28 Şubat 2020
Bugün 28 Şubat’ın 23. yıl dönümü… 28 Şubat’ta kudretli generallerin örümcek kafalı nitelemesiyle karşılaşan başörtülüler, şimdi devlet
için birer terörist…
Milli Güvenlik Kurulunun (MGK) irtica
ile mücadele gerekçesiyle 28 Şubat 1997’de aldığı başörtü yasağı
kararının üzerinden 23 yıl geçti. Tarihe post modern darbe olarak geçen
dönemde gerilim başörtülü kadınlar üzerinden yükseltildi. Ancak 15
Temmuz'dan sonra Türkiye’de başörtülü kadınlar için daha zor günler başladı. Kafileler halinde kelepçelendikleri, cezaevlerinin başörtülü
kadınlarla dolduğu günlerdi bunlar.
28 Şubat’ta başörtüsü yasağı nedeniyle binlerce öğrenci üniversiteden
atıldı, binlercesi ikna odalarında örtülerini açmaya zorlandı.
Başörtülüler mücadelelerini, sokakta da üniversite sıralarında da verdi.
İstanbul Üniversitesinin ana kampüsünün önünde gerçekleştirilen
başörtüsü eylemlerinde genç kızlar yerlerde süründürüldü. Kelepçelenip
gözaltına alındı. İdamla yargılananlar oldu. Kamuda çalışanlar işten atıldı. Eşleri başörtülü olan TSK’daki subaylar ihraç
edildi.
28 Şubat döneminin Kara Kuvvetleri Komutanı olan ve ardından
Genelkurmay Başkanlığı görevini yürüten emekli Orgeneral Hüseyin
Kıvrıkoğlu’nun o dönemde söylediği “28 Şubat bin yıl sürecek” sözü bugün
hala geçerliliğini koruyor. Hem de gibi 28 Şubat karanlık bir dönemin
ardından kurulan ve 18 yıldır iktidarda olan ‘başörtüsü’ ve ‘dini
söylem’leri dilinden düşürmeyen AKP gibi bir partinin eliyle.
15 Temmuz’dan sonra ise düzlem tamamen değişti. Başörtülü kadınlar
artık devlet için bir teröristti. Kitleler halinde gözaltına alındılar, yine kitleler halinde tutuklandılar. Cemaat soruşturmaları kapsamında çoğu
örtülü 11 bin kadın bugün Türkiye cezaevlerinde tutuklu. 8,5 aylık
hamile bir kadın bile ifadeye götürüldü. Bazı anneler hamilelik sürecini
hapiste geçirdi, çocuklarını doğurup tekrar cezaevine gönderildi.
Birçok başörtülü kadın bebekleriyle birlikte cezaevi ortamında yaşamaya
mecbur bırakıldı. Hapis şartlarında ders çalışıp dereceyle üniversite
sınavını kazanan başörtülü öğrencilerin eğitim hakkı engellendi.
O gün de başörtülü kadınlar mağdurlar edildi, bugün de durum aynı. İşte 23. yıldönümünde fotoğraflarla 28 Şubat…
BAŞÖRTÜLÜ POLİS, BAŞÖRTÜLÜ ÖĞRETMENİ GÖZALTINA ALINCA…
Beden eğitimi öğretmeni Semra Polat, 30 Ocak 2018’de Konya’daki
evinde çocuklarının gözü önünde başörtülü polis tarafından gözaltına
alındı ve rapor için hastaneye götürüldükten sonra kendisine bekleyen
basın mensuplarına böyle gülümseyerek poz verdi. Çünkü suçsuzdu, kimseye
bir şey yapmamıştı. Polat bu fotoğrafın çekindiği anı Bold Medya’ya
verdiği özel röportajda şöyle anlatmıştı: “O fotoğraf çekildiğinde kocam
tutukluydu. Kocamın tahliyesini beklerken, beni de gözaltına aldılar.
Çocuklarımı bırakacak kimsem yoktu. İçim yanıyordu ama en güzel
kıyafetimi giyerek çıktım evden. İnsanlar benim özellikle ismini
söylemek istemediğim örgüt suçlamasıyla alındığımı bilsinler istedim. Ve
gülümseyerek ilerledim. Çünkü korkmadım.”
Semra Polat, 28 Şubat’ı da yaşamış bir öğretmen. O yıllarda
üniversitenin 3. sınıfta olan Polat, “Üniversitenin son iki yılında daha
yoğun yaşadım 28 Şubat’ı, kampüs yasağı vardı, içeri almıyorlardı. Ana
giriş kapısından girmeden başörtülü biçimde gitmeye çalışıyorduk ama
sürekli okulun güvenliği tarafından siren sesiyle uyarılarak, açın
başınızı diyerek herkesin içerisinde bağırarak başlarımızı
açtırıyorlardı. Yani o dönemde de zulüm gördük bu dönemde de zulüm
gördük.” demişti.
