5 Kasım 2014
Bir haftadır Türkiye’de olan Uluslararası Tiyatro Eleştirmenleri
Birliği Genel Sekreteri Dr. Michel Vais, İstanbul’da üç oyun izledi.
Geçtiğimiz pazar günü Zorlu Center’da “Tiyatro Eleştirisinde Meslek
Etiği”ni anlatan eleştirmenle, söyleşi sonrasında oyunlar hakkında
konuştuk.
Uluslararası Tiyatro Eleştirmenleri Birliği
(IATC) Genel Sekreteri Dr. Michel Vais ve Nasrettin Hoca üzerine
araştırmalar yapan, masal anlatıcısı eşi Françoise Crete bir haftadır
Türkiye’deydi. Dün Fransa’ya dönen çift, önce Kapadokya’yı gezdi, sonra
İstanbul’da üç oyun izledi. Michel Vais, geçtiğimiz pazar günü ise Zorlu
Center Performans Sanatları Merkezi Şehir Sahnesi’nde “Tiyatro
Eleştirisinde Meslek Etiği” başlıklı bir sunum yaptı. Söyleşi pazar
sabahı saat 10.00-12.00 arasında olmasına rağmen Vais’i dinlemeye
gelenler az değildi. Vais, konuşmasında iki hafta önce Çin’de yapılan ve
kendisinin de katıldığı Uluslararası Tiyatro Eleştirmenleri Birliği’nin
son kongresinde konuşulanlardan, tüm dünyadan 30 bin üyesi bulunan
birliğin işleyişinden bahsetti. Söyleşi bittikten sonra Vais’e izlediği
üç oyun hakkındaki fikrini sorduk. Oyunlardan ilki Devlet
Tiyatroları’nın beşinci sezonuna giren, başrollerinde Bülent Emin Yarar
ve Yetkin Dikinciler’in oynadığı Profesyonel. Diğerleri ise cumartesi
akşamı Beyoğlu Şermola Performans’ta Kürtçe olarak ilk kez sahnelenen
Samuel Beckett’in Krapp’ın Son Bandı ile Tiyatro Boyalı Kuş’un Melek
oyunuydu.
Çinli yeni bir başkan seçildi. 8. kez ben genel sekreter olarak tekrar seçildim. 10 üyeden oluşan yürütücü kurulumuzda ilk kez bir Afrikalı üye yer almış oldu. Bu Afrikalı delege Pekin’e gelemedi çünkü ona vize verilmemişti. Çin’e bu konuda bir uyarı mektubu yazıldı. Üye, bir sonraki toplantımıza davet edildi.
Eleştirinin etiği konusunda öne çıkan fikir neydi kongrede?
Tabii ki internet çağında tiyatro eleştirmenliğinin durumu üzerine konuşuldu. ‘yesilgazete.org’dan Kızıltan Yüceil’e de anlattım bunu: “İnternet hem tiyatroyu hem de tiyatro eleştirmenliğini değiştiriyor. Yazılı basının medya içindeki payı giderek azalırken, eleştirilerini internet mecrası üzerinden ifade edenler hızla artış gösteriyor. Bu kişilerin bir kısmı meslektaşlarımız olmakla birlikte, diğer bir kısmı eleştirmen gibi görünenler. Tam bir karmaşa ortamı oluşmaya başladı. Gerçek bir eleştirmen bu kalabalığın içinde ne tarafta kalıyor? Tiyatrolar değiştiği gibi tiyatro eleştirmenleri de değişmek zorundalar.”
Bir metnin eleştiri olup olmadığını nasıl anlayabiliriz?
Bunu belirlemek oldukça zor tabii. Bazen gazetelerde kendilerine eleştirmen diyenlerin son derece aptalca yazılar yazdığını görüyorum. Bazen internette bloglar da yazan kişilerin görüşlerini okuduğumda yüzeysel ve gereksiz olduğunu düşünüyorum ama bazen de yararlı ve bilgilendirici olduğunu görüyorum.
Kime eleştirmen diyebiliriz, sizin kriteriniz ne?
Bir eleştirmenin muhakkak bir eğitimi bir formasyonu olması gerekiyor. Kendimi bir örnek olarak göstermek istemiyorum ama ben 17 yaşında tiyatro ile ilgilenmeye başladım, hiç tiyatro izlemeden sahneye çıktım ve 6 yıl boyunca oyunculuk yaptım. ‘Bir Tiyatro Eleştirmeninin Yolu’ adlı bir kitabım var. Tiyatro üzerine eğitim aldım ve daha sonra tiyatro üzerine yazılar yazmaya başladım. Çok büyük tereddütlerle ancak yavaş yavaş eleştiriler yazmaya başladım ve çok büyük bir tereddütle kendime eleştirmen demeye başladım.
Söyleşi bittikten sonra Michel Vais’e İstanbul'da izlediği üç oyun hakkındaki fikrini sorduk. Oyunlardan ilki Devlet Tiyatroları’nın beşinci sezonuna giren, başrollerinde Bülent Emin Yarar ve Yetkin Dikinciler’in oynadığı Profesyonel. Diğerleri ise cumartesi akşamı Beyoğlu Şermola Performans’ta Kürtçe olarak ilk kez sahnelenen Samuel Beckett’in Krapp’ın Son Bandı ile Tiyatro Boyalı Kuş