8 Ağustos 2015 Cumartesi

‘Kazı izinlerinin iptali iyi bir yöntem, işe yarıyor!'

8 Ağutos 2015 
Çatalhöyük kazılarına 25 yıldır başkanlık yapan İngiliz arkeolog Ian Hodder, önümüzdeki yıl araştırmalarını tamamlayıp Konya'dan ayrılacak. Hodder, bölgedeki son gelişmeleri, geçtiğimiz çarşamba günü, kendisini ve UNESCO Dünya Miras Listesi'ndeki Çatalhöyük'ü ziyarete gelen gazetecilere anlattı. Uluslararası arkeoloji camiasında da konuşulan Türkiye'deki yabancı arkeologların kazı izinlerinin iptaliyle ilgili Hodder, “İyi bir baskı yöntemi, işe yarıyor.” diyor.
Ian Hodder
İngiliz arkeolog Ian Hodder 1993'ten bu yana, Çatalhöyük kazılarına başkanlık yapıyor. Önümüzdeki yıl araştırmalarını tamamlayıp Konya'dan ayrılacak. 5 Ağustos 2015 Çarşamba günü ziyarete gelen gazetecilere kendisini, kazıdaki son gelişmeleri, 160 kişiden oluşan ekibini ve 2012'de UNESCO Dünya Miras Listesi'ne giren Çatalhöyük'ü anlattı. 40 derece sıcaklığın altında, başımızda buzlu havlularla yaptığımız Çatalhöyük ziyareti, böyle bir gündemin ortasında dün olduğu gibi bugün de herkesi şaşırtıyor, ilgi uyandırıyor. 9 bin yıl önce yaşayan Çatalhöyüklüler, o dönemin en barışçıl, eşitlikçi ve sınıfsız toplumu. Bir arada, kardeşçe nasıl yaşanacağını binlerce yıl önce kanıtlamışlar. Ayrıca sanata çok önem veren bir toplum. Bugün dahi onları konuşuyor ve merak ediyor olmamızın sebebi aralarındaki kardeşlik ve paylaşım ruhu olmalı.

Ian Hodder, 25 yıllık kariyerini Konya'nın Çumra ilçesi, Küçükköy yakınlarındaki bu tarihi alanda inşa etti. Hocası James Mellaart'ın yarım bıraktığı kazılara sahip çıkıp devam ettirmekten memnun ve mutlu. Hodder'dan sonra kazılara kimin başkanlık edeceği şimdilik belli değil. Ama tüm dünyada oldukça ünlü olan Çatalhöyük'ü merak eden Batılı arkeologlar onun kadar şanslı olmayabilir. Çünkü yerli ve yabancı camiada Türkiye'de kazı başkanlığı yapan yabancı arkeologların izinlerinin iptali konuşuluyor. Henüz resmiyeti olmayan bu söylentinin nedeni, yıllar önce yurt dışına kaçırılan tarihi eserler.

“TÜRKİYE'NİN ÇABASI BAŞARILI OLDU”
Osmanlı döneminde de, Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra da ülkemizden Avrupa'ya ve Amerika'ya çok fazla tarihi eser kaçırıldı. Son yapılan bir araştırmaya göre bu eserlerin sayısının 80 bin civarında olduğu belirtiliyor. Ian Hodder'a, bilim etiği açısından bu durumu nasıl değerlendirdiğini sorduk. Tabi ki ‘korkunç' bulduğunu söylüyor, geri almak için yapılan çabaları haklı, Türkiye'nin son yıllarda bu alandaki gayretini başarılı buluyor. Mesela Yunanistan'ın Elgin Mermerleri'ni uzun süredir Londra'dan almaya çalıştığını ama başarılı olamadığını hatırlatıyor.    Hodder, kazı izinlerinin iptaliyle ilgili Batılı bir arkeolog olarak ilginç bir şey söylüyor: “İptallerin söz konusu olduğunu biliyorum, duydum. Hükümetin bunu neden gerekli gördüğünü de anlıyorum. Bazı ülkeler eserleri vermek istemiyor, dolayısıyla baskı uygulama gereği duyuyorlar. Ve işe yaradığını da söyleyebilirim, iyi bir yöntem. Tüm dünyadaki insanların bu eserleri görebilmeleri de önemli. Müzelerin değişim programları olmalı ki, eserler her yere gitsin.”

