19 Ekim 2015 Pazartesi

Bir devrin meşhurlarından hatıralar

19 Ekim 2015
Hattat Süleyman Berk’in 2010’da Türk İslam Eserleri Müzesi’nde bulduğu “Hutut-ı Meşahir” adlı hatıra defterinin tıpkıbasımı yakında çıkıyor. Yaşar Şadi Efendi’nin 1920-23 yılları arasında tuttuğu deftere şiir karalayan, hat, ebru ve resim yapan, son bestesinin güftesini yazan kimler var kimler: Mehmed Akif Ersoy, Yahya Kemal Beyatlı, Ahmed Rasim, Süheyl Ünver, Halid Ziya Uşaklıgil, Refik Halid Karay, ressam Hoca Ali Rıza, Necmeddin Okyay, Fatma Aliye Hanım, Bediüzzaman Said Nursi…

Üst sıra: Mehmet Akif Ersoy, Yahya Kemal Beyatlı, Süheyl Ünver, Refik Halid Karay. Alt sıra: Bediüzzaman Said Nursi, Hoca Ali Rıza, Halit Ziya Uşaklıgil, Fatma Aliye Hanım.

Yaşar Şadi Efendi, 1888-1923 yılları arasında yaşamış bir kültür adamı. İstanbul Fatih’te doğuyor, hukuk okuyor, Türkçe öğretmenliği yapıyor fakat daha kırkına varmadan bir hastalık sebebiyle vefat ediyor. Yahya Kemal’in şiirlerine yazdığı hiciv ve tehzil (alaya alma) yazılarıyla da tanınan Şadi Efendi, 1920-1923 yıllarında arasında “Hutut-ı Meşahir” (ünlülerin el yazılarının yer aldığı defter) adlı bir hatıra defteri tutuyor. Bu defterden anlıyoruz ki, kendisi dönemin sevilen gençlerinden. Defterini kime uzatsa kimse geri çevirmemiş. Devlet adamları, alimler, askerler, edebiyatçılar, yazarlar, şairler, hattatlar, ressamlar… Toplam 283 isimden bazıları şöyle:

Abdülmecid Efendi, Damat Ferid Paşa, Ali Emiri Efendi, Süleyman Nazif Bey, Cenap Şehabeddin, Abdülhak Hamit Tarhan, Yahya Kemal Beyatlı, Mehmet Akif Ersoy, Bediüzzaman Said Nursi, Hüseyin Cahit Yalçın, Halid Ziya Uşaklıgil, Refik Halid Karay, Ercüment Ekrem Talu, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Edhem Eldem, hattat Kemal Akdik, tuğrakeş İsmail Hakkı Altunbenzer, Necmeddin Okyay, Ahmed Rasim, Hamid Aytaç, Süheyl Ünver, Fatıma Aliye Hanım, İskilipli Atıf Efendi, ressam Hoca Ali Rıza, Şevket Dağ, Hasan Ali Yücel, Faruk Nazif Çamlıbel…

Yaşar Şadi Efendi’nin vefatından sonra Türk ve İslam Eserleri Müzesi’ne bağışlanan defterin tıpkıbasımı yakında çıkıyor. Hattat Süleyman Berk’in 2010’da müzede yaptığı araştırma sırasında rastladığı defteri Zeytinburnu Belediyesi 2016’da yayınlayacak.
Hutut-ı Meşahir'in ebrulu dış kabı ve Yaşar Şadi Efendi'nin kitabın iç kapağındaki fotoğrafı.
Elimizdeki defter iki nedenden ötürü sıradan bir hatıra defteri değil. İlki, adından anlaşılacağı üzere ünlülere atfedilen bir defter olması. İkincisi, sanat eseri niteliği taşıması. Mesela Süheyl Ünver küçük bir tezhibiyle, Necmeddin Okyay ebrusuyla, Hulusi Yazgan Efendi, Kemal Akdik, İsmail Hakkı Altunbenzer, neyzen Emin Yazıcı, Hamid Aytaç hüsn-i hatlarıyla, Hoca Ali Rıza, Şevket Dağ suluboya resimleriyle hatıralara ayrı bir güzellik katmışlar. Mehmed Akif Ersoy’un deftere yazdığı diziler daha sonra Safahat’ta Hüsran adıyla yayınlanmış, fakat bazı dizeleri değiştirilerek... Defter bu açıdan edebiyat tarihimize katkı sağlıyor.

Dönemin kalemlerinden Ahmed Rasim’i defterde bestekâr yönüyle görüyoruz. ‘Size son bestelediğim uşşak şarkıyı yazayım’ notu ile şu güzel dizeleri dizmiş yazar: “Bir bahar ister gönül gülsüz, semensiz, lalesiz/Bülbülü ötmez, çemenzarı çiçeksiz, jalesiz/Böyle bi-reng u baha, böyle figansız, nalesiz/Bir hayatın belki vardır başka zevki neş’esi.”

