25 Temmuz 2019 Perşembe

Mektubumu sahibine ulaştırmazsan VEBALİ boynuna… Kimse ÇIĞLIĞIMIZI DUYMUYOR!

25 Temmuz 2019 
Yüzde 99 zihinsel engelli kızı Hümeyra Sinem Coşkun'un (7) sesini duyurmak için cezaevinden mektup yazan İbrahim Coşkun'un herkese bir mesajı var.



"Mektubumun sahibine ulaşmasına engel olursan vebali boynuna olsun. Çünkü kimse çığlığımızı duymuyor."

Bu sözler, Ağustos 2016’dan bu yana Sincan 1 Nolu T Tipi Kapalı Cezaevinde tutuklu bulunan akademisyen adayı İbrahim Coşkun’a ait.

TBMM İnsan Hakları Komisyonu Üyesi ve HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’na bir mektup yazan Coşkun, engelli kızının, 'varlık ile ölüm arasında' sıkıntılarla tek başına mücadele eden eşinin ve tüm mağdurların sesini duyurmak için cezaevinden mektup yazdı.

Fakat, her şeyden yoksun olduğu bir yerde adeta çırpınan Coşkun'un sesini ne yetkililer, ne resmi kurumlar ne de etrafındaki insanlar duyuyor… Pek çok insan bu serzenişe duyarsız.
KURAN DERSİ VERDİĞİM İÇİN 8 YIL 9 AY HÜKÜMLÜYÜM
"2010 yılı öncesinde cemaat kurumlarında çalıştığım, bu süreçte de okul velilerimizle Kuran, Tefsir, İlmihal, Hadis ve Siyer sohbetleri yaptığımdan dolayı 10,5 yıla, iyi halden dolayı da 8 yıl 9 aya hükmedilmiş bir hükümözlü tutukluyum" diyen Coşkun, tutuklanmadan önce Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümünde doktorasını yaptığını, aynı zamanda Harvard Üniversitesinde kavramlaştırılmış bir konuyu, saha çalışması şeklinde tez olarak yazan, bunun için ABD’ye gidip gelen bir akademisyen adayı olduğunu belirtiyor.

Yüzde 99 engelli kızının durumunu ve cezaevinde tanık olduğu hak ihlallerini yazan İbrahim Coşkun, mektubunu postaya vermeden önce cezaevi mektup komisyonuna da bir not yazıyor: "Aracı Arkadaş! Mektubumun sahibine ulaşmasına engel olursan VEBALİ boynuna olsun, çünkü kimse ÇIĞLIĞIMIZI duymuyor." Aslında bu not herkese...

Eşinin "Allahım ikimizin de canını al, kızımı arkada bırakma" diye dua ettiğini yazan İbrahim Coşkun tarihi değer taşıyan mektubunu yayınlıyoruz.



Sayın Ömer Faruk Gergerlioğlu,

Ülke olarak son derece buhranlı zamanlardan geçtiğimiz şu günlerde, bigâne kalmamanız gerektiğini düşündüğüm bir konuyu sizlerle paylaşmak istiyorum. Çünkü inanıyor ve biliyorum ki, bu mesele çözülmeden ülkemizdeki hiçbir sorun esaslı bir çözüme ve kavuşturalamayacaktır. O sorun ise merkezinden benim ve benim gibilerin olduğu (FETÖ yargılamaları) ana özünde bu toplumun ve ülkenin bir geleceği olacaksa onların tümünü, kısaca hepimizi ilgilendiren, insanca yaşamamızın teminatı olacak olan ADALET, İNSAN HAKLARI ve ÖZGÜRLÜKLER meselesidir.

Şahsım Ağustos 2016'dan bu zamana cezaevindeyim. 2010 yılı öncesinde Cemaat kurumlarında çalıştığım, bu süreçte de okul velilerimizle KURAN, tefsir, ilmihal, hadi ve siyer sohbetleri yaptığımdan dolayı 10,5 yıla, iyi halden dolayı da 8 yıl 9 aya hükmedilmiş bir hükümözlü tutukluyum. (Yeminli tanıkların, okul velilerin ifadeleri bunlardır. Bir de polis zoruyla ifade verenler önlerine konan şablonları imzalamaları istenen ve imzalamayanların tutuklandığı itirafçılar var ki bahsimiz haricidir.)


