7 Ağustos 2019 Çarşamba

Hasta tutuklu Deniz Hakan Şen'in cezaevinde öldürülmesine çifte takipsizlik

7 Ağustos 2019 
Yaşadığı hak ihlalleri nedeniyle hayatını kaybeden hasta tutuklu Deniz Hakan Şen'in ölümüyle ilgili Bakırköy ve Küçükçekmece başsavcılıkları skandal kararlara imza attı.

Cemaat soruşturmaları kapsamında tutuklandıktan sonra Silivri Cezaevine gönderilen ve cezaevi ile 3 hastanede yaşadığı hak ihlalleri sonucu 6 Mart 2018'de hayatını kaybeden Deniz Hakan Şen davasında sorumlulara takipsizlik verildi.

Deniz Hakan Şen'in eşi Hüsna Şen, Silivri Devlet Hastanesi, Halkalı Kanuni Sultan Süleyman Hastanesi, Okmeydanı Eğitim Araştırma Hastanesi ve cezaevi doktoru hakkında 5 ay önce suç duyurusunda bulunmuştu.Bakırköy ve Küçükçekmece Cumhuriyet başsavcılıkları 'olayda ihmal yoktur' diyerek takipsizlik kararı verdi.

Hüsna Şen, "Suç duyurusunda bulunurken Bakırköy Sadi Konuk Hastanesinden bilirkişi olarak bir doktor atamışlardı. O doktor bana 'bundan bir şey çıkmayacak, biliyorsunuz değil mi' demişti. Dediklerini yaptılar. Ulusal ve uluslararası tüm platformlarda hakkımızı aramaya devam edeceğim" dedi.



NE OLMUŞTU?

1 Ekim 2017'de tutuklanıp Silivri Cezaevine gönderilen tıbbi mümessil Deniz Hakan hapse girdiğinde herhangi bir hastalığı yoktu. İki ay sonra şikayetleri artınca Ocak 2018'den itibaren cezaevi yönetimine hasta olduğuna dair dilekçeler yazmaya başladı. Avukatının verdiği bilgiye göre yaklaşık 40 dilekçe yazdı. Vefat ettiğinde ailesine teslim edilen eşyalarının arasından bu dilekçelerden dördü çıktı.

Deniz Hakan Şen’in tedavi edilmek için adeta yalvardığı, acıdan kıvrandığı dilekçelerine cevap verilmedi. Hastalığı ilerledi ve 8 Şubat 2018 perşembe günü, koğuşunda namaz kılarken düşüp bayıldı. Bir saat kendine gelemeyince Silivri Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Fakat aynı gün ‘bir şeyi yok’ diye taburcu edildi. Cezaevi arabasında tekrar bayılınca geri götürüldü.

Üç gün Silivri Devlet Hastanesinde yatan Şen'e burada endoskopi yapıldı. Kanser bulgularına rastlanınca 12 Şubat 2018 Pazartesi Halkalı Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne sevk edildi ve burada ileri derece mide kanseri teşhisi konuldu. Şen iki gün Halkalı’daki hastanede yattı. Fakat zamanında müdahale edilmediği için sarılığı ilerlemişti. Vücutta biriken sıvının boşaltılması ve sarılığın düşürülmesi için PTK (Perkütan Transhepatik Kolanjiografi) adı verilen işlemin yapılması gerekiyordu. Ancak PTK işlemini yapacak görevli izinli olduğu için 'başka elemanımız yok' denilerek Okmeydanı'na sevk edildi.

Bir hafta içinde üç hastane değiştiren Deniz Hakan Şen, 13 Şubat 2018’de gönderildiği Okmeydanı Devlet Hastanesinde yaşadıkları ise daha vahimdi. Yoğun bakımda yatması gerekirken 6 gün hiçbir tedavisi yapılmadan tutuklu odasında bekletildi. Acil yapılması gereken PTK işlemi geciktirildi. Yatakta kendi başına dönebilecek durumda değilken yatağa kelepçelendi. Başında bekleyen polisler idrar torbasını bile kendisine boşalttırdılar.