“Hutut-ı Meşahir’deki ilk yazı o zamanlar veliahd olan Abdülmecid Efendi’ye ait. Demiş ki, “Bir leyle-i zalamın bir fecri var muhakkak/Bahşende-i ümidim, tebşir-i ‘Üsri yüsren’. Son yazı ise Amasyalı Abdizade’nin. Deftere bazen özlü sözler de yazılmış. Sadrazam Ali Rıza Paşa’nın bir sözüyle biz de noktayı koyalım: “İntikam ile ihtiras bu memleketi felakete sevkeyledi.”

Süleyman Berk (Hattat)
“Önemli bir kültür hazinesi”
Süleyman Berk: “Hutut-ı Meşahir” bir nevi hatıra defterini andıran çalışmalardır. Hatıra defterinden farkı, çok çeşitli kimselerin, kendilerine sunulan deftere el yazılarıyla o an akla gelenleri, şiirleri, özlü sözleri yazmaları veya maharetlerini aktarmalarıdır. Yaşar Şadi Efendi’nin bu defterine 2010’da “1400. Yılında Kuran-ı Kerim” sergisi hazırlıkları için bir yıl çalışma imkanı bulduğum İstanbul Türk ve İslam Eserleri Müzesi koleksiyonunda rastladım. Müze envanter defterinde, “Hutût-ı Meşâhir” ismini görünce evvelâ bunun, zamanının meşhur hattatlarının eserlerinden derlenmiş bir mecmua olabileceğini düşündüm. Defteri görünce, yine de epeyce şaşırdığımı ve sevindiğimi hatırlıyorum. Defterde, zamanının hattatları dâhil, ressamlarından, musikişinaslarından, meşâyihten, ilim adamlarından ve devlet adamlarından geniş bir kesimin kendi el yazıları ile hatıra yazıları olduğunu gördüm. Şimdiye kadar görebildiğimiz hutût-ı meşâhir mecmuaları içerisinde en kapsamlı olanı Yaşar Şâdi’nin hazırladığı bu mecmuanın olduğunu düşünüyorum. Deftere yazılan şiirlerde ve fikirlerde dönemin havasını anlamak mümkün olmaktadır. Büyük bir sabır, takip ve özenin mahsulü olan bu mecmua, döneminden kalan önemli bir kültür hazinesidir.”
Ressam Hoca Ali Rıza’nın defterdeki suluboya resmi.
Necmeddin Okyay'ın defterdeki yazılı ebrusu.
Hattat Abdülkadir Saynaç’ın defterde bulunan sayfası.
Hattat Kâmil Akdik’in defterde bulunan sülüs nesih kıt’ası.
Hattat Hâmid Aytaç’ın defterde bulunan sülüs bir yazısı.
Süheyl Ünver, Yaşar Şadi Efendi’nin ne kadar önemli bir iş yaptığını fark eden tek isim. Ünveri deftere yaptığı tezhip ve altına rik’a hattı ile düştüğü notta diyor ki:
“Sevgili vatanımızda yetişen kıymetdar zevatın yazılarını bir araya toplamakla ittisal-i atiyeye tavsif olunamayacak derecede büyük hizmetler ifa eden muhterem ve kadirşinas Yaşar Şadi Beyefendiye isminin bile bu defter-i muallada zikredilmesi münasib olmayan biri tarafından ve naçizane takdim olunmuş hatıradır. 29 Saferu’l hayr 1339”
Bediüzzaman Said Nursi deftere, "Düşmanın düşmanı dosttur nasıl ki/Düşmanın dostu düşmandır min haysu" yazmış. Üstad'ın bu sözü daha sonra 1958'de yayımlanan Tarihçe-i Hayat'ta geçiyor. 
Yahya Kemal Beyatlı'nın mecmuadaki yazısı.
Hutût-i Meşâhir’de, sağda Rafik Halid Karay solda ise
Ercümend Ekrem Talu’nun yazılarının bulunduğu sayfalar...

Mehmet Akif Ersoy’un deftere yazdığı bu diziler daha sonra Safahat’ta Hüsran adıyla, bazı dizeleri değiştirilerek yayınlanmış.

Ben böyle bakıp durmayacaktım, dili bağlı,
İslamı uyandırmak için haykıracaktım.
Birşeydi benim hilkatimin gayesi: feryad;
Susmak ki düşünmekti ben ondan pek uzaktım.
Haykırmadım… “Eller duyacak sus!” dedi herkes..
Ağyar uyanıkmış meğer etrafıma bakdım
Feryadımı artık boğarak, na’şını, tuttum,
Bin parça edip şi’rime gömdüm de bıraktım
Seller gibi, heyhat, taşıp kükreyecekken,
Hiç çağlamadan, gizli inen yaş gibi aktım.
Yoktur elemimden su sağır kubbede bir iz;
İnler “Sahafat”ımdaki hüsran bile sessiz!

HABERİN SAYFAMIZDAKİ GÖRÜNÜMÜ