“SADECE YÜZDE 5'İNİ KAZABİLDİK”
Çatalhöyük'te ilk kazılar 1961-65 arasında James Mellaart'ın öncülüğünde yapıldı. Daha sonra ara verildi. 1993'te öğrencisi Ian Hodder devam etti. Bölgede MÖ 7400 ile 5500 yılları arasında 8 bin kişinin yaşadığı tahmin ediliyor. Çatalhöyük'te bugüne kadar elde edilen bulgularla günlük ve sosyal yaşama dair birçok bilgi keşfettiklerini söyleyen Hodder, “Mellaart ve benim dönemimde Çatalhöyük'ün toplamda yüzde 5'ini kazdık. Bu hiçbir şey sayılır. İçinde milyonlarca bulgu olan dört depomuz var. İlgi çekebilecek tüm eserler Konya Müzesi'nde. Konya'da yeni bir müze inşaatı gündemde, buradaki buluntular orada sergilenecek. Yüzde 5'ini kazdık dedim ama jeofizik yöntemlerle bütün höyüğün genel yapısını, toprağın iç katmanlarını gördük, planını çıkardık.” diyor.
Türkiye kültürel diplomasi konusunda şimdilik başarılı görünüyor, ama izin iptallerinin bu başarıyı nasıl etkileyeceği tartışılır.

Yerli ve yabancı toplam 100 araştırmacı çalışıyor




Çatalhöyük'te kazı mesaisi haziranda başlayıp eylülde sona eriyor. Araştırmacısı, bekçisi ve mutfak çalışanlarıyla birlikte kazı merkezinde şu anda 160 kişi çalışıyor. Sahadaki araştırmacıların dışında laboratuvarlarda da Çatalhöyük'te yapılan her şey dijital olarak kayda geçiyor, 3D teknolojisiyle modeli çıkartılıyor. Dünyanın her yerinden yabancı araştırmacıların büyük bir kısmı bu bölümde. Türkiye'deki üniversitelerden ise 20 öğrenci bulunuyor.
Çatalhöyük kazılarında yemek molası. Türkiye'den 20 öğrencinin yer aldığı kazılarda yabancıların yoğunluğu dikkat çekiyor.
Çatalhöyük kazı alanın yemek hanesinde bögedeki köylerden, Küçükköy'deki kadınlar yemek pişirip çay servisi yapıyor.

100 bin ziyaretçi gelecek
2012'den bu yana Çatalhöyük'ün uluslararası ziyaretçi sayısı çok artmış. Uluslararası basın da ilgi gösteriyor. Ian Hooder, “Ama buraya daha fazla insanı çekebilmek ve daha büyük bir etki yaratabilmek için daha yapmamız gerekenler var. Gelecekte Çatalhöyük'te bir müze olur diye düşünüyorum. Ziyaretçi sayısının da 50-100 bine ulaşacağını tahmin ediyoruz.” diyor.   

2017'de uluslararası Çatalhöyük konferansı düzenlenecek
Çatalhöyük bulguları her yıl www.catalhoyuk.com'da tüm bilim camiasıyla paylaşılıyor. 2017'de uluslararası Çatalhöyük konferansı düzenlenecek. Konferansta Çatalhöyük'ün nasıl anlaşılması gerektiği tartışılacak.

Suriye'den keten kumaş almışlar 
 Son kazılarda çıkarılan önemli bulgular arasında 9000 yıllık bir duvar resmi, bir obsidyen ayna, yeraltının yapı planları, el izleri, nadir görülen dekoratif amaçlı kullanılan çakıl taşından yapılmış hançerler, çamurdan ya da taştan yapılan insan ya da hayvan figürleri dünyanın ilk kendirden dokunmuş kumaş parçalarından biri, alçılanmış kafatası, 2 insan 2 de boğa başı kazınmış demlik, yaşam döngüsünü temsil eden kafası olmayan kadın heykelciği bulunuyor. Hodder, “2013 yılında yapılan kazılarda bulunan ince dokunmuş keten kumaş parçasının Suriye'den geldiğini tahmin ediyoruz.” diyor.

Yeni bir DNA programı üzerinde çalışılıyor
Ian Hodder: “Dillerin ve genetiğin modern haritalarına baktığınızda çoğu haritada her şeyin başlangıç noktası Orta Anadolu gösteriliyor. Bugün Almanların genetik yapısına bakıldığında neolitik çağda Orta Anadolu'daki birçok genin Almanların gen yapısı içinde olduğunu görebilirsiniz. DNA'lar üzerinde çalıştığımız yeni bir programımız var. Bir önceki program çok başarılı olmamıştı. Çünkü buradaki kemiklerin korunma düzeyi oldukça kötü. Birkaç yıl içinde DNA'larla ilgili yeni bilgiler açıklayacağız.”

