19 Mart 2019 Salı

28 Şubat’tan 15 Temmuz’a hukuksuzluğa direnen bir ailenin öyküsü..

18 Mart 2019
28 Şubat mağduru bir eş, aile engellemesine rağmen engelliyle yapılan evlilik, 15 Temmuz’da ihraç. Ve şimdi engelli eşinin cezaevinde kötüleşen sağlığı için mücadele…





Ortopedik engelli Yavuz Selim Burgu, Eylül 2016’da Bylock suçlaması nedeniyle gözaltına alındı. Sağlık durumu nedeniyle adli kontrolle serbest bırakıldı. Nisan 2017’de, içeriğinde yine Bylock’tan başka bir şey olmayan ‘mahrem imam operasyonu’yla tekrar gözaltına alındı ve bu kez tutuklandı. Tutuklandıktan 10 ay sonra ilk mahkemesine çıkan Burgu, 8 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırıldı ve tutukluluğunun devamına karar verildi. Dosyası şu an Yargıtay aşamasında.

5275 sayılı Ceza İnfaz Kanununa göre, cezaevinde hayatını yalnız idame ettiremeyen tutukluların cezası ne olursa olsun hasta iyileşinceye kadar ertelenmesi gerekiyor. Fakat bu yasa, iki yıldır Kayseri Bünyan Cezaevi’nde bulunan Yavuz Selim Burgu için uygulanmadı. Özellikle ‘Cemaat operasyonları’ kapsamında tutuklananlara hiç uygulanmıyor. Türkiye cezaevlerinde yaklaşık 1154 hasta ve engelli tutuklu bulunuyor.

Cezaevlerindeki imkansızlıklar engelli ve hasta tutukluların durumunu daha da ağırlaştırıyor. Nitekim Burgu da iki yıl cezaevinde kalınca geçtiğimiz hafta Kayseri Devlet Hastanesi’nde böbrek ameliyatı olmak zorunda kaldı.

Eşi Rukiye Burgu, “Böbreğinde taş vardı fakat herkeste olduğu gibi ciddi bir şey değildi. Ama iki yıldır cezaevinde kaldığı için taş büyüdü. Çünkü orada hareket etmekte zorlanıyor. Koğuşlar iki katlı. İki koltuk değneğiyle iki katlı bir koğuşta yaşamak eşim için kolay değil. Sürekli su içmesi gerekiyordu, yapamadı. Böylelikle taş büyüyünce doktor alma kararı verdi” diyor.

Ameliyattan birkaç gün sonra, 15 Mart 2019’da tekrar cezaevine gönderilen Yavuz Selim Burgu, sürekli fizik tedavi olmak zorunda olan bir engelli. Sol bacağında his kaybı var ve bu nedenle sol bacağını kullanamıyor. Tüm vücut sağlam bacağına yüklendiği için sağ bacağında da zaman içinde problem başladı ve ameliyat edildi. Sağlam bacağını kaybetmesi demek tekerlekli sandalyeye mahkum olması anlamına geliyor. Ayrıca bir kulağında işitme kaybı bulunuyor.

SAKAT OĞLUNA BAKICI MI ARIYORSUN!”

1976 Kayseri doğumlu olan Yavuz Selim Burgu, ilkokulu annesinin sırtında okula gidip gelerek okumuş bir matematik öğretmeni. Burgu 2 yaşındayken çocuk felci geçiriyor ve uzun bir süre yürüyemiyor. Annesi oğlunu kayıt için, Kayseri merkezdeki ilkokula götürünce müdür yardımcısı ‘sen sakat oğluna bakıcı mı arıyorsun, niye buraya getirdin. Nasıl okuyacak bu halde?’ diye annesini azarlıyor. Oysa kayıt yaptırılmayan Yavuz Selim Burgu, o sırada okumayı kendine kendine öğrenmiş, üç basamaklı çarpma işlemlerini yapabilen bir çocuk. Okuma yazması olmayan annesi, öğretmen komşularına yalvararak kayıt yaptırabiliyor.

