalatılıyor. İl emniyetten yazı geliyor, herhangi bir sıkıntı yoktur atanabilir diye.” ifadelerini kullandı.

Uğur eşinin gözaltı nedenine dair ise şöyle konuştu: “2017’de yılında Fatih Üniversitesinden mezun olan bir kızın ifadesinde adı geçiyordu. Sanırım o yüzden aldılar. Ama bu dosya İstanbul Çağlayan’da kapanmış görünüyor. Yetkisizlik verilmiş. Hatay’da tekrar açılmış sanırım. Nedenini bilmiyoruz. İstanbul’dan dosya gelince anlayacağız ne olduğunu.”

10 KASIM’DA HASTANEYE KALDIRDIK

İlk hamileliği yaşayan Ebru Hazır ve Uğur Hazır 19 Aralık 2017’de evlenmiş. 10 Kasım sabahı düşük riskiyle eşini hastaneye götürdüğünü ifade eden Hazır, “11 Kasım 2019 tarihli düşük belgesi elimizde var. Hatta 10 Kasım töreni olduğu gün eşim sıkıntılı uyandı. Çok iyi hatırlıyorum, ben törene gidecektim, buradaki hastaneler bakamadılar, düşük olacak dediler. Ben de alıp ile götürdüm. Özel bir hastaneye. Orada bir gece kaldık. Savcı beye sundum evrakı. Doktor onaylı düşük tehdidi var, bu vebalin altından kalkamayız dedim. Eşim serbest bırakılsın.” dedi.



Ebru Hazır, Hatay KOM Şube'de, gözaltındayken.
ÜÇ AYLIK HAMİLE KADIN GÖZALTINA ALINDI

Engin Erol’un eşi Canan Erol: Eşim cezaevinde zehirlendiğini söyledi

24 Aralık 2019
Geçen hafta hayatını kaybeden tutuklu kanser hastası Engin Erol’un (41) eşi Canan Erol BOLD Medya’ya konuştu. Canan Erol, eşinin cezaevi ve hastane sürecinde yaşadığı hak ihlallerini anlattı, önemli bir iddiada bulundu.
Canan Erol
Eğitimci Engin Erol (41)  cezaevinde kanser olduktan sonra tahliye edilmemiş, tedavisinin yapılamaması nedeniyle hastalığı son evreye kadar ilerlemişti. Erol, tedaviye cevap veremeyecek noktaya geldikten sonra tahliye edildi ve kısa süre sonra hayatını kaybetti.

Cemaat soruşturmaları kapsamında tutuklanan Erol, 2 yıl Artvin Cezaevinde, 1 yıl 3 ay da Erzurum H Tipi Cezaevinde tutuklu kalmıştı. Erol, 130 kilo girdiği cezaevinden tıpkı akademisyen Doç. Dr. Ahmet Turhan Özcerit, polis memuru Kadir Eyce, KHK’lı öğretmen Tacettin Toprak gibi bir deri bir kemik çıktı.

Tarih öğretmeni eşi Canan Erol (39), acı kaybının ardından mücadele sürecini anlattı ve kocası Engin Erol’un cezaevinde ölüme sürüklenişiyle ilgili çarpıcı iddialarda bulundu.

CANAN EROL VİDEO RÖPORTAJINI BU LİNKTEN İZLEYEBİLİRSİNİZ

Eşinizin hastalığı, şikayetleri ne zaman başladı?

Son dört aya kadar ciddi bir hastalığı yoktu. e-devletine girdiğimiz zaman diş dolgusuna gitmiş, başka şeyler için revire çıkmış, bunları görüyorduk. Son 4 ayda cezaevinde hem müdür hem de savcı değişti. Ondan sonra zaten olanlar oldu. Temmuz 2019’da kız kardeşim açık görüşe gitmişti. ‘Engin abinin durumu iyi’ dedi. Yeğenim 11 yaşında, onu omzuna alıp gezdirebilecek güçteydi. Aradan 5 ay bile geçmeden durum bu.

Eşinize birdenbire ne oldu, cezaevinde neler yaşamış ki?