DENİZ HAKAN ŞEN'İN HASTANEDEKİ SON GÜNLERİNDEN GÖRÜNTÜLER BU LİNKTE 



DENİZ HAKAN ŞEN'İN CENAZESİNDE GÖRÜNTÜLER BU LİNKTE

85 KİLODAN 45 KİLOYA DÜŞMÜŞTÜ

Hüsna Şen ve avukatı, mahkemeden bin bir güçlükle alabildikleri tahliye kararını 19 Şubat’ta hastane yönetimine sundular. Deniz Hakan Şen, hemen o gün tutuklu odasından çıkarılıp yoğun bakıma alındı ve PTK işlemleri yapıldı. Hüsna Şen ve avukatının, ‘Neden bekliyorsunuz, neden tedavisini yapmıyorsunuz’ diye sorduklarında doktordan şu cevabı aldıklarını ifade ediyorlar: “Biz top sayıyoruz. Siz tahliyesini alana kadar o zaten ölecek. Boşuna uğraşmayın.”

Hüsna Şen, “O doktorun adını özellikle veriyorum, cerrah Şeraceddin Eğin. Bizi oyaladı. Raporu vermedi. Patoloji sonucu olmadan bir şey yazmam dedi. Mahkemenin kararına aykırı davrandı. Eşimi yoğun bakıma alınırken idrar torbasını kendisinin boşalttığını söyledi. Keşke videoya çekseydim o anı ama nereden bileyim böyle olacağını” demişti.2 ay içinde 85 kilodan 45 kiloya düşen Deniz Hakan Şen, 6 Mart 2018’de hayatını kaybetti.

DENİZ HAKAN ŞEN'İN YAŞADIKLARI AYRINTILI OLARAK BU LİNKTE

Müebbet verilen erin annesi: Ben oğlumu askere gönderdim Silivri'ye değil!

7 Temmuz 2019
Emirhan Doğancılı, 15 Temmuz'da 20 günlük erdi. O gece eline silah dahi almadı. Ama 7 kez müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Annesi Emine Kaya oğlunun tanıklıklarını anlattı.



Müebbet hapis cezasına çarptırılan erlerin anneleriyle yaptığımız video-röportajlara devam ediyoruz. Ev hanımı Emine Kaya (40), 15 Temmuz'un 3. yıl dönümünden bir gün sonra küçük oğlu İbrahim'i askere gönderdi.

Tıpkı büyük oğlu Emirhan Doğancılı'yı 2016 Haziran'da gönderdiği gibi. Ama çok endişeli. Ya onun da başına bir şey gelirse diye korkuyor. 15 Temmuz'da 20 günlük er olan Emirhan Doğancılı, o gece Kartal Kışlasında çıkarılıp Acıbadem Türk Telekom'un önüne götürülen 33 erden biri.

15 Temmuz gecesinde Telekom'un önünde Acıbadem muhtarı dahil 6 vatandaş şehit oldu. Daha silah tutmasını bilmeyen erlere orada bulundukları için 20 Nisan 2018'de, adam öldürmeye yardım etmekten 6 kez, anayasal düzeni bozmaktan da 1 kez olmak üzere toplam 7 müebbet verildi.

Emirhan Doğancılı'nın annesi Emine Kaya ise, "Oğlumun mahkemesi 2 yıl sürdü. Hepsine gittim. Bütün ifadeleri dinledim. Şehitlerin aileleri mahkemede, 'erler suçsuzdur' dedi, tahliyesini talep etti. Oğlum o gece eline silah almadığını söyledi. Balistik incelemeleri temiz. Şehit olan vatandaşların 3'ünün keskin nişancılar tarafından vurulduğu mahkeme kayıtlarına geçti. Tüm bunlara rağmen 20 günlük ere nasıl müebbet veriliyor anlamış değilim" diyor.

EMİRHAN DOĞANCILI ÖZEL VİDEOSU BU LİNKTE




CİĞERLERİNDEN İKİ KEZ AMELİYAT OLDU

Biz Bursa'da yaşıyoruz. İki erkek, bir kızım var. Büyük oğlum Emirhan Doğancılı 23, İbrahim 20, kızım Berra 5 yaşında.Emirhan'ın sağlık durumu zaten kötüydü. Ben askere göndermek istemedim. Ciğerlerinden iki kez ameliyat oldu. Hem sağdan hem soldan. Birinden ameliyat oldu. 10-15 gün sonra diğerinden. Su toplamış. Doktor ikisi birlikte su toplasaydı hayatını kaybedebilirdi demişti. Üşütmüş, biraz da alkolü, sigarası vardı.

