22 Haziran 2013 Cumartesi

‘Tarihçiler, kulaktan dolma bilgilerle arşiv binasını eleştiriyor’

22 Haziran 2013
1846 yılında Hazine-i Evrak adıyla kurulan Sultanahmet’teki Başbakanlık Osmanlı Arşivi, 167 yıl sonra Kağıthane’deki daha modern ve çok daha büyük yeni binasına taşındı. Fakat deyiş yerindeyse kıyamet koptu. Ünlü tarihçiler, binanın taşınmasına karşı çıktı. Dere kenarında, nemli bir bölgeye bu kadar eski belgenin götürülmesini eleştirenler oldu. Merkeze uzaklığını bahane edenler oldu. Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü bugüne kadar bu eleştirilere cevap vermedi. 2 Haziran 2013’te Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından yapılan açılışı beklediler. TC Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürü Doç. Dr. Uğur Ünal mihmandarlığında geçtiğimiz perşembe günü arşivde bir gezi yaptık. Hem Uğur Ünal hem de arşivin İstanbul Daire Başkanı Dr. Önder Bayır eleştirileri cevapladı.


Kağıthane dere yatağında bir yerleşim yeri, onca tarihi belgeyi sel olabilecek bir semte taşımak doğru mu?
Sultanahmet’teki merkezimizde, idari binalarımız ve araştırma salonumuz vardı. Evrak depomuzun yüzde 80’i zaten İkitelli’deydi.

İkitelli’de olmasının nasıl bir eksisi var?

Hatırlarsanız 2007’de sel olduğunda arşive su girmek üzereydi. Kağıthane binamız daha korunaklı. Ayrıca Sultanahmet-İkitelli arası 30-35 km. Düşünün bir kere, tarihi belge, yolda gelirken hırpalanıyor, araştırmacı belgeyi beklerken yarım günü gidiyor. Burada böyle sorunlar yok. Bazı belgeler dijitale aktarıldı. İstenilen evrak kısa sürede hizmete sunuluyor.

Kağıthane’de bir vadinin içinde ama…

Devlet Su İşleri’nin raporu var. Yapılacak bina dere yatağından 5,50 metre yüksek olursa bir sorun olmaz deniliyor. Tüm bunlara rağmen tedbirlerimizi iki katına çıkardık. Depolarımızın yüksekliği 5,50 olması gerekirken raf sistemimiz 3-4 kat yukarıdan başlıyor. Evrakları istiflemeye yukarıdan başladık. Alt katları da kullanmayacağız. Dolayısıyla depoların yüksekliği 7 metreye çıkıyor. 7 metre yükseklikte bir sel olması ne anlama geliyor biliyor musunuz, İstanbul’un yüzde 50’sinin yok olması demek. Allah esirgesin. Bu mümkün değil.

Kim diyor mümkün olmadığını?
Arşiv sitesiyle ilgili iddialar gündeme geldiğinde, 13 Şubat 2013’te TOKİ’den bilgi istedim.

Ne dediler?
Kağıthane deresinin ıslahının tamamen yapıldığını, bu alanda Kağıthane Camii, Kağıthane Belediyesi merkez binasının yer aldığını, arşiv sitesinin ise bu alanlara nazaran çok daha uzak mesafede bulunduğunu, resmi kurumların belirttiği tüm koruma mesafelerine uyulduğunu ifade eden bir rapor gönderdi TOKİ Başkanlığı.

TOKİ, inşaat açısından çok eleştiriliyor. Bu açıklama tatmin edici gelmedi.

Doğru, sizi tatmin etmemiş olabilir, fakat TOKİ’nin verdiği rapor, buradaki kot (temel ile zemin arasındaki yükseklik) alanına bizi ikna etti. Alman mühendisler de burada ölçüm yaptı.

Peki burası nemli bir bölge değil mi?
O yanlış bir tez. Bilakis burası daha çok esiyor. Bizim bir kere iklimlendirme sistemimiz var. Uluslararası standartlarda.

Her şey bu kadar yolunda mı yani?

Tarihçiler, arşivin merkezden uzak olmasını eleştirdiler.

Sadece onu eleştirmediler… Kağıthane hakikaten sapa bir yer değil mi?
Eleştiren tarihçiler eğer böyle bir alanı sur içinde bulabiliyorlarsa, böyle bir inşaat yaptırabiliyorlarsa Başbakan’ı ikna etmek kolay. Önce bir araştırma yapsınlar... Kağıthane sur içinin bittiği alanın hemen yanı. Merkeze en yakın yer olarak bir tek burayı bulabildik.

Ulaşımı zor buranın…
Hayır değil. Metrobüsle gelirken Halıcıoğlu durağından indikten iki dakika sonra Şişli, Mecidiyeköy, Taksim tarafından gelen bütün otobüsler Kağıthane’den geçiyor. Sultanahmet’le mukayese doğru değil. Taşınmayla ilgili temel konu şuydu: Personelimiz Sultanahmet’ten ayrılmak istemedi. Tarihçiler, arşivle ilgili tüm bilgiyi personelimizden alıyorlardı.

Koskoca tarihçiler sadece personelden duyduklarından yola çıkarak mı eleştiri yaptılar?
Buraya mı geldiler sizce? Murat Bardakçı, dereye inip acaba mesafeyi mi ölçtü? Kesinlikle duyduklarını yazdılar. Taşındıktan sonra bu kot konusu hiç konuşulmuyor. Bu mesafeyi gözle görenlerin fikri değişti.

Peki yeni bina neden bu kadar gerekliydi?
Biz işlerimizi nasıl hızlandırırız, bunların hesabını yapıyoruz. Bakın burada 4 kat restorasyon ünitemiz var. Eski yerde restoratörler binanın en alt katına sıkışmıştı, araştırma salonlarının genişliğini gördünüz. Kütüphane dediğimiz yer bütün kitapların yığıldığı küçük bir odaydı. Tasnifte görevli arkadaşlar küçük bir odada masalar bitişik bir şekilde çalışmak zorundaydı. Sırf dijital çekim için burada iki bina ayırdık. Bugüne kadar Osmanlı Arşivleri’nin daha yüzde 10’u dijitale aktarıldı. 10 yılda yaptığımız aktarma işini bir yılda yapabilecek duruma geldik. Eleştirenler niye bu açıdan bakmıyorlar? Arşivciliğin diğer boyutları açısından değerlendirmiyorlar?

Osmanlı Arşivi Daire Başkanı Dr. Önder Bayır:
Lütfen ihtisasa biraz saygı gösterilsin

Bir tarih profesörü arşiv binasının açılışına davet edilmediği için sitem etti. “Öğrencilerim kurumun başında, beni bile çağırmadılar” dedi, bu doğru mu?
Prof. Dr. Mübahat Kütükoğlu, benim hocamdır. Kendisini 3 kez aradım, ulaşamadım. Kayıtları hâlâ duruyor. Sonra ulaştığımda, “Çağırsaydınız da gelmezdim, depoları eksi 9 metreye taşımışsınız.” dedi. Bunların hepsi kulaktan dolma bilgi...

Onlar da tarihçi, niye bilmeden konuşsunlar ki?..
Ben de tarihçiyim. 1988’den beri arşivciyim, ömrümün yarısından fazlasını bu arşivde geçirmişim, arşivcilik bölümünde öğretim elemanlığı da yaptım. Dijital arşivlemede Türkiye’de üç kişiden biriyim. Biz hiçbir şey bilmiyor muyuz, sadece onlar mı biliyor? Bize, ‘Onlar bir şeyden anlamıyorlar’ demek istiyorlar. Hakperest eleştiri yapılmıyor. Lütfen kimse kusura bakmasın, biraz ihtisasa saygı göstersinler. Burası dünyanın en büyük, en modern arşiv kompleksi.

Bu tespiti neye göre söylüyorsunuz? Elinizde bir araştırma mı var?

Çoğunu gezdim, gezmediklerimi de araştırdım. Amerika’da modern bir arşiv var fakat bizimki kadar büyük değil. En büyük ve en modern burası. Bugüne kadar 36 bin adet araştırmacıya, araştırma izni vermişiz. Uluslararası Arşiv Konseyi’ne üyeyiz, istatistikleri takip ediyoruz.

Milli Saraylar ve Topkapı Sarayı’ndaki belgeleri, tek merkezde toplanması için istemiştiniz. Sonucu ne oldu?
Milli Saraylar’daki belgeleri aldık. Dijitale aktardık. Topkapı Sarayı, evrakı vermek istemedi, sadece dijital görüntülerini alıyoruz.

Oradaki belgelerin durumu nasıl?

Kötü durumda. İlber Ortaylı Hoca, Murat Bardakçı bizi eleştirirken acaba Topkapı Sarayı’nın mahzen bölümünün arkasının yıkılmak üzere olduğunu niye hiç gündeme getirmiyorlar? Orada iklimlendirme var mı, biri Allah rızası için sorsun. Durmadan hedef saptırıyorlar, bize durmadan atıp tutuyorlar da Topkapı Sarayı’nın arşivi ne durumda bunu sormuyorlar...

Arşivdeki 96 milyon Osmanlı belgesi peyderpey sergilenecek
Başbakanlık Osmanlı Arşivleri’nin yeni binasının en güzel taraflarından biri, binanın hemen girişinde yer alan 1.000 metrekare büyüklüğünde Osmanlı Arşiv Galerisi’nin olması. TC Başbakanlık Osmanlı Arşivleri’nde 96 milyon belge, 370 bin civarında defter bulunuyor. Sergi salonunda bu belgeler peyderpey sergilenecek. Şu anda yaklaşık 300 belge teşhirde. Eğer bugünlerde milli arşiv sitesine giderseniz göreceğiniz belgeler arasında Tanzimat Fermanı, Islahat Fermanı, Mondros Mütarekesi’nin orijinal metni, II. Abdülhamid’in Boğaz köprüsü projesi, Fatih Sultan Mehmed’in Bosna fermanı, İspanya ve Portekiz’den kovularak Osmanlı Devleti’ne sığınan Musevilerin kayıtları, Kanuni Sultan Süleyman’ın el yazısı, Sultan III. Murad’ın İngiltere’ye yardım için donanmanın gönderileceğini bildiren mektubu, Moldova’da bulunan Hıristiyan din adamlarının ibadetlerini serbestçe yapabilmeleri hakkında hüküm, Nakşidil Valide Sultan’ın mektubu ve kâğıt para örnekleri var...

II. Mahmud’un yazdığı 7 metrelik hat restore ediliyor
Osmanlı Devlet Arşivleri’nin Kağıthane Sadabad mevkiinde yapılan yeni binasının Osmanlı tarihi açısından da önemi var. Sadabad, Osmanlı’nın kültür merkeziydi. 160 dönüm büyüklüğünde, 2 bloktan oluşan yeni binanın en önemli kısımları 320 araştırmacıya aynı anda hizmet veren araştırma salonu, 120 bin metre raf sisteminin kurulduğu 120 depo ve dört kata yayılmış restorasyon ve dijital arşivleme üniteleri. Uğur Ünal’ın verdiği bilgiye göre bütün depolar, kuruma tahsis edilen vadinin arka bölümündeki kaya oyuğunun içine gömülmüş. Böylece yalnız sel durumunda değil, depreme, kimyevi ve biyolojik saldırılara karşı korunmuş olacak.

Depolarda nem oranı yüzde 45-60, sıcaklık 18-22 derece arasında. Restorasyon ünitelerini gezerken bir sürprizle karşılaştık. Arşiv depolarında saklı duran, hattat padişahlardan II. Mahmud’un (1807-1839) kendi yazdığı 7 metre boyunda 2 metre yüksekliğindeki bir hat levhası (aşağıda) yeni restore ediliyordu. Hat mirasımız açısından oldukça etkileyici ve önemli olan bu esere Sultan Mahmud, “Allahü veliyyü’ttevfîk/ Allah en iyi yardımcıdır.” yazmış.

HABERİN SAYFAMIZDAKİ GÖRÜNÜMÜ