19 Eylül 2019 Perşembe

Bir KHK’lının 3 yıllık savaşı: Kış boyunca 3 ay balkonda yaşadım

19 Eylül 2019 
KHK’lı Yılmaz Olgun, balkonda yattı, tutuklandı, kendi çıktı eşini aldılar. Parasızlığa, hastalığa, tutsaklığa, toplumsal lince karşı 3 yıllık savaşını anlattı.



KHK ile okulu kapatılınca işsiz kalan, ailece geçim ve barınma sıkıntısı yaşayan İngilizce Öğretmeni Yılmaz Olgun 3 yıldır yaşadıklarını BOLD’a anlattı. Onlarca sorunla boğuşurken, Olgun’a en zor gelen 4 ay önce eşinin tutuklanması olmuş. 4 yaşındaki kızıyla birlikte Gebze Kapalı Kadın Cezaevinde kalan anne Filiz Olgun’un yokluğunu ve bir ailenin yaşadığı baba Yılmaz Olgun’un anlatımlarıyla sunuyoruz:

“İngilizce öğretmeniyim. 10 yıl Türkiye’de öğretmenlik yaptım. En son Elazığ Güzide Hanım Kolejinde görev yapıyordum. Okulum 15 Temmuz’dan sonra KHK ile kapatıldı. Önce işimden oldum, sonrasında çalışma iznim iptal edildi. Acılar üst üste geldi. Önce hamile olan sınıf öğretmeni kız kardeşim Şenay Olgun, daha sonra diğer kız kardeşim Hatice Olgun ve daha sonra erkek kardeşim Yıldıray Olgun, daha sonra da eşim tutuklanıp cezaevine girdi. Bende mide rahatsızlığı başladı. Midemde yaralar oluşmuştu, ancak uzun ve düzenli tedavi sonra düzeldi.

BUZ GİBİ DONDURUCU HAVA

Sonrasında da ailemle birlikte kalabilecek ev bulamadık. Çünkü ne birikimimiz ne de bir yerlerden gelen gelirimiz ne de destek olabilecek maddi güce sahip anne, baba, kayınvalide, kayınpeder vardı. 3 ay bir tarafı açık bir balkonda yattım. Kışa denk gelmişti… Ev küçüktü ve yeterli yer yoktu, eşim ve çocuklarımı içeri bıraktım, ben balkonda uyudum. Aileyi de fazla rahatsız etmek istemediğim için bu yolu tercih ettim. Battaniyeyi hiç hava almayacak şekilde kapatıyor ve buz gibi dondurucu havayı ancak kendi sıcaklığıyla içeriyi ısıtıp öyle sabahlayabiliyordum.

Daha sonra çatısı akan, buz gibi hava alan değişik aralıklarla 3 akrebin çıktığı bir çatı katı bulduk. Sağdan soldan edindiğimiz kırık çekyatlarda 2 yıl geçirdik. Eşyalarımız yoktu ama çatı katı, balkondan sonra bizim için saray gibiydi. Bu çatı katında zaman zaman çocuklar ateşlendi, yeri geldi hasta oldular, günlerce başlarında sabahladık, geceledik. Yeri geldi biz hastalandık ama hiçbirinde doktora gidemedik.

Filiz-Yılmaz Olgun çifti, çocukları İpek ve Yavuz ile birlikte, Silivri Cezaevi.


TUTUKLANDIM, EV SAHİBİ AİLEMİ EVDEN ÇIKARDI

Ailemin geçimini sağlamak için her gün 3 saat yol yaparak asgari bile olmayan ücretlerde çalıştım. Ama bir gün beni de tutukladılar, 7 Mart 2018’de.. Önce Metris Cezaevine, sonra da Silivri’ye gönderdiler. Bunu duyan beraber iftar açtığımız, namaz kıldığımız, kurban kesmesine vesilen olduğum ve Kur’an hediye ettiğimiz ev sahibimiz, eşimi ve çocuklarımı evden çıkardı. Cezaevinde bunları duymak çok ağır geldi. Açık görüşe dört gözle beklediğim çocuklarım da gelmeyince koğuşta kriz geçirdim. Avlunun duvarlarını yumruklamaya başladım, arkadaşlarım zor teselli ettiler.