Hızlı ve ciddi bir süreç gelişti. Son 4 ay Erzurum’da ciddi sıkıntı yaşadı. Kanser teşhisi hastaneye yattıktan sonra konuldu. Ondan önce zaten hastaneye yatırmadılar. Telefon görüşmelerimizde sürekli hasta olduğunu, hastaneye götürülmediğini, en çok da revirde ‘senin bir şeyin yok, psikolojik’ diyerek geri gönderildiğini söylüyordu. Bir ayda ağır hasta olmasına rağmen, arkadaşları revire taşımasına rağmen hastaneye götürülmedi. Erzurum’daki revir görevlilerinden özellikle çok şikayetçiydi.

Hiç mi götürülmedi hastaneye?

114 kere dilekçe yazılmış. 3 ya da 4 kere Erzurum Bölge Hastanesine götürmüşler. Ama tahliye sonuçlarını bile beklemeden alıp geri getiriyorlar. Ciddi bir şekilde bel ağrısı vardı, kusuyordu. Bunların sebebi sorulmadan alınıp geri getiriliyor. 30 kilo zayıflayıp yürüyemez hale geldi.

Engin Erol ve kızları Elif Vildan (11) ve Zeynep Mercan (5) ile bilikte Artvin Cezaevinde. 11 Nisan 2019. Erol’un 2,5 yaşında Ömer Yusuf adında bir oğlu daha bulunuyor.



İhmal edildiğini mi düşünüyorsunuz?

Ciddi bir ihmal var. İhmal ötesinde bilinçli bir şekilde bekletildi. Koğuş arkadaşları, yatalak hale gelince ‘bu adam burada ölecek’ diye dilekçe verdikten sonra yola çıkarttılar. Biz e-nabız’dan raporlarını, tahlillerini aldık, dışarından doktora gösterdik. Eksik tahlil yapılmış, hastane ortamına tekrar götürülmesi lazım, ciddi bir hastalığı var, segmantasyonu yüksek, kansızlık aşırı derecede var demişlerdi. Eşim bunları hep dilekçelerinde yazdı, avukatımız da yetkilere iletti, ama hiçbir şekilde dikkate alınmadı.

Erzurum’da hangi hastanelere götürüldü?


Eşim 10 Aralık’ta tahliye olmadan iki hafta önce Erzurum Bölge Hastanesine götürüldü. Oradaki dahiliye uzmanı, ‘bu hasta bizim uzmanlık alanımız değil, burada kalmaması lazım, başka hastaneye sevk edilmesi gerekiyor’ demesine rağmen eşimi 2 hafta orada tuttular. Madem öyle diyor doktorlar, neden oraya götürmüşler. Çünkü sadece orada mahkum koğuşu var. Başka hastanelerde mahkum koğuşu yok. Erzurum Bölge Hastanesi de biz artık bu sorumluluğa giremiyoruz, Atatürk Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesine götürülmesi gerekiyor diye zorla oraya sevk etti.

TAHLİYE ETTİKLERİNDE HİÇBİR ŞEYE CEVAP VEREMEYECEK HALDEYDİ

Orada niye tedavi edilmedi?

Orada da ayrı handikap yaşadık. Tam teşekküllü onkolojik bir tedavinin yapılabilmesi için sevk etmişlerdi. Herhangi bir gerekçe olmadan, mahkum koğuşumuz yok diyerek, ağır hasta olmasına rağmen geriye gönderilmek istendi. Acilde saatlerce tutuldu. Daha sonra ısrarla, doktorların ikna edilmesiyle normal bir servise yatırıldı. Bu sefer de bütün tahlilleri baştan yapmak istediler. 2 gün öyle zaman kaybedildi. Tahliyesi geldi, hemen Samsun Medical Park hastanesine götürdük ama artık çok geçti, hiçbir şey yapamadık. Hiçbir şeye cevap vermedi.

İki hafta kaldığı ilk hastanede hiçbir şey yapılmadı mı?