KIZIM BU SÜREÇTE YÜZDE 99 ENGELLİ HALE GELDİ
Tutuklanmadan önce Gazi Üniversitesi İİBF İşletme Bölümünde doktorasını yapan, Amerika Harward Üniversitesinde kavramlaştırılmış bir konuyu saha çalışması şeklinde tez olarak yazan, bunun için ABD'ye gidip gelen bir akademisyen adayıydım. Sizlere anlatmak istediğim maruz kaldığım (ız) adaletsizlikler, hukuksuzluklar değil, bu hukuksuzlukların sayıları milyonlara ulaşan insanların hayatlarında açtıkları yaralardır. Yıkılmalar, kopuşlar ve yaşadığımız (yaşatılan) travmalardır. Kendimde dahil olarak birkaç örnekle manzarayı size sunarak bu sıkıntıları ve acıları 500 bin ile çarpmanızı isteyeceğim. (İçişleri Bakanı 500 binden fazla insan yaptıklarını -adli işlem- ifade etmiştir.)

7 yaşındaki tek çocuğum olan kızım bu süreçte yüzde 99 ağır engelli hale gelmiştir. Beslenmesi için karnından midesine delik açarak bir boru takılmış, bu surette beslenmesine çalışılmaktadır. Beynine kalp pili şeklinde bir alet takılarak kasılmaları, çektiği acıları ve ağlamaları azaltılmaya çalışmıştır.
EŞİM ÖLÜM İLE HAYAT ARASINDA VAR OLMA MÜCADELESİ VERİYOR
Hayati risk taşıdığı için tedavisi evde devam ettirilmeye çalışılmaktadır. Ona bakmaya çalışan işinden, eşinden edilmiş eşim hiçbir geliri olmadan kirada oturarak ölüm ile hayat arasında var olma yok olma mücadelesi vermektedir. (RAPORLARI EKTEDİR)


"ALLAHIM İKİMİZİN DE CANINI AL! KIZIMI ARKAMDA BIRAKMA"
Kızımın acıları ve ağlamaları karşısında dayanamayan eşim şöyle dua ettiğini ifade etmiştir: "Allahım ikimizin de canını al! Kızımı arkamda bırakma! Bakacak kimsesi yok!" diye geceler boyu yalvardığını anlatıyor.
- Akşehir T Tipi KCİK arkadaşım Bekir beyin oğlu; babası içeri alınınca şoka giriyor ve hiçbir hastalık belirtisi olmadan vefat ediyor. (14 yaşında).
- Sincan'da yan koğuşta savcı beyin; görüşe gelirken trafik kazasında vefat etti.
- Bir arkadaşımızın hanımı; dayanamayarak intihar etti.
- Binlerce arkadaşımızın eşleri, anne ya da babaları çektikleri sıkıntılardan KANSERE yakalandılar; kimisi içeride vefat etti, kimisi dışarıda vefat etti. Bir kısmı da hastalıkları ve dertleriyle yaşamaya devam ediyor.
Hangi birini anlatayım ki? başta dediğim gibi bu acıları 500 bin ile çarpmanız gerekiyor ve bizleri ANLAMANIZ için; EN ASGARİ SEVİYEDE bir insani yaklaşımla EMPATİ yapmanız gerekiyor.
HAYATIMIZIN İÇİNE KOCAMAN BİR KRATER BOŞLUĞU AÇILDI
15 Temmuz bahane edilerek hayatlarımızın içine kocaman bir krater boşluğu açıldı... Şimdi ise o boşluklara annelerimizi, babalarımızı, eşlerimizi, çocuklarımızı gömüyorlar; bize ise dört duvar arasından seyrettiriyorlar...