Doktoru çok iyi bakılması, yemesine, içmesine dikkat edilmesi lazım dedi. Sigara içmemesi lazım dedi. İstanbul Gülhane Askeri Tıp Akademisine (GATA) gittik, askere gidebilir mi diye. Doktorumuz 'gidemezsin ama yine de sen bilirsin' dedi. Gitme dedim ya da biraz geç git dedim oğluma ama "Anne ben gideceğim, arkadaşlarım hepsi askerde, askerlik yapmayana kız vermiyorlar. Yarın öbür gün askerliğini yapamadı, çürük bu diye kendime laf söyletmem" dedi. Beni dinlemedi, gitti.

TANIMADIKLARI BİR KOMUTAN 'TATBİKAT VAR' DİYE ALIP GÖTÜRÜYOR

Emirhan acemi birliğini Samsun'da yaptı. 20 gün oradaydı. Usta birliği İstanbul Kartal Kışlası idi. 15 Temmuz olduğunda 20 günlük erdi. Komutanları 'tatbikat var' diye onları otobüse bindirmiş. Oğlum anlattığına göre akşam sekiz gibi koğuşta yatıyorlarmış. Hiç tanımadıkları bir komutan gelmiş ve Acıbadem'deki Telekom binasının önüne götürmüşler.

"Anne bizi Telekom'un oraya götürdüler. Halk önce bize alkış tuttu, su verdi. 'En büyük asker bizim asker' dedi. Bizi çok güzel çiçeklerle karşıladılar" dedi. "Ama sonra ne olduğunu anlamadık. Yarım saat sonra küfretmeye, 'asker kışlaya' diye bağırmaya başladılar. Yukarıdan uçaklar geçiyor, etraftan silah sesleri geliyordu" diye ifade etti bulundukları ortamı.

SİLAHLARIN BALİSTİK İNCELEMESİ TEMİZ ÇIKTI

Oğlum ile beraber o gün Acıbadem Telekom'a götürülen 34 er var. Bir er, hastalık nedeniyle tahliye edildi. 33'ü tutuklandı. İki yıl devam etti mahkemeleri. Biz hemen hemen her mahkemeye gittik.Mahkeme çok güzel gidiyordu. Bütün görüntüler, erlerin silahlarının balistik sonuçları her şey temiz çıktı. Benim oğlum o gece eline silah dahi almamış. 6-7 kişi daha var eline silah almayan. Bu mahkemede ispatlandı. Son mahkemede savcı "Eline silah almayanlar isimlerini söylesin" dedi. Benim oğlum ile birlikte 6-7 kişi ayağa kalktı söyledi.

3 VATANDAŞI KESKİN NİŞANCILAR ŞEHİT ETTİ

O gece Acıbadem'de 6 vatandaş şehit oldu. Bunlardan 3 kişiyi, başlarındaki komutanları vuruyor. Vurulanlardan biri muhtar. Sonra o komutanlardan biri de ölüyor. Diğer 3 vatandaşı ise keskin nişancıların vurduğu mahkeme kayıtlarına geçti. Şehit olanların aileleri de "Bize erler ateş etmedi, onlar yakınımızdaydı, kurşunlar arkadan geldi" diye ifade verdiler.


ŞEHİT AİLELERİ ERLERİN TAHLİYESİNİ İSTEDİ

Mahkemede şehit yakınlarından iki bayan vardı. Biri genç, biri yaşlı. Zannedersem şehit olanlardan birinin annesi ve eşiydi. Erleri dinledikten sonra tahliyesini istediler, vatan sağolsun dediler. Bunların hepsi kayıtlarda var. 33 erin hiçbiri ne adam öldürdü, ne yaraladı. Sadece birkaç kişi havaya ateş etmiş. Yere ateş eden var. Başlarındaki komutanları, arkadaşlarının başına silah dayamış, 'Bunlar terörist, ateş edeceksiniz, etmezseniz ben sizin kafanıza sıkacağım' gibi cümleler kullanmış.

20 GÜNLÜK ERE 7 KEZ MÜEBBET


Biz çok ümitliydik tahliye edileceğinden. Sonunda ne oldu bilmiyorum. 20 Nisan 2018'de çocuklara 7 şer kez müebbet verildi. 6 müebbet adam öldürmeye yardım etmekten, 1 müebbet de anayasal düzeni bozmaktan. Suçsuz, günahsız, 20 günlük ere nasıl müebbet veriliyor, anlamış değilim. Tahliye olan er, karar açıklanırken hakime bir kağıt geldiğini ve hakim kağıda baktıktan sonra  yüzünün değiştiğini, asıldığını söyledi.