Erzurum Bölge Hastanesinde eşime yanlış teşhis koydular. Zaten yoğun bakımda tutulması gereken hastayı 15 gün boyunca mahkum koğuşunda tuttular. Lenfoma kanseri dediler ve kemoterapi yaptılar. Oysa kemoterapi verilmemesi gereken bir aşamadaymış. Eşim testis kanseriydi, bunu Samsun Medikal Park Hastanesi tespit etti. Erzurum Bölge Eğitim Hastanesinde iki doz kemoterapi almıştı. Verildiği gibi ters tepiş ve tümör daha da büyümüş.




Ne yapılması gerekiyor ki, kemoterapi normal değil mi?

İlk etapta ameliyat yapılıp tümörün alınması gerekiyormuş. “Tümor alınmadan kemoterapi yapılamaz. Eşiniz lenfoma değil, testis kanseri. Büyük bir yanlış yapılmış.” dedi doktor. Yanlış teşhis yapıldığı ve tümor kemoterapiyle daha da arttığı için böbrekleri etkilemiş, böbrekler çalışmadı. Böbrek çalışmayınca büyük ameliyatını yapamadılar. Sonuç böyle işte.

Tahliye olduktan sonra Samsun’da Medical Park Hastanesine götürdük dediniz. Orada ameliyat mı ettiler?

Evet testis ameliyatına aldılar. Doktor çok geç kaldığımızı ama ellerinden geleni yapacaklarını söyledi. Kitle vücuduna baskı yaptığı için böbrekleri çalışmaz hale gelmişti. Yüzde 10-20 iyileşme ihtimali olabilir, göze alıyorsanız ameliyat yapalım dedi. Biz de yaptırmadık demeyelim diye ameliyatı kabul ettik. Sebepler planında çok ihmaller var tabi ki ama takdir-i ilahi… Son dakikada yapılan çözüm de çözüm olmadı.

Kelepçe takıldı mı eşinize?

Atatürk Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk edildiğinde takıldı. Ağır hastayken kelepçe takılmak istendi. Ailesi yanına yaklaştırılmadı. Annesi isyan edince kelepçeyi çözdüler. Bir gün kelepçeli kaldı. Bu hastanede zaten iki gün kaldı. Bu kadar ağır bir hastaya kelepçe takıldı. Bu insanlık suçudur. Yürüyemeyecek ve konuşamayacak haldeydi. Karnında 24 cm’lik bir kitle vardı. Yürümesi kaçması imkansız olmasına rağmen, bunu görmelerine rağmen kelepçe taktılar.

CEZAEVİ MÜDÜRÜ VE SAVCI TAHLİYESİNİ ENGELLEDİ


En son ne konuştunuz eşinizle?

En son telefon görüşmemizde bana dediği “Belim çok ağrıyor, ortopedik yatak alacağım, bana para gönderin.” Yataktan kaynaklanmıyor ağrı, dedim. “Olsun biliyorum hiç olmazsa rahat yerde yatayım” dedi. Tahliye olan bir arkadaşı ne kadar çok çektiğini, dilekçelerinin dikkate alınmadığını birebir anlattı. Haftada bir kere telefon görüşmesine bile ‘nasıl gideceğim, nasıl yürüyeceğim’ diye düşünüyordu dedi. Yani onu bir türlü cezaevinden alamadık.

Bir de şöyle bir süreç yaşandı. Tahliyesinden 3 gün önce 6 aylık ceza ertelemesi verildi eşime. UYAP’ta da bu karar onaylanamasına rağmen, cezaevi müdürü ve nöbetçi savcı bunu engelledi. Bu da onu psikolojik olarak çok yıprattı. Moral ve motivasyonu bozuldu, hastalığı daha da hızlı ilerledi. Çünkü öncesinde bir ümidi vardı. Hazırlıkları tamamlandı, hastaneden çıkışı yapıldı, ambulansa alınmak için bekliyordu, cezaevi savcısı ‘hayır imzalamıyorum bu kararı’ dedi, tekrar kaldı. O zaman eşim beni bırakmayacaklar, kesinlikle bırakmayacaklar psikolojisine girdi. Salı günü adli tıp raporuyla bu sefer Yargıtay’dan tahliyesi alındı ama o psikolojik çöküntüden çıkamadı. Tahliye edildi ama bir işe yaramadı.