Sanata çok önem veriyorlar
Ian Hodder: "Çatalhöyük'ün birkaç temel özelliği bulunuyor. Bir kere çok büyük bir yerleşim yeri, sanata büyük önem veriyorlar. Korunma durumu çok iyi. Ciddi biçimde sanat öğretiyorlar. İnsan yüzü resmedilmiş çok güzel kaplar bile bulduk. Hiçbir yerde Çatalhöyük'e benzer bir yer olduğunu düşünmüyorum. Mesela Göbeklitepe'deki sanat, tapınaklarla ilgilidir. Buradaki sanat evlerde, gündelik hayatın içinde. Çatalhöyük'teki evler dip dibe. Bitişik düzende yaşıyorlar. Sokak yok. 22 kata kadar inen yerleşim alanları bulunuyor. Evlerin ömürleri 70-100 yıl. Ölüler, evlerin içine gömülüyor. Evler, yıkılmaya başlayınca ya da önemli biri öldüğü zaman terk ediliyor. Ve evi terk ederken ortada iz kalmayacak şekilde temizlik yapılıyor. Hiç savaşmamışlar, barışçıl insanlar. Altın veya başka bir metal yok bölgede ama tarım açısından zengin. Kadınların statüsü erkeklerle aynı. Eşitlikçi bir toplum. Kadın ve erkeğin beslenme şekilleri de aynı. Çoğu toplumlarda farklı.

Paylaşımcı bir toplum
Ian Hodder: "Çatalhöyük dünyadan birçok insanı heyecanlandıran bir yer. Çatalhöyük'le ilgili moda şovlarına gittim, piyano konçertoları dinledim, sanat galerilerinde yapılan gösterilerine katıldım. Çatalhöyük insanların hayal dünyasını neden bu kadar süslüyor? Ve bugün bile ilgimizi çeken bir şeyi neden üretmişler? En çok bunları merak ediyorum. Paylaşma üzerine odaklı bir toplum olmasından kaynaklanıyor olabilir. Merkezi bir otorite yok, kimse sizi paylaşmaya zorlamıyor, bireyin ciddi bir özgürlüğü var, ne zaman yeni bir ev kazsak, o eve has, bireysel bir şey buluyoruz."

Çatalhöyük kazılarına 22 yıldan bu yana Yapı Kredi Bankası sponsor. Basın gezisi Yapı Kredi Kurumsal Sosyal Sorumluluk ve Sürdürülebilirlik Yöneticisi Nurcan Erhan (sağda) ev sahipliğinde gerçekleşti. Yapı Kredi olarak Kurumsal Sosyal Sorumluluk yaklaşımlarının temelini kurumsal vatandaşlık bilinciyle sürdürdüklerini belirten Yapı Kredi Kurumsal Sosyal Sorumluluk ve Sürdürülebilirlik Yöneticisi Nurcan Erhan, ekonomik sorumluklarının yanı sıra doğal  çevreyi koruma, toplumun refah düzeyini yükseltecek eğitim ve kültür-sanat projelerini de yürüttüklerini ifade etti. Çatalhöyük kazılarını 19 yıldır desteklediklerinin altını çizen Erhan,Erhan,“Çatalhöyük kazılarında her yıl insanlık tarihine ışık tutan bulgular ortaya çıkarılıyor. Uzun yıllardır destek verdiğimiz Çatalhöyük neolitik kentinin, 2012 Temmuz ayında UNESCO Dünya Miras Komitesi tarafından Dünya Mirası Listesine kaydedilmesi ise ülkemiz için ayrı bir gurur kaynağı. Bu kültür abidesinin ortaya çıkarılmasına, korunmasına ve geliştirilmesine katkıda bulunan bir kurum olmanın mutluluğunu yaşadığımızı belirtmek isteriz” şeklinde konuştu.





Kazı alanında yapılan deneysel evden çıkarken ben.
40 derece sıcaklıkta bizi serinleten ve ferahlatan, bu ıslak havlulardı. Buz kovalarında soğutulan ve gezi boyunca biz bunaldıkça, kovadan çıkarıp dağıtılan bu basit ama oldukça pratik ve işe yarayan yöntemi Yapı Kredi Kurumsal İleitşim Müdürü Uğur Nalbantoğlu (altta) düşünmüş. Kendisine çok teşekkürler. Dondurma dağıtılan çocuk sevinci yaşattı bize.


Çatalhöyük'ü ziyaren eden gazeteciler, en solda ben.
Çatalhöyük'te üç kazı alanı var. Üçü de böyle çatılarla kapatılmış.


BU DA HABERİN SAYFAMIZDAKİ GÖRÜNÜMÜ