YER YENİŞEHİR CEZAEVİ, TARİH 2017
Bu fotoğraf 2017’nin son aylarında (Ekim-Aralık 2017) Bursa Yenişehir
Cezaevinde çekildi. Aralarında doktor, öğretmen, mimar, hemşire,
akademisyen, 28 Şubat mağduru bir kamu çalışanı, bir de ikiz bebek
annesi bulunuyor. Fotoğraf çekildiğinden bugüne iki yıldan fazla oldu.
Bu karede yer alan 4 kadın tahliye edildi. Kalanlardan bir kısmı başka
bir cezaevine gönderildi. Cemaat soruşturmaları kapsamında tutuklanan ve
örgüt üyesi oldukları iddiasıyla yargılanan başörtülü bu kadınlar hepsi
AKP iktidarına göre terörist!
ADALET İÇİN TEK BAŞINA MÜCADELE EDEN BAŞÖRTÜLÜ BİR EV HANIMI
İlkokul mezunu Melek Çetinkaya’nın bu fotoğrafı Eylül 2019’da Ankara
Yüksel Caddesinde çekildi. İlkokul mezunu Melek Çetinkaya adalet için
tek başına meydanlara inip oğlunun ve müebbet verilen tüm askeri
öğrencilerin hakkını arayan bir başörtülü bir kadın.
15 Temmuz’dan sonra Türkiye’deki bütün askeri okullar
kapatıldı. O okullarda okuyan 329 öğrenci darbeye katıldıkları
gerekçesiyle Mayıs 2018’de müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Aslında
öğrencilerin adil yargılanma hakkı ihlal edildi. İki yıl süren
mahkemelerde hiçbir tanık dinlenmedi. Öğrencilerin o gece silahlarından
tek bir kurşun dahi atmadığı balistik raporlarla kanıtlandı ama buna
rağmen sonuç değişmedi.
Daha henüz 19, 20 yaşında olan gençlerdi hepsi. Aileleri
uzun süre bu yanlıştan dönüleceğini umarak susmayı tercih etti. Hala
daha birçok anne aynı fikirde. Melek Çetinkaya ise askeri öğrencilere
yapılan haksızlığa karşı tek başına mücadele eden bir kadın. Ankara’da
caddelere, meydanlara çıkıp her gün gözaltına alınma pahasına onların
sesini duyurdu.
19 Ocak 2020’de ise Ankara’dan, oğlu Taha Furkan
Çetinkaya’nın da tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevine Adalet Yürüyüşü
başlattı. 10 gün sürecek olan yürüyüşü 3. gün bırakmak zorunda kaldı.
İlk iki gün gözaltına alınıp bırakıldı. 3. gün ise daha eylem yerine
gitmeden Ankara Terörle Mücadele Şubesi polisleri evinin önünde
gözaltına aldı, 3 gün nezarette tuttu.
LOHUSA HALİYLE İFADE GÖTÜRÜLEN PEMBE BAŞÖRTÜLÜ KADIN
Fadime Günay (31), Tenkil sürecinde doğumhane kapısında gözaltına
alınan ilk annelerden biri. İki büklüm halde, yüzündeki acının yansıdığı
bu kare sürecin sembollerinden oldu. Fotoğraf Alanya Adliyesinin önünde
çekildi. Tarih 30 Ocak 2017, saat 14.30 civarıydı. Fadime Günay’ın bir
kolunda kadın polis memuru, diğer kolunda annesi ve onun kucağında da
gece yarısı 1.30’da normal doğumla dünyaya getirdiği kızı Beyza vardı.
Doğumdan henüz çıkmış lohusa kadın, eşikteki iki küçük basamağı çıkmaya
çalışıyordu. Ama adım dahi atamayacak haldeydi. 6 dikişi bulunan bir
kadının o an yaşadığı acı, stres ve sıkıntı herkesi derinden
etkilemişti. Kamuoyunda büyük bir tepki oluştu ve Fadime Günay ifade
için götürüldüğü adliyede 5 saat bekletildikten sonra adli kontrol
şartıyla serbest bırakıldı. Günay o gün şanslıydı ama daha sonra birçok
hamile kadın aynı şeyi yaşadı, yaşamaya devam ediyor.
8,5 hamileyken gözaltına yeşil tunikli başörtülü kadın fotoğrafı bu dönemin unutulmayacak kareleri arasındadır.
OĞLUNUN GÖZÜ ÖNÜNDE KELEPÇE TAKILAN VE BASININ ÖNÜNDEN BU ŞEKİLDE GEÇİRİLEN BAŞÖRTÜLÜ BİR KADIN
Bu fotoğraf 27 Eylül 2017’de Tekirdağ’da çekildi. Cemaat
soruşturmaları kapsamında tutuklanan başörtülü kadına oğlunun yanında
kelepçe takılması sosyal medyada büyük bir tepkiye yol açmıştı.
Fotoğraftaki kadın kim, sonra ne oldu, tutuklandı mı serbest mi
bırakıldı bilinmiyor. Ama merdivenden ağır ağır çıkarken çekilen bu
fotoğrafı ve yüzündeki ifade tarihe geçti.
