24 Temmuz 2013 Çarşamba

‘Mostar, benim nefis muhasebemdir'

24 Temmuz 2013
Yazar Gündüz Vassaf'ın bu yılın başında yayımlanan “Mostari/Bir Köprü Bekçisinin Günlüğü” (YKY) adlı kitabı bir sergiyle bütünlendi. Caddebostan Kültür Merkezi’nde açılan, kitapla aynı adı taşıyan sergi, yazarın Mostar’dan topladığı nesnelerden ve kitaptan bölümler okuduğu videodan oluşuyor.
31 Ağustos’a kadar açık kalacak serginin küratörlüğünü ve tasarımını Sadık Karamustafa üstlendi, fotoğraflar Tolga Bermek, Mehmet Umur, Gündüz Vassaf ve William Özkaptan’a ait. Mostar illüstrasyonları ise Ersu Pekin imzasını taşıyor.


Yazar-psikolog Gündüz Vassaf’ın “Mostari/Bir Köprü Bekçisinin Günlüğü” (YKY) adlı kitabı bir sergiyle taçlandı. Caddebostan Kültür Merkezi’nde (CKM) açılan sergi, Mostar’da çekilen fotoğraflardan, görselleştirilmiş metinlerden, yazarın kitaptan bölümler okuduğu videodan ve Mostar’dan topladığı nesnelerden oluşuyor. Gündüz’ün bir aylık süreçte not tuttuğu defterler, kitapta çokça bahsettiği ve oradan satın aldığı halı, soğuk günlerde kendisine eşlik eden evde pişirdiği kremalı tavuk çorbasının ve yediği çikolatanın paketi, kartvizitler, gidiş dönüş uçak biletleri sergilenen nesneler arasında.

1990’lı yıllardaki Bosna Savaşı’nda yıkılan ve daha sonra yeniden yapılan Mostar Köprüsü’nün ayağa kaldırılması gibi Gündüz Vassaf da 24 Ekim-30 Kasım 2011 tarihleri arasında şehirde geçirdiği zamanı yeniden diriliş olarak görüyor. Çünkü oraya giderken Türkiye’den değil ama tanıdıklarından ve Kürşat Oğuz tarafından hazırlanan nehir söyleşi kitabı Gündüz Feneri’nin üzerinde bıraktığı etkiden kurtulmak istemiş. Şurada doğdum, burada büyüdüm, onu yaptım, bunu yaptım, şunu düşündüm diye bütün hayat hikâyesini anlatmak kimileri için kutsal bir görev gibidir. Vassaf ise kitap bitince hayatının sona erdiğini, mezar taşının dikildiğini hissetmiş neredeyse… Yeniden doğmak, yeniden üretmek için dilini, kültürünü bilmediği Mostar’a düşmüş yolu.

MOSTAR DENİLİNCE HÂLÂ İÇİM TİTRİYOR

Mostar’da yeğeninin köprüye bakan evinde kalan Vassaf’ın köprüyle kurduğu ilişki hakikaten ilginç. Sevgiden öte tutkuyla bahsediyor şehirden ve köprüden. Çok sevdiğiniz evladınızla ya da sevdiğinizle birlikte değilsinizdir ama dolaştığınızda bir ses, bir koku, bir görüntü onları hatırlatır size. Onun Mostar’a bağlılığı da böyle, “Mostar denilince hâlâ içim titriyor.” diyor. Bir ay kadar zaman geçirmesine rağmen sanki hayatının dörtte üçünü orada yaşamış gibi hissediyor.

Gündüz Vassaf, Mostar’a vardığında ilk zamanlar uzun süre köprüyü seyreder, sonra köprüye bakmaktan utanır hale gelir. 10 gün boyunca köprüden karşıya geçemez. Karşıya geçmesi gerektiğinde başka köprüleri kullanır. Sonra orada tanıştığı bir çift, onu kolundan tutup köprüden geçirir. Bir zaman sonra kendini oranın yerlisi gibi görmeye başlar. Her gün yaptığı işler arasında köprünün duvarlarına sokuşturulan sigara izmaritlerini ve oyuklarda biriken yağmur sularını temizlemek vardır artık. 

‘Mostari’ yani köprü bekçisi Vassaf, kitabı yazarken bütün notlarını köprü başında alır. Günde on, on iki saat, sabah akşam, gece yarısından sonra... Her an oradadır. Her şeyi yazar, özellikle tur gruplarıyla köprüyü ziyarete gelenler hakkında düşündüklerini, gördüklerini… Genellemelerde bulunur, Almanlar şöyle, Türkler böyle, Japonlar şöyle... Bir nevi zabıt tutar. Türklerin, Amerikan turistleri gibi onun bunun fotoğrafını çekip ‘burası bir zamanlar bizimdi’ edasında dolaşmasından rahatsız olur. Bir süre sonra kendisinin takındığı bu tavır hoşuna gitmez. Milliyetçilik yaptığını düşünür. Kendini azarlamaya başlar. O gözlemlerin ahlakını sorgular. ‘Ne hakkın var başkasını yargılamaya, fikir yürütmeye, zapt altına almaya, fotoğraf çekmeye’ şeklinde bir iç hesaplaşma, ahlak tartışması başlatır iç dünyasında.

Vassaf, kitabında bahsettiği, mayolu bir erkeği, kıkır kıkır gülerek fotoğraflayan iki başörtülü kızı o anda kendisi de çeker. Sonra vicdanı rahatsız olur. “Çekmeli miydim” diye düşünür. Mostar Köprüsü’nün bekçiliğini yapmak onun için giderek bir nefis muhasebesine dönüşür ve sergi açılışında şu cümleleri kurmasına vesile olur:

“Günlük tutarken ya da fotoğraf çekerken neyi çekip çekmediğimiz, hangi cümleyi yazıp yazmadığımız azcık bizim önyargılarımızla ilgili. Sevgilerimizi, önyargılarımızı, önemsediklerimizi yazmış oluyoruz ama benim önemsediklerim karşı taraf için hiç önemli olmayabilir. Köprü bekçisi o süreç içinde kendini, nefsini tartmaya başlıyor ve köprü notlarını tutmak ne kadar ahlaklı diye soruyor.”

Sergide, Bosna Savaşı’na küçük bir bölüm ayrılmış. Bunun özel bir sebebi var. Vassaf’a göre Mostarlılar savaş acılarını içlerine gömmüşler ve bir günlüğüne köprüyü ziyarete gelenlerden ‘savaşta ne oldu, kim kimi öldürdü, kaç kişi öldü?’ gibi soruları duymak istemiyorlar. Mostarlılar bunu zaten kalbinde, zihninde, evinin bahçesindeki mezar taşında fazlasıyla yaşıyor.

 HABERİN SAYFAMIZDAKİ GÖRÜNÜMÜ
Gündüz Vassaf'ın fotoğrafını çekerken...