2 Ekim 2015
Türk şiirinin ustalarından Özdemir Asaf'ı anlatan “Bir Usta Bir Dünya: Özdemir Asaf-Tüm dünyayı kucaklamak istedim; kollarım yetişmedi” sergisi önceki gün Caddebostan Kültür Merkezi'nde açıldı. Açılışa, şairin üç evladı; Seda, Olgun ve Gün Arun katıldı. Arun'lar oldukça doluydu. Hepsi yaşadıkları ‘kültür terörizmini' dile getirdi.
Nedir sizi bunca öfkelendiren?
Bunları hiç konuşmadım, ilk kez söylüyorum. İnternette Özdemir Asaf'a ait olmayan birçok şiirin altına imzası atılıyor ve paylaşılıyor. Gazeteci-yazarlar da bunu yapıyor. Bakın isim de veriyorum. Hıncal Uluç, Nazlı Ilıcak ve Ali Eyüboğlu. Bazı sitelere zaman zaman uyarı gönderiyorum, ama yanlışta ısrar ediyorlar. Üstelik kitap hediye ettiğim arkadaşlarım bile ısrarla paylaşıyor.
Hınca Uluç ya da Nazlı Ilıcak hangi şiiri yanlış yazdılar?
“Benim beş yaşım, on yaşım, on beş yaşım” diye bir şiir var. Çok uzun bir şiir. Doksan yaşına kadar devam ediyor. Bu şiir babama ait değil elbette. Ama internette şiirin altında babamın dört dizeden oluşan “Do” şiiri eklenmiş. Üstteki dört dizenin üzerinde bir isim olmadığı için diğer şiiri Do ile birleştiriyorlar. Nazlı Ilıcak da aynen alıp ‘Özdemir Asaf şiiri' diye yayınladı. Kendisine mail gönderdim, bir sonuç olmadı.
İnternetin maalesef böyle bir zararı var ve gittikçe bu sorun yayılıyor…
Hıncal Uluç da aynı hatayı yapıyor. Bir okurundan gelen “Sen bana bakma ben senin baktığın yerde olurum.” dizesini yazmış. Biliyorsunuz aslı, “Sen bana bakma ben senin baktığın yönde olurum.” şeklinde. Zaten şiirin ismi Yön. Hıncal Uluç'a da yazdım, cevap olarak “Özdemir Asaf'ın bütün şiirlerini biliyor musunuz?” dediler. Hadi gençler, yanlışlar yapıyorlar. Ya bu büyükler!
Şiirlere neden bu kadar vakıf olduğunuzu anlamamışlar sanırım…
Evet ama bu benim sorunum değil... Özdemir Asaf'ın şiirlerinde kullanmadığı kelimeler var bir kere; ızdırap, gözyaşı, terk edilmeye dair şeyler… Izdırap verici sözcükleri kullanmıyor. Hırçın kelimeler olduğu için. Z ve Ç harflerini az kullanıyor. “Tüm dünyayı kucaklamak istedim, kollarım yetişmedi” diyen bir şair Özdemir Asaf. Şiirlerinin kendi içinde yumuşaklığı, ara kafiyeleri bulunuyor. Bakın bir olay daha anlatayım.
Ne çok dolmuşsunuz, bu olaylar sizi bayağı üzmüş…
Cihangir'de bir yemek için toplanmıştık. O toplantıda bir arkadaşımız Orhan Veli'den şiir okumak istedi. Okudu, ama o şiir Orhan Veli'nin değildi. Elimde delil olmadığı için o an itiraz edemedim. Bir hafta araştırdım, kim çıktı biliyor musunuz? Melih Cevdet Anday'ın Garip döneminde yazdığı bir şiir… Her şairin şiirinin bir müziği vardır, Orhan Veli'nin, Behçet Necatigil'in, Yahya Kemal'in, Özdemir Asaf'ın. Onu yakalamak gerekiyor.
Bu olay ne zaman oldu?
On-on sekiz yıl kadar önce. Nahit Hanım'ın sofrasında yaşandı. Biliyorsunuz Nahit Hanım, Orhan Veli'nin son sevgilisiydi. Cihangir'deki evinde toplanmıştık. Cuma günleri onun sofrası arkadaşlarına açık olurdu. Herkes tanıdığı arkadaşını getirir, tanıştırırdı Nahit Hanım'la. Genellikle şiir, resim, müzik severler yani sanatla ilgisi olan kişiler gelirdi.
Babanızla ilgili zaman zaman kitaplar hazırlıyorsunuz. ‘Sana Mektuplar', ‘Hidim’ çok güzel bir kitaptı. Yeni bir çalışmanız var mı?
Var tabii, olmaz mı? Sana Mektuplar'da babamın yazdığı mektupları bir araya getirmiştik. Şimdi, babama yazılan mektupları topladım. Annesi, annem, ikiz kardeşi, Halikarnas Balıkçısı, Oktay Akbal, Avni Dökmeci, Lütfü Özkök, Orhan Aldıkaçtı… Bir kitaplık mektup var. Kitabın adını şimdilik söylemeyeyim. Yayınlanmasını istiyorum, inşallah olur.
Seda Arun, arkadaki fotoğrafta babasıyla dans ediyor. Lozan Kulübü, Moda, 31 Aralık 1961. |
‘BABAMA AİT 50 BİN EVRAK TOPLADIK'
Olgun Arun: “Biz dağınık bir aileyiz. Ben İstanbul'dayım ama ablam Bodrum'da, abim yurtdışında. Ailemizin bir kısmı İngiltere'de, bir kısmı Amerika'da. Sergi gündeme gelince, bu dağınık arşivi bir araya getirme süreci başladı ve bizim bilmediğimiz pek çok doküman ortaya çıktı. Babamın el yazmaları, bir defterin arasından çıkan tasarımları, çok önemli bir şiirin ilk yazıldığı hali, çalışma defterleri, 1970 yılında çıkan bir kitabın, şiirin aslında 1945'te yazıldığını anlamamız gibi pek çok bilgi… Sonuçta elimizde dijitale de aktardığımız bir külliyat oluştu. Biz 10 bin civarında bir evrak var sanıyorduk, 40-50 bine yakın doküman ortaya çıktı. O kadar geniş bir arşivi sergilemek mümkün olmadı tabii. Arşive özel bir site hazırlamayı planlıyoruz. Evrakların hepsini afişe etmeyeceğiz ama internette babama ait inanılmaz bir bilgi kirliliği var. Bunun önüne geçmek istiyoruz. Maalesef kendi değerlerimizi imha etmek üzerine kurulu bir sistem işliyor. Bazılarına IP adreslerinden ulaştık, uyarılarımızı yaptık. Ama devam ediyor. Müthiş bir mücadele içindeyiz. Manevi bir sıkıntı. Özdemir Asaf topluma mal olmuş bir şair. Herkesin ilgisi bizi mutlu ediyor ama dijital deformasyon, kültür terörizmi beni rahatsız ediyor açıkçası.
Ayrıca ailece yaptığımız bu çalışma sayesinde çok güzel bir edebiyat ortamına tanıklık etmiş oldum. 1940 ile 1980 arasında edebiyat dünyasına ait inanılmaz bir içerik topladığımızı fark ettik. Sadece babamla ilgili bir arşiv değil bu, Türk edebiyat dünyasına katkı sağlayacak belgeler var elimizde. Babam 16 yaşında Cağaloğlu'na gidiyor. 1939'da Servet-i Fünun dergisinde tercümeye başlıyor. O yıllarda 1910 kuşağı ile çalışma fırsatı buluyor. İlk kitabı geç çıkıyor, 1950'li yıllarda, 32 yaşındayken. Ama 20'li yaşlarda şair kimliği oluşuyor. Bu arada dergilere yazdığı düz yazıları var, köşe yazıları var, tercüman kimliği var. Çok iyi Fransızca biliyor. Bütün bunları düşününce evraklarda büyük edebiyatçılara dair anekdotlara rastladık. Kemal Tahir'den Peyami Safa'ya, Sait Faik'ten Sabahattin Eyüboğlu'na…"
Hamidiye Asaf, ikiz çocukları Özdemir ve Özgönül ile. 1930 |
Caddebostan Kültür Merkezi |
Özdemir Asaf, köpeği Poza ile. 1969 |
Sait Faik Abasıyanık, Özdemir Asaf, sinemacı Ahmet Üstel, 1954 Emirgan.
HABERİN SAYFAMIZDAKİ GÖRÜNÜMÜ
|