Başarılı bir eğitim hayatının ardından Sakarya Fen Edebiyat Fakültesi Matematik bölümünü bitiren Burgu, yüksek lisansını Cumhuriyet Üniversitesi Tarih bölümünde tamamlıyor. Anadolu Selçukluları adlı bir kitabı da var. Bankacı, daha sonra da devlet memuru olan eşi Rukiye Burgu ile 12 sene önce yaptıkları evlilikten 9 yaşında bir çocukları bulunuyor.

EŞİMLE EVLENMEK İÇİN ÜÇ YIL MÜCADELE ETTİM

“Eşimi tanıdığım ve onunla evli olduğum için çok mutluyum.” diyen Rukiye Burgu, eşiyle evlenebilmek için üç yıl mücadele ettiğini ifade ediyor. İstanbul’da yaşayan ve bankada çalışan bir genç kızı ailesi Kayseri’ye, üstelik engelli! birine vermek istememiş. Ama sonra ‘annem benden daha çok sevdi damadını’ diye anlatıyor Rukiye Burgu: “Eşimle ben Sivas Cumhuriyet Üniversitesi’nde İşletme okurken tanıştık. Biz İstanbul’da yaşıyorduk, evlenmek istediğimi ailemle paylaştım, ailem 3 yıl hayır dedi, engelli olduğu için ama ben vazgeçmedim.”

EŞİ DE KHK İLE İHRAÇ

Kayseri Tapu Kadastro Müdürlüğü’nde memur olarak çalışan Rukiye Burgu da KHK ile ihraç bir kamu personeli. Burgu ailesi, 15 Temmuz yaşandığında biri öğretmen, diğeri memur olan bir aileydi. O gece Kayseri’de fuar alanında piknik yapıyorlardı. Rukiye Burgu, “Bu ülkede birilerinin canı çok yandı, hiç hak etmediği bir şekilde. Bunu birileri okusun istiyorum. Benim eşim vatanını, milletini seven bir adam. Şimdi vatan haini suçlamasıyla içeride.” diyor.

28 ŞUBAT’TA DA HAKSIZLIĞA UĞRADIM ŞİMDİ DE 

Rukiye Burgu, 28 Şubat’ı en ağır yaşayan öğrencilerden biri. Bugün 28 Şubat’ı sadece bazı başörtülü kadınların sahiplenmesinden de rahatsız:

“Ben İmam Hatip mezunuyum ve 28 Şubat’ın silindir gibi üzerinden geçtiği öğrencilerden biriyim. Bugün bazı başörtülü kadınlar çıkıp sadece 28 Şubat’ı kendileri yaşamış gibi anlatıyor. Okul birincisiyken, o kontenjana alınmamış biriyim. Milli Güvenlik dersine giremediğim için okul birinciliğim elimden alındı. Sonra da katsayı geldi ve ben Cumhuriyet Üniversitesi’nde işletme okudum. Oysa tıp okuyabilecek bir puan almıştım. Şimdi 28 Şubat’ı bazıları sahipleniyor, biz bu işin mağduruyuz diyor. Hayır çok mağdur var. Ve ben şimdi ikinci bir mağduriyet yaşıyorum. Hakkımız, hukukumuz çiğneniyor. Ben Hizmet’e hiçbir şekilde aidiyet duymadım. Eşim ne kadar duyuyor, o kendisiyle ilgili. İnsan haklı tarafta olmalı. Ben 28 Şubat’ta doğru şeyi yaptım. Okuduğum liseyi değiştirmedim, değiştirebilirdim, çünkü kolej sınavlarını da kazanmıştım. ÖNDER’in bursuyla dershaneye gittim. İlim Yayma Cemiyeti’nin yurtlarında kaldım. Şimdi ezmeye çalıştıkları tarafın dershanelerinde okumadım. Bunlar asla suç demek istemiyorum. Şunu demek istiyorum. ‘Biz 28 Şubat’ı yaşadık, şimdi de siz yaşayın’ gibi bir bakış açısı var. E ben 28 Şubat’ı da yaşadım. Doğru yerde olmak lazım. Bunun da her zaman bedeli oluyor.”