BAŞÖRTÜLÜ BİR GAZETE OKURUNA UYGULANAN POLİS ŞİDDETİ
Bu fotoğraf 5 Mart 2016’da KHK ile kapatılan Zaman Gazetesinin
Yenibosna’daki ana binasının önünde foto muhabiri Kürşat Bayhan
tarafından çekildi. 4 Mart 2016’da devlet tarafından el konulan ve
kayyım atanan Zaman Gazetesine o günlerde okurları da sahip çıkmış,
genç, yaşlı birçok kadın çocuklarını da yanlarına alarak bu kararı
protesto etmek için toplanmıştı. Saat öğlen civarlarıydı. Toplanan
kalabalığı polis su sıkarak, gaz bombası atarak dağıttı. Kadınlar
yerlerde sürüklendi. O gün yaralanan ve yüzünde gaz maskerleriyle
görevini yapmaya çalışan foto muhabirleri tarafından taşınan bu genç
kızın hala yaşadığı travmayı atlatamadığı biliniyor. Havuz medyasının
başörtülü yazarlarından Esra Elönü bu fotoğrafa bakıp “Başı tokasıyla
yaralanmış” diyebilmişti.
CEZAEVİNDEKİ BAŞÖRTÜLÜ ÖĞRENCİLER
Şu anda Türkiye cezaevilerinde sayıları tam olarak belirlenememekle
birlikte başörtülü birçok öğrenci olduğu biliniyor. Bu fotoğraf, en çok
öğrencinin tutuklu bulunduğu cezaevlerinden biri olan Konya Ereğli Kadın
Kapalı Cezaevi…
POLİS TACİZİNDEN KURTULAMAYAN BAŞÖRTÜLÜ KADINLAR
6 Şubat 2019’da Ankara Sakarya Caddesi’nde Tutuklu ve Hükümlü
Aileleri Dayanışma Derneği (TAYAD) tarafından gerçekleştirilen eylemde
Merve Demirel’in, kendisini gözaltına alan polisler tarafından tacize
uğramıştı. Günlerce konuşulan ve gündemden düşmeyen bu kareler için
Ankara Emniyet Müdürlüğü, tacizi meşrulaştıran bir açıklama yaptı.
Merve’yi “terör örgütü üyesi”, babasını da “FETÖ’cü” olmakla itham etti.
Başörtülü vekiller, bakanlar, gazeteciler, 28 Şubat mağdurları bu
konuda sessizliğini korudu. AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin ise olayı
telaşlı bir an diye değerlendirdi ve “Bir telaş içerisinde, bir kişiyi
arabaya yerleştirmeyle alakalı telaşın verdiği yanlış bir hareket. Bu da
yanlış, olmamalıydı.” dedi.
PAZARDA GÖZALTINA ALINAN BAŞÖRTÜLÜ TEYZE
8 Ağustos 2017’de Aksaray’da kayıtlara geçen bu fotoğraf ve
görüntüler günlerde gündemden düşmemişti. Pazarcılık yaparak geçimini
sağlayan Gülden teyzeyi o sabah bir erkek, bir de başörtülü polis ekmek
parasını kazanmak için tezgahının başındayken alıp götürmüştü. Cemaat
soruşturmaları kapsamında hakkında yakalama kararı çıkarılan teyzenin
Bylock kullanıcısı olduğu iddia edilmişti ama daha sonra bu iddianın
doğru olmadığı ortaya çıktı. Gülden teyze o gün kendisini almaya gelen
polislere bir türlü inanamamış, Anadolu’nun o saf temiz cümlesiyle
“Yanlış olmasın. Allah Allah, şimdi mi götüreceksiniz, ürünlerim var..”
diyebilmişti. Gülden teyze kendisini tutmaya çalışan başörtülü polisten
kolunu silkeleyerek kurtarmış, polisi azarlamış ve “Saçmala ya bırak
kolumu” demişti.
İKNA ODASINA ALINAN KIZLARDAN EMİNE’NİN FARKI NE?
Emine Altın 14 Şubat 2018’den beri tutuklu. Cezaevi şartlarında ders çalışıp ilk bine girmeyi başarabilen öğrenci.28 Şubat döneminin en acı tablolarından biri İstanbul Üniversitesinin bahçesine kurulan ikna odalarıydı. O dönem okulun öğretim üyeleri arasında bulunan Nur Sertel’in önerisiyle kurulan bu odalara başörtülü öğrenciler tek tek alınıp örtülerini çıkarmaya ikna ediliyordu. Eğer ikna olmazlarsa okumaları mümkün değildi. Oraya giren birçok öğrenci yaşadığı travmayı hala atlatabilmiş değil.
Emine Altın da bugün İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde
okuyamayan, eğitim hakkı engellenen bir öğrenci. 2019 yılı üniversite
sınavında derece yaparak 719. oldu. Fakat iki yıldır İzmir Şakran
Cezaevinde tutuklu olduğu için eğitim hakkı engelleniyor. Sınavlara
girmesine izin verilmiyor. Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezinden (CİMER)
7 Ocak 2020’de gelen en son cevaba göre Altın ‘toplum güvenliğini
tehlikeye atabilir’ diye sınavlara alınmıyor.