BAZILARI ZEVKLE, BAZILARI UFAK BİR ACIMAYLA SEYREDİYOR
Koskocaman bir ülke iktidarından muhalefetine bir sosyal felakete duyarsızca, bazıları zevkle, bazıları da ufal bir acımayla seyrediyor.
- Bir kısmı FETÖCÜ derler korkusu ile susuyor.
- Bir kısmı yalakalığın, yüzsüzlüğün görülmemiş bir haliyle insanların acılarından nemalanmaya, mevcut durumu makama, mevkiye ve paraya tahvil etmeye çalışıyor.
- Bir kısmı 'Bizim 28 Şubat'la bile yapamadığımızı-yapmadığımızı bu siyasal İslamcılar yapıyor' diye ellerini ovuşturuyor.
- Bir kısmı bir gün gelip kendilerini de vuracak olan zulmü 'kesilecek canının, kasabın bıçağını yalaması gibi' kutsuyor.
- Bir kısmı da 'NEME LAZIMCILIK' aymazlığı içinde özelde ben ve benim gibilere çektirilen ama aslında tüm ülkenin geleceğini ipotek altına alan dramları TV seyreder gibi izliyor.

Listeyi uzatmak belki mümkün ama DERDİM, AMACIM bu sosyal felaketi fark ettirmek olduğunda bu kadarla iktifa ediyorum.
Son olarak şunu da ekleyeyim; dışarı çıktığımızda konumumuza, mesleğimize ne uygun iş bulabiliyoruz, ne de iş veriyorlar-verdiriyorlar. Ama en azından hamallık da olsa ailemize bakabilmenin yolu açılmış oluyor.


SİZLERDEN TALEBİM VE İSTİRHAMIM ŞUDUR:
Meclis kulislerinde 2018'in başından beri hazırlandığı söylenen ama bir türlü gündeme getirilemeyen adli düzenlemelerin
- Sürekli olarak bir pazarlık ve oy toplama aracı olarak kullanılmaktan çıkarılarak bir an önce Meclis'e getirilmesi ve yasalaşması sağlanarak yüzbinlere çektirilen bu acıların bir kısmına son verilmesidir.
- Tarihe belki de 'sosyal soykırım' olarak geçecek bu yaşananlara daha fazla seyirci kalınmamasıdır. Acıların üzerine büyük FETÖ perdesi çekerek bu dramların daha fazla çoğalmamasıdır.
KIZININ ÖLÜME GİDİŞİNİ DEMİR PARMAKLIK ARASINDAN İZLEYEN BİR BABAYIM
- Şahsım olarak kendimden başka birinin ya da birilerinin sözcüsü değilim. Tek çocuğu, kızı erken yaşta ÖLÜME götüren bir hastalığa yakalanmış, onun tedavisi adına bile bir şey yapamayan, ölüme gidişini demir parmaklıklar arkasından seyreden bir baba kızının ve kocasının acılarından dolayı psikolog ile bedensel olarak bitmiş hale gelen bir kadının kocasıyım. Yaklaşık 3 senedir de haksız bir şekilde hapis yatmaktayım. Anlayışınızı bekliyor, saygılar sunuyorum.
HÜMEYRA SİNEM COŞKUN'UN HASTANE RAPORU: YAŞAMSAL RİSKİ VAR 
23 Nisan 2012'de dünyaya gelen Hümeyra Sinem Coşkun'un sağlık durumu ciddi. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Cebeci Araştırma ve Uygulama Hastanesi 27 Eylül 2018'de verdiği rapora göre özel gelişim bozukluğu bulunan Hümeyra Sinem'in "durumunun ilerlemesi halinde yaşamsal riski bulunuyor."

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi İbni Sina Araştırma ve Uygulama Hastanesinin 16 Ağustos 2018'de verdiği rapora göre engellilik durumu yüzde 99 olan Hümeyra Sinem'in engel durumu 'ağır' olarak tanımlanıyor.




8 aylık hamileyken eşi şehit düştü, kızını yalnız büyüttü, şimdi gözaltında

25 Temmuz 2017
Şehit eşi Sezen Ataş'ın gözaltında tutulmasına tepkiler büyüyor. Eşi, Jandarma Üstteğmen Murat Ataş 2016'da Lice'de şehit düşmüştü.