KISMİ FELÇ İNDİ

Üç ay sonra Silivri Cezaevinden adli kontrol şartıyla serbest bırakıldım, hala daha imza atıyorum. Ramazan ayında çıkmıştım, tekrar yeni bir hayata başlamak için oruçlu halimle, sıcağın ağzında yürüyerek akşama kadar hem iş hem ev arıyordu. Günler sonra günlük 3 saat yol süren bir iş bulmuştum ki aniden sağ kol ve omzuma kısmi ve geçici felç indi. Artık kaşık bile tutamıyor, abdest hiç alamıyordum. Kolumu ve omzumu kımıldatamıyordum. Çünkü çok şiddetli ağrı ve sancı oluyordu, acıdan inliyordum. Cepteki son parayla doktora gittim. Doktor acil ameliyat dedi.

GÜNLERCE İŞ ARADIM

İyileşmek ve acilen iş bulmam gerekiyordu. Ameliyat olamayacaktım tabii ki… 2,5 ay yattım, evden dışarı çıkamadım. Doktorun verdiği ilaçları harfiyen kullandım, yanında şifalı bitkiler ve manevi reçeteler denedim. Rahatsızlığım geçti ama yüzde 5 hasar kalmıştı. Hemen ayaklandım ve kendime bir CV oluşturdum. Yürüyerek sabahtan akşama kadar Gebze’deki tüm kurumları gezdim, kendimi tanıttım ve CV’mi bıraktım. Her gittiğim yerle güzel diyaloglar geliştirdim. Herkes “Hocam sizinle çalışmaktan şeref duyarız” diyor ama sonuç olmuyordu.

Pes etmek yoktu ve daha sonra Gebze’nin ilçesi olan Darıca’yı yine sabahtan akşama kadar yürüyerek tüm kurumlarını gezdim ama yine sonuç aynıydı. Ayaklarıma kara sular inmişti. 3 yıl evvelinden teşhis konulan ve ameliyat gerektiren ciddi bir menüsküs vardı ayağımda.

DÖRT AY ÖNCE EŞİM TUTUKLANDI, 4 YAŞINDAKİ KIZIMLA BİRLİKTE HAPİSTE

Tam 1 yıl olmuştu ki bu sefer eşim Filiz Olgun’u tutukladılar. Mayıs 2019’da… Gebze kadın kapalı Cezaevinde kalıyor. Hayat mücadelesini 3 yıldır alnım ak, başım dik ve yılmadan, pes etmeden sürdüren bana bu imtihan çok ağır geldi. 4 ve 6 yaşlarında Yavuz ve İpek adında iki çocuğumuz var. Kızım İpek şu an annesinin yanında. Ayda 15-20 gün arasında annesiyle birlikte kalıyor. Yavuz 6 yaşına girdiği için annesinin yanına gidemiyor, neden gidemiyorum diye üzülüyor. Annesi gitti, kardeşi gitti, benim de onu bırakıp gideceğimden korkuyor. Psikolojisi bozuldu. Çocukların anneyi özlemeleri ve ağlamaları ve anneyi istemeleri karşısında çok zorlandım. Hatta onlar ağladıkça ben de ağladım. Çocuklar daha küçükler ve anneye ihtiyaçları var.

HIÇKIRA HIÇKIRA AĞLIYOR

Düşünün 4 yaşındaki kızım İpek, ben akşam mutfakta yemek hazırlamaya çalışırken arkamdan geliyor ve ‘babaaaa’ diyor. Ben de ‘Efendim kızım diyorum’ , ‘Babaaa ben annemi…’ derken hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlıyor ve cümlesini tamamlayamıyor bana sarılıp cümlesinin geri kalan kısmını ‘…çok özledim’ diyerek ancak tamamlayabiliyor ve hıçkırıkları durmuyor. Ama nasıl bir ağlama, yok böyle bir şey. Gece onları yatırıyorum. Oğlum Yavuz bir anda yüzü değişmeye, ağzı yumuşamaya başlıyor ve başlıyor ağlamaya ‘Ben annemi özledim’ diye dökülüyor ağzından, gel de dayan.



BİR YUMURTA DA ANNESİ İÇİN ALIYOR

Sabah kahvaltı hazırlıyorum, 3 yumurta alıyorum dolaptan. Bakıyorum ki 1 yumurta da İpek alıyor. ‘Kızım onu kime alıyorsun’ diyorum, bana verdiği cevap kurşun gibi: Anneme alıyorum. Sonrası daha kötü, çünkü annesinin olmadığını hatırlayınca yüzü ve gözleri düşüyor ve yumurtayı geri koyuyor. Gece uykularında her iki çocuğumun da rüyalarında defalarca kez “Anneee” diye hıçkıra hıçkıra ağlamalarına şahit oldum ve uyandırmaya çalıştığımda uyandıramadım inanır mısınız, kopmuyor rüyadan, hıçkıra hıçkıra ağlıyor ve sonunda uyandırıyorum. Daha enteresanı evde annelerinin sesini duyuyorlar ve koşa koşa evin odalarını arıyorlar, bana inanmıyorlar. Daha enteresanı kızım İpek gördüğünü dahi söylüyor. Gel de dayan.”

Zaten iş yoktu ve dolayısıyla bu mutfağı da etkiliyordu ve şimdi de eş yok. Bir taraftan iş arıyor diğer taraftan eşimin işleriyle ilgileniyorum. Çocukların yeme-içme işleri, ev temizliği, çamaşır-bulaşık, çocukların giyimi, kira ücreti, faturalar vesaire hepsiyle ilgilenmeye çalışıyorum. Artık uyku saatlerim değişti, düşünmekten uyuyamıyorum, sabah namazına kadar yatamıyorum. Eşimin tutuklanması ile tamamen kilitlenmiş durumdayım. İş aramaya gidemiyorum, iş bulsam işe nasıl gideceğim. Çocukları bırakacak kimsemiz yok. Yavuz daha anaokuluna gidemeden ilkokul 1. sınıfa başladı. Borç alıp borç ödüyorum.



MESLEĞİME DÖNMEK İSTİYORUM

Mesleğime dönmeyi ve gasp edilen haklarımın iade edilmesini istiyorum. Çocuklar, iş ve imza arasında kaldım, en azından bilgisayar öğretmeni olan eşimin tutuksuz yargılanmasını istiyorum. Zira tamamen eli-kolu bağlanmış kilitlenmiş durumdayım. Sol dizimde risk derecesinde ve 3 yıl önceki doktorun ameliyat dediği ciddi bir menüsküsü bulunuyor. Sol el bileğimde ise yine 3 yıl önceki doktorun teşhis ve tespitine göre bir parça kemik erimiş ve vida takılması gerekiyor. Bununla kalmıyor, bel fıtığım var, doktorun kesinlikle ameliyat dediği patlamak üzere olan boyun fıtığı ve sağ kolumda da kısmi ve geçici olan ve yüzde 5 hasar bırakan felç bulunuyor.

Gasp edilen hakkımı da katarsanız çocuklarıma nasıl bakacağım, nasıl okula göndereceğim, nasıl kira ödeyeceğim, nasıl giyim ihtiyaçlarını karşılayabileceğim, hastalıklarda ailesini doktora nasıl götürebileceğim… 3 yıldır nasıl yaşıyorum ve bu nasıl mücadeledir ki 4. yılıma girdim. Nasıl ayakta duruyoruz halen tez konusu yapmak lazım.

Haksız yere yapılan ve hiçbir hukuki dayanağı olmayan 6 yılımı verdiğim diplomama (çalışma iznim) yapılan gasbın bitmesini ve yıllardır yaptığım mesleğime geri dönmeyi, başımızın tacı öğrenci ve velilerimize kavuşmak ve bu vatana yine ahlaklı, dürüst, çalışkan, vatansever bireyler yetiştirmek istiyorum.”