KÜÇÜK OĞLUMU ASKERE GÖNDERDİM, KORKUYORUM 


İbrahim Doğancılı, abisinden 3 yıl sonra askere gitti. Acemi birliğini Ankara Etimesgut'ta yaptı.

İbrahim Doğancılı'yı annesi askere uğurlarken...
Benim çocuğumun cezaevinde psikolojisi bozuldu. "Anne bir suçum olsa gam yemeyeceğim. Haksız yere yatmak zoruma gidiyor" diyor. 16 Temmuz 2019'da ufak oğlumun asker kınasını, eğlencesini yaptım. Onu da askere gönderdim. 21 Temmuz'da Ankara Etimesgut'a teslim oldu. Birkaç gün sonra 9 Ağustos 2019'da yemin töreni var. İnanın korkuyorum, acaba başına bir şey gelir mi diye. Ama o gitmek istedi. 'Anne ben gideceğim, vatani görevimi yapacağım' dedi.Abisinin arkadaşları geldi kınasına. İnanın onların yüzüne bakamıyorum. Neden diye soracaksınız. Kimi evlendi, kimi çocuk sahibi oldu, kimi iş güç sahibi. Benim oğlum cezaevinde. İbrahim'e nasıl kısa yaptıysam Emirhan'ı da öyle askere gönderdim. Daha elinin kınası bitmemişti.

SUÇLUYU SUÇSUZU AYIRSINLAR

Neden oğlum suçsuz yere yatıyor, müebbet aldı. Bunu özellikle Cumhurbaşkanımıza söylüyorum. Biraz vicdanı varsa, onun da evlatları var, o da baba. Benim tek suçum oğlumu askere göndermek, onun da tek suçu asker gitmek. Cumhurbaşkanımızın sesimizi duymasını istiyorum. Yeter artık, üç yıl oldu. Suçluyu suçsuzu ayırsınlar. Ben evladımı cezaevine göndermedim, asker ocağına gönderdim.Emirhan Doğancılı, kız kardeşi Berra ve annesiyle Silivri Cezaevinde.

EMİRHAN DOĞANCILI ÖZEL VİDEOSU BU LİNKTE...

40 YAŞINDAYIM, DARBE KELİMESİNİ İLK KEZ DUYDUM


Biz fetöden yargılanıyoruz. Biz fetö nedir bilmeyiz, gariban kendi halinde aileleriz. Oğullarımı yoklukla büyüttüm. Benim oğlum çalışmak için ilkokulu bıraktı. 14 yaşından beri çalışıyordu. Ayakkabı tamircisinde işe girdi.

Asker parasını kendi biriktirdi. Davul zurna bile tutamadık, müzik setimiz vardı, asker eğlencesini öyle yaptık. Küçük oğlan askere gitmeden önce abisini görmek istiyordu. Ama gidemedi. "Anne yol parasını ağabeyime göndereyim, harçlık yapsın" dedi.O gece ben çok korkmuştum. 40 yaşındayım, ilk defa duydum 'darbe' kelimesini. İstanbul'da darbe çıkmış, Ankara'da darbe çıkmış diyorlar. Nedir bu diye soruyorum herkese.

Bütün gece oğlumdan telefon bekledim. Telefonu kapalı, ulaşamıyorum. Sabaha karşı saat 04.30 gibi beni aradı. "Otobüsteyiz, bekliyoruz, bir şey yok, merak etme beni" dedi. Bir daha görüşemedik.Ertesi gün babasını karakoldan aradı. Bir hafta sonra gördüm oğlumu. Ne olduğunu anlayamamıştı, yanında ölenler olduğu için psikolojisi bozulmuştu. Komutanlarının iki kişiyi öldürdüğünü görmüş. Sonra onun da öldüğünü görmüş. Ama öldürenleri görmediğini söyledi. Oğlum aklıma gelince nefes alamıyorum, canım çok yanıyor inanın.

EVLADIMIN FOTOĞRAFLARINA BAKAMIYORUM







Emirhan Doğancılı ve ailesi, Silivri Cezaevi.