Engin Erol, babası ve çocuklarıyla Artvin Cezaevinde bir görüş gününde.
 RAPORA RAĞMEN ELEKTRONİK KELEPÇEMİ ÇÖZMEDİLER

Görmeye gidebildiniz mi? Ev hapsinde olduğunuzu duymuştum.

Evet ev hapsine mahkumdum. Ben eşimin hastalık sürecinde, hapishane sürecinde hiçbir zaman yanına gidip ziyaret edemedim. Yanında olamadım.  Ayağımdaki elektronik kelepçe için, eşimin hastalığına dair rapor vermemize rağmen izin alamadık. Yanına gidemedim. Onu 3 yıl, 3 ay sonra hastanenin yoğun bakımında görmek nasip oldu.

Ölüm haberini nasıl öğrendiniz. Siz yanında mıydınız?

Son anda yanında kimse yoktu. Yoğun bakımdaydı. Geçtiğimiz pazar günü ben yanına gitmiştim. Konuşamayacak haldeydi, çok ağırdı, yürümek konuşmak bedensel hiçbir ihtiyacını yapacak halde değildi. Ameliyat olduktan sonra 48 saatin geçmesini bekliyorduk, atlatamadı.

Eşinizin vasiyeti olduğunu biliyoruz. Size mi söyledi vasiyetini?


Evet ben vasiyetine şahidim. Konuşacak takati bile yoktu, nefesini toparlayarak, ‘İçeride insanları zehirliyorlar. Benim gibi insanlar var. Hastaneye götürmüyorlar. Bunların hesabını sorun. Herkes dikkatli olsun. Cezaevi revirlerindeki hiçbir ilacı, tedaviyi kabul etmesinler. Ben zehirlendiğime inanıyorum. Çünkü revirden geldim, aşırı kustum, revirden geldim, yataktan kalkamadım’ dedi. İçerideki arkadaşları öldürüyorlar. Ölüme terk ediyorlar. Onlara sahip çıkın, onlara dua edin. Hasta sayısı çok fazla içeride. Kimse onları dikkate alıp hastaneye götürmüyor.

Engin Erol, tahliye edildikten bir hafta sonra Samsun Medikal Park Hastanesinde yoğun bakımdayken hayatını kaybetti.

Zehirlendiğini söylemeniz ciddi bir iddia.

Doktor da bu hastalığın bu kadar çabuk ilerlemesi imkansız. Testis kanseri kemoterapiyle yüzde yüz önüne geçilen bir hastalık. Bu kadar çabuk ilerleyebilen, ciddi bir kanser türü değil demişti.

Vasiyetinde sanırım ‘hakkımı arayın’ da demiş. Ne yapacaksınız bundan sonra?

Bizim bundan sonraki mücadelemiz şu: Eşim gitti artık, bundan sonrakiler gitmesin. Eşim gibi başka insanlar son dakikada tahliye olmasın. Mezarda tahliye istemiyoruz. Başka insanlara umut olmak için bu videoyu hazırladım. Çünkü eşimin vasiyeti diyebilirim. İnsanların içeride ölmemesine, zulme uğramamasına belki bir noktada ölümüyle yardımcı olmak istedi. Ölüm tehdidi altında, hasta olma tehdidi altında yaşamaktan kurtarmak istedi. Hapishanede yaşayan herkes hasta olmuyor. Ama neden bizim arkadaşlarımızın büyük bir çoğunluğu kanser oluyor? Bu da büyük bir soru işareti olarak kafamızda kaldı. Kendi adıma elimizden gelen ne varsa şu an itibariyle yapmaya hazırım. Herkesin de duyarlı olmasını tavsiye ediyorum. Ben 3 çocuğumla kaldım. Benim yaşadıklarımı Rabbim kimseye yaşatmasın. Allah kimseyi de bu acılarla imtihan etmesin.


Elif Vildan (11), Zeynep Mercan (5) ve Ömer Yusuf (2,5)

Eşiniz ne öğretmeniydi?

Eşim öğretmen değildi. Maden mühendisi. Ege Üniversitesinde okudu. Ben öğretmenim. Kapatılan yurtlarda eğitim danışmanı olarak çalışıyordu. İzmir’de yaşıyorduk. İşsiz kalınca 12 Eylül 2016’da uçağa binip Tanzanya’ya çalışmaya gitti.

Ne zaman geri geldi, niye dönmeye karar verdi?

O giderken ben 3 aylık hamileydim. 9. aya girince gelmek istedi. Rize Çayeliliyiz. En son Batum’a geldi. Oradan girdi Türkiye’ye. Yasal yollarla. Herhangi bir araması yoktu. Kapıdan geçerken aldılar. 9 ay eşimin iddianamesi yazılmadı. Bylock da çıkmadı. Bunu özellikle yazılmasını istiyorum. Gerçi olsa da ne anlam ifade ediyor ki… Bylock ifadeleri çıkartılamadı yani. Bir tanık ifadesi yüzünden 3 yıldır cezaevindeydi. Bu tanık ifadelerini çok hafife indiriyorlar ama…

Kimmiş tanık, hakkında ne tür bir suçlama varmış.

Oktay Kartal diye bir adamın ifadesiyle aldılar eşimi. Başka bir şey yoktu. ‘Kıbrıs’ta, Bayraklı’da eğitim danışmanlığı yaptığını biliyorum’ demiş. Eşim tutuklandıktan bir yıl sonra Artvin’deki mahkeme takipsizlik kararı verdi. Dosyası İzmir’e gitti. Yaklaşık 6 ay orada sürüncemede kaldı. 5 mahkemesi oldu. Üyelikten 10 yıl 15 ay ceza verdiler. Oktay Kartal mahkemelere gelmemesine rağmen bu cezayı verdiler. Üç mahkemeye gelmeyince tanık ifadeleri düşüyor ama ifadesi geçerli sayıldı. Karar mahkemesine gelsin hiç olmazsa ona da gelmedi. Gizli tanık da değil. Gizli tanık olunca gelmiyorlar.

Kanserden ölen tutuklu Engin Erol’un son sözleri: İçeride insanları öldürüyorlar, benim gibi iki kişi daha vardı



22 Aralık 2019 Pazar

Ameliyatlı kanser hastası 35 kişilik koğuşta yaşam mücadelesi veriyor

22 Aralık 2019 
Bir ay önce çene kanseri ameliyatı oldu. O halde mahkemeye çağrıldı, mahkemede düşüp bayıldı ama yine de tutuklandı.


Cezaevlerindeki hak ihlalleri had safhada. Geçtiğimiz hafta perşembe günü (12 Aralık) tutuklanıp Antalya Döşemealtı L Tipi Cezaevine gönderilen çene kanseri hastası Ayşe Özdoğan, 35 kişilik koğuşta yaşam mücadelesi veriyor.
8 AY ÖNCE GÖZALTINA ALINDI
Kasım ayında kanser teşhisi konulan Ayşe Özdoğan (32), Cemaat soruşturmaları kapsamında, önce 8 Nisan 2019’da eşiyle birlikte Antalya’da gözaltına alındı. O dönemde, kalbi delik dünyaya gelen 6 yaşındaki oğlu Burak Hamza’nın durumu göz önünde bulundurularak adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Edebiyat öğretmeni eşi İlker Özdoğan ise tutuklanıp Antalya Döşemealtı Cezaevine gönderildi.

31 Temmuz 2019’da Antalya 8. Ağır Ceza Mahkemesinde ilk mahkemesi görülen Özdoğan son bir aydır sağlık sorunlarıyla uğraşıyordu. Kanser teşhisi konulmuştu ve ağır bir çene ameliyat geçirmişti. 4 Aralık 2019’da mahkemeye hastalığına dair belgeler sunulmasına, ameliyatlı olduğunu söylemesine, hatta o gün mahkemede düşüp bayılmasına rağmen 12 Aralık 2019’da tutuklandı.
Kardeşine zulüm edildiğini söyleyen Ayşe Özdoğan’ın ablası Emine Erdem, kardeşiyle yaptığı son telefon görüşmesini ve heyet raporu almak için verdikleri mücadeleyi BOLD Medya’ya anlattı.

Ayşe Özdoğan’ın bu fotoğrafı 12 Kasım 2019’da ameliyattan sonra Lara Anadolu Hastanesinde çekildi. Özdoğan, bu halde bir gün sonra mahkemeye çağrıldı. 4 Aralık’taki mahkemeye ise kanser raporları sunuldu. Hastalığın etkisiyle o gün mahkemede bayıldı ama 12 Aralık’ta tutuklanmasına karar verildi.
FELSEFE BÖLÜMÜ MEZUNU 

Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi Felsefe bölümünden mezun olan Ayşe Özdoğan, Isparta’da 1,5 yıl kadar özel bir yurtta müdür yardımcılığı yaptığı için örgüt üyesi olduğu iddiasıyla yargılanıyor. Bir çocuk sahibi olan Ayşe Özdoğan’ın oğluna teyzesi bakıyor.

5 SAAT SOĞUK HASTANE ODASINDA BEKLETİLDİM

Emine Erdem: “Kardeşim ile dün telefon görüşmemiz vardı. Salı günü hastaneye götürüldüğü için görüşememiştik. Dediği şey şu: ‘Beni Akdeniz Üniversitesi Hastanesine götürdüler. Sabah dokuzdan saat ikiye hastanenin soğuk nezaretinde kadar beklettiler. Doktorların bana ilk sorduğu şey, ne rahatsızlığın var değil, sen hangi konudan yargılanıyorsun oldu.’
12 KASIM’DA AĞIR BİR AMELİYAT GEÇİRDİ
Kardeşim 12 Kasım’da ameliyat oldu. Tomografi sonucuna göre çenesinde ve yüzünde kitle olduğu anlaşıldı. Sonra doktor EMAR da çekmemiz gerekiyor ama şimdi onu beklemeyelim, senin durumun acil. Beş ay sonra gelsen senin için bir şey yapamazdık. Beyne ulaşırdı dedi. Biz bu kadar ağır bir ameliyat olacağını beklemiyorduk. Doktor hatta çok kanaması oldu, az kalsın bırakacaktım dedi. Bu durumdaki bir kadın şu an cezaevinde.

Ayşe Özdoğan, tutuklanmadan 5 gün önce oğlu Burak Hamza (6) ile. Kanserli kadın, güneşli günde yüzünü korumak için atkıyla dolaşıyor.
İYİLEŞME SÜRECİ TAMAMLANMADI 

Doktorun söylediğine göre iyileşmesi için en az 1,5-2 ay geçmesi lazım. Bir bebek gibi düşünün dedi. Ne aşırı soğukta, ne de aşırı sıcakta kalmaması lazım. Böyle bir insanın 5 saat soğuk nezarette bekletilmesi ne demek. Kardeşim zaten ayakta duramadığı için tekerlekli sandalyede hastaneye gidip geliyor. Bu insan kaçacak mı yani! Plastik cerrahinin asistanları bakmış, ağzının içinin fotoğrafını çekmişler. Asistanlar diyor ki, biz bu ameliyatı yapıp yapamayacağımızı hocalarımıza soralım. Mahkemenin bizden istediği heyet raporu. Orada kalamayacağına dair rapor getirin dediler. Fakat alamadık. Yaptıkları tek şey, polikliniklere götürmek. Alıyorlar, götürüyorlar, getiriyorlar, sırf eziyet. Hala heyetin karşısına çıkarılmıyor.
KANSER ÜST ÇENEYE YAYILMIŞ
 
Kardeşimin çenesinde iki gömülü diş var. Bu gömülü dişlerden biri göz çukurunun dibine kadar gelmiş ve gözünün önündeki kemiği zorlamış. Gömülü diş kökleri kitleyi oluşturuyor. Tümör yanağın iç kısmına kadar dağıldığı yanağın alt kısmı, içi ve gözünün önündeki tüm kitleyi temizlediler. Ama kanser üst çenenin büyük bir kısmını kaplamış. Kardeşime söyleyemedim bunu. Doktor üst çenede temiz yer kalmamış dedi. Ameliyat büyük bir ameliyat, sıkıntı büyük. Tedavisi ne kadar gecikirse tehlike o kadar büyük. Bütün bunlara rağmen hala hiçbir şey yapılmıyor.
KALORİFLER YANMIYORDU
 
Bu hastalıkta moral motivasyon önemli. Yaşadığı ortamın şartları, psikolojik, biyolojik yorgunluk hepsi sağlığını etkiliyor. 35 kişilik koğuşta yaşıyor. İki tuvalet var. İlk başta kaloriferleri yanmıyordu. Koğuşta temizlik yapılıyor, toz kalkıyor, hapşırma krizi başlıyor. Bizim için her hapşırma dikişleri atması demek ki o da büyük bir tehlike.
Çarşamba günü görüşmeye gittiğimizde, “Ağzımın içinde akneler oluşmaya başladı. Gargara istedim, o bile daha gelmedi” dedi. Koğıştaki arkadaşları toplu bir şekilde dilekçe vermişler, kıyafetlerini yıkayamaz diye. Kabul edilmiş. Haftada bir eşyalarını biz yıkayıp götüreceğiz. Çorba gibi sıvı ve yumuşak yiyebiliyor. Yiyeceği içeceği, giyeceği, ortamı çocuk gibi bakılması lazım.
ENFEKSİYON KAPMASINDAN KORKUYORUZ
Şu an tam anlamıyla iyileşebilmiş değil. Enfeksiyon kapmasından korkuyoruz. Tedavi için ya üst çenenin büyük bir kısmı alınacak. Ya bacaktan alınan bir kemik dokusuyla birlikte yerleştirilecek. Ya da protez konulacak. Akdeniz Üniversitesinde ilk yüz naklini yapan bir çift var. Onları önerdiler ama 50-100 TL arasında bir ücret istiyorlarmış. 
HAKİM, DAHA ÖNCE NİYE AMELİYAT OLMADIN DEDİ
 
Kardeşim 12 Kasım’da ameliyat oldu. 13’ünde mahkemesi vardı. Biz hastanede yattığına dair, tomografi belgesini ve bandrolü götürüp teslim ettik mahkemeye. Hakim “Daha önce bu ameliyat niye gerçeklemedi” dedi. Hastanede olduğu bilinmesine rağmen, bir sonraki mahkemeye gelmezse yakalama kararı çıkartılsın dedi. 

MAHKEMEDE DÜŞÜP BAYILDI

20 gün sonra tekrar bir mahkeme oldu. 4 Aralık 2019’daydı. Bu mahkemede kanser teşhisi konulduğunu söyledik, tüm belgeleri teslim ettik. Kardeşim o mahkemede dedi ki “Hakim bey ben daha önceki mahkemelerimde kaçmadım. O zaman hastalığım belli değildi. Şu anda hastayım. Nereye gidebilirim ki. Kaçma ihtimalim yok” dedi.

Bütün bunları söylemesine rağmen, hatta mahkeme salonunda bayılmasına rağmen, çünkü ayakta duramıyordu. Ve oradaki görevliler yüzüne vurarak ayıltmaya çalışıyorlar. Ameliyatlı kadının yüzüne vuruyorlar. 12 Aralık’a ertelediler mahkemeyi ve orada da zaten tutuklandı.”

Ayşe Özdoğan’ın eşi İlker Özdoğan 8 aydır aynı cezaevinde tutuklu bulunuyor. Oğulları Burak Hamza’ya teyzesi bakıyor.










 
Ayşe Özdoğan'ın ablası Emine Erdem'in u çağrısından bir gün sonra kardeşiş tahliye edildi. 

21 Aralık 2019 Cumartesi

Tutuklu annesini ziyarete giden down sendromlu Nalan’ın ilk tepkisi: Baba beni de tutuklamasınlar

21 Aralık 2019 
Geçen hafta tutuklanan annesi Nuran Dilber’i Bakırköy Cezaevinde ziyarete giden 7 yaşındaki Nalan Dilber’in tepkisi “Baba beni de tutuklamasınlar.” oldu.



12 Aralık 2019 perşembe günü tutuklanıp Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevine gönderilen biyoloji öğretmeni Nuran Dilber’in (44) down sendromlu kızı Nalan Dilber, annesini ziyarete gitti. Kapıdaki polisleri görünce “Baba beni de tutuklamasınlar” diyen 7 yaşındaki Nalan her hafta aynı duygularla cezaevi kapısına taşınıyor.

POLİSLERİ GÖRÜNCE KORKTU

Nalan’ın babası Yavuz Dilber, “Gece ikide kızımın gözü önünde götürdüler annesini. Eşim avukatla haber gönderdi, Nalan’ı getirsinler, eve gelemeyeceğimi ben anlatayım diye. Savcıya kızımın durumu anlattım. Cuma günü izinle ilk görüşe gittik. Nalan içeri girerken biraz korktu. Oradaki memurları görünce ‘baba beni de tutuklamasınlar’ dedi. Tutuklanma kelimesi nereden aklına geldi, konuşurken mi duydu bilmiyorum, öyle bir tepki verdi.” dedi.

BABA İÇERİ GİRMEK İSTİYORUM

Geçtiğimiz çarşamba günü kapalı görüş için babasıyla birlikte yine Bakırköy’e giden Nalan, bu kez 15-20 dakika geç açılan kapının önünde annesinin öbür tarafta olduğunu bildiği için “Baba içeri girmek istiyorum” diye ağladı.

Annesini görünce kızının sevindiğini ama evde durumun biraz farklı olduğunu belirten Dilber, “Şu an gelen giden olduğu için hissettirmiyor ama mesela sabah zil çaldı ‘Annem geldi’ diye fırladı. Kahvaltıda annemi istiyorum diye ağladı. Gelen giden azalınca, süre uzayınca bunların artması beni korkutuyor. Geçen pazar sabahı gözlerini açar açmaz annemi istiyorum diye ağladı.” ifadelerini kullandı.

HASSAS VE DUYGUSAL OLUYORLAR

15 yaşında bir kızları daha bulunduğu söyleyen Yavuz Dilber, Nalan’ın eğitim ve rehabilitasyon sürecine dair de ilgi verdi: “Down sendromlu çocukların doktorluk tedavisi yok. Ne kadar ilgi ve eğitim verirseniz o kadar gelişiyorlar. Hassas, duygusal ve inatçılar. Ebeveyn olarak çok sabırlı olmalısınız. Zor öğreniyorlar. O yüzden anne önemli. Konuşma terapisine, rehabilitasyona, okula ve spora gidiyor ve yanında birinin olması lazım.”

Cemaat soruşturmaları kapsamında Kahramanmaraş’ta bir ifadede adı geçtiği için tutuklanan Nuran Dilber, Bank Asya’ya para yatırdığı için örgüt üyesi olmakla suçlanıyor. Dilber’in mahkemeye ne zaman çıkacağı henüz belli değil.

ODAMA 2 KEZ MOLOTOF KOKTEYL ATILDI


1998’den beri Diyarbakır, Kahramanmaraş ve İstanbu’lda öğretmenlik yapan Dilber çifti, 25 yıl Türkiye’nin çeşitli şehirlerinde öğrenci yetiştirmişler. Kendisi de fizik öğretmeni olan Yavuz Dilber, Diyarbakır’da görev yaptığı 5 yıllık süreci şöyle anlatıyor:

“Eşim de ben de ikimiz de Diyarbakır’da öğretmenlik yaptık. Orada dershanede çalışırken odama 2 kez molotof kokteyli atıldı. Bizim yetiştirdiğimiz çocuklar vatanı milleti sevdiği için bundan rahatsız olanlar vardı. Biz devletimiz için çalıştık. Ama sonra biz terörist olduk. Yargılamak için elimizden tutup Diyarbakır’a götürdüler.”




Nalan Dilber, Bakırköy Kadın kapalı Cezaevi önü, 18 Aralık 2019.
 NALAN'IN SAĞLIK RAPORU