16 Aralık 2018 Pazar

Tunç Başaran değil, Miki yapmış...

 15 Aralık 2018
Tunç Başaran 1989 yılında yaptığı, Türkiye’nin Oscar aday adayı filmlerinden Uçurtmayı Vurmasınlar için dün Sabah gazetesine verdiği röportajda “Politik film değildi. Sevgi filmi yaptım. Aynı filmi tren garında da çekebilirdim.” demiş.
Başaran bunu ilk defa yapmıyor. Filmlerinin arkasında durmayı bir türlü beceremedi. 2000 yapımı filmi Abuzer Kadayıf’ı çektikten sonra da benzer bir tavır içine girmişti. ‘Hayatımı anlatıyor, benden izin almadılar’ gerekçesiyle filmi mahkemeye veren ve dağıtımını durduran İbrahim Tatlıses’e yaranmak için yapmadığı kalmamıştı. Nihayetinde emek harcamış, para kazanmak istiyordu filmden. Durup dururken Tatlıses’e telif filan ödemek istemiyordu. Oysa film Tatlıses’in hayatıydı. Zaten başrolde oynaması için ilk teklif Tatlıses’e yapılmıştı ama kabul etmemişti. Tatlıses’in teklifi kabul etmemesinin nedeni, Abuzer Kadayıf’ın sanat dünyasındaki yozlaşmayı kendi hikayesi üzerinden anlatmasıydı.

SENARİST MAMAK CEZAEVİ'NDE YAŞADIKLARINI KALEME ALDI

1980 darbesini hapiste büyüyen Barış’ın gözünden anlatan Uçurtmayı Vurmasınlar’ın senaryosunu yazan Feride Çiçekoğlu bir kere politik bir isim. Darbeden sonra solcuların cezalandırılması için başvurulan ama daha sonra kaldırılan Anayasa’nın 140 ve 141. maddelerinden hapse girmiş, dört yılını orada geçirmiş ve Mamak Cezaevi’nden çıkınca da yaşadıklarını kaleme almıştı.



Filmde mekan olarak Ankara Merkez Kapalı Cezaevi kullanılıyor. Başaran, “Aynı filmi tren garında da çekebilirdim.” derken acaba ciddi mi? Filmin çıkış noktası, adı, izleyiciyi derinden etkileyen sahnelerden biri olan Barış’ın (Ozan Bilen) hayatında ilk defa uçurtma gördüğü ve hakkında hiçbir fikri olmadığı için İnci’ye (Nur Sürer) ne olduğunu sorduğu sahneydi. Hikaye hapishanede geçiyor. Yönetmenin mekan seçmek gibi ikinci bir alternatifi bulunmuyor. Uçurtmayı Vurmasınlar’ı politikadan, birçok insanın hayatını karartan darbeden -şimdi olduğu gibi- soyutladığınızda elinizde bir şey kalmıyor.

Sanat camiasının içinde bulunduğu çürümeyi görmek için demek ki 15 Temmuz gibi bir darbe projesine ihtiyaç varmış. Nasıl dağıldı, çözüldü herkes. Hele bu eski tüfekleri anlamak hiç mümkün değil. Geçen yıl 50. sanat yılını kutlayan Moğollar da onca yıllık birikimlerini Avrupa turnelerinde çar çur etmişlerdi. Cahit Berkay, Almanya’da (Darmstad) verdikleri bir konserde, grubun muhalif tavrını en iyi anlatan ‘Dinleyiverin Gari’ şarkısını söyledikten sonra, konseri ön koltukta dinleyen Frankfurt Başkonsolosu Burak Karartı’ya ithafen, “Bu şarkıyı 1993’te yaptık, şimdi kimse üstüne alınmasın!” açıklaması yapmış, bir el etek öpmediği kalmıştı.



Hastaneden yeni çıkan ve sağlık problemleri bulunan Tunç Başaran biraz mazur görülebilir. Siyasi bir kişiliğinin olmadığı da biliniyor. Ayrıca artık ne doğru dürüst sinemaya katkıda bulunuyor, ne de üretiyor. Hala 30 yıl önce çektiği filmin ekmeğini yiyor. Ara sıra çağrıldığı konferanslarda Uçurtmayı Vurmasınlar’ı anlatıyor. Birkaç sene önce felç geçirdi, toparladı. Yakın zamanda da böbrek hastalığı nedeniyle hastanedeydi. Hayatının kapanış filmini yapmak için girdiği bütçe arayışları bu talihsiz açıklamayı yapmasının nedeni olmalı. 'Politik film yapmadım' sözüne aslında farkında değil belki ama en iyi yine kendi filmi cevap veriyor. Evet, filmin, efsane sahnelerinden biriydi. Sabah uyandığında altını ıslatan Barış'a annesi deli danalar gibi kızar. 'Ben yapmadım' diye annesine itiraz eder çocuk.' 'Kim yaptı?' diye yine azarlar annesi. Ne yapsın Barış, mahcup bir edayla, o zamanın modası, Miki Maus'un desenin yer aldığı çamaşırını gösterir ve 'Miki yapmış' der. Biz de öyle diyelim: "Tunç Başaran değil, Miki yapmış Uçurtmayı Vurmasınlar'ı." 

Uçurtmayı Vurmasınlar, Tunç Başaran’dan ziyade Feride Çiçekoğlu’nun, Nur Sürer’in, Ozan Bilen’in ve hapisteki tüm çocukların filmi… Onların hayatında önemli ve unutulmayacak gelişmelere neden oldu, oluyor. Asıl bu konuda onlar ne düşünüyor acaba? Henüz dışarıdaki üçlüden bir ses çıkmadı. Özellikle Nur Sürer’in, Çiçekoğlu’nun ne diyeceği merak ediliyor. 15 Temmuz 2016'dan sonra anneileriyle birlikte hapsedilen yaklaşık 750 bebeğin yaşadıklarını ise sinema da, tarih de uzun yıllar anlatacak. Tıpkı o çocuklar da Barış gibi bir gün annelerini ya da İnci'leri soru yağmuruna tutacak.

– Komünist (FETÖ’cü) ne demek İnci?
...
– İftira ne demek İnci?
...
– Nişanlın görüşe niye gelmiyor İnci?
– Çünkü o da kafeste.
– Onu niye kafese koymuşlar İnci?
– Çünkü çok soru sorduğu için…