Cemaat soruşturmaları kapsamında dün sabah Bursa'da gözaltına alınan matematik öğretmeni Sezen Ataş (29), hala gözaltında tutuluyor.

Nevşehir'de verilen bir ifade adı geçtiği için bugün Nevşehir'e sevk edilmesi beklenen Ataş'ın eşi Murat Ataş 4 Ekim 2016'da Diyarbakır Lice askeri üs bölgesine gerçekleştirilen saldırıda şehit düşmüştü.

Evliliğinden iki hafta sonra Lice'ye zorunlu göreve gönderilen Murat Ataş şehit olduğunda eşi 8 aylık hamileydi. Biri 2016'da, diğeri 2017'de olmak üzere hakkında verilen iki ifade nedeniyle gözaltına alınan Sezen Ataş'ın durumuna tepkiler çığ gibi büyüyor."

ŞEHİDİMİZE VEFA GEREĞİ, DESTEKLERİNİZİ BEKLİYORUM

Ataş'ın kızkardeşi, 2016'dan beri ikinci kez gözaltına alınan, acı üstüne acı yaşayan ablasına yapılan bu zulme sosyal medya hesabından tepki gösterdi. Birçok sosyal medya kullanıcısa da kendisine destek verdi.

Kardeş G., "Ablamı serbest bırakın. Şehit Jandarma Üstteğmen Murat Ataş'ın eşi Sezen Ataş ikinci kez gözaltına alındı bu sabah itibariyle. Kendim için istemiyorum ama bizlerin güvenliği için canını ortaya koyan şehidimize vefa gereği desteklerinizi bekliyorum. Lütfen lütfen desteklerinizi esirgemeyin" diyen kızkardeş, "2,5 yaşında bir kız çocuğu var geride kalan. Eşini şehit verirken daha doğum bile yapmamıştı. Babasız büyüyen bir kız çoçuğu, yetmedi annesiz mi büyüsün. Bu nasıl bir vicdandır" ifadelerini kullandı.

İKİ HAFTALIK EVLİYKEN LİCE'YE GÖNDERİLDİ

Hadımköy Komando Jandarma Taburunda 2013'te göreve başlayan Murat Ataş, 2015'e kadar burada görev yaptı. 26 Temmuz 2015'te evlendikten iki hafta sonra Diyarbakır'a gönderildi. 3-4 ayda bir İstanbul'a gelen jandarma üstteğmen 14 ay sonra şehit oldu.Nevşehir Hacı Bektaş-ı Veli Üniversitesi Matematik öğretmenliği mezunu olan Sezen Ataş, eşinin cenazesine tekerlekli sandalye ile katılabilmişti.

BAŞAK ASLI BABASIZ BÜYÜDÜ, HAPİSTE BÜYÜMESİN

2,5 yaşındaki kızı Başak Aslı'yı yalnız başına büyüten anne Ataş tutuklanırsa bir çocuk daha cezaevine girmek zorunda kalacak.Mayıs 2019'da açıklanan resmi rakamlara göre Türkiye cezaevlerinde 0-6 yaş arası 864 bebek ve çocuk annesiyle birlikte hapiste büyüyor ve bu sayı her geçen gün artıyor.

 
 
HİÇBİR SINIRLARI YOK, BU NASIL ÜLKE! 

İkinci kez gözaltına alınan Ataş’ın durumunu TBMM İnsan Hakları Komisyonu Üyesi ve HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, dün sosyal medya hesabından duyurdu.

Gergerlioğlu paylaşımında “Hiçbir sınırları yok! Her gün bebekli anneler tutuklanıyor. Bu nasıl ülke!” dedi.

Sezen Ataş, sosyal medya tepkileri nedeniyle 25 Temmuz 2019 akşamı denetimli serbestlikle bırakıldı.


MURAT ATAŞ İÇİN DÜZENLENEN ASKERİ TÖREN


Murat Ataş, babası.


Sezen Ataş'ın eşinin cenaze törenine tekerlekli sandalye ile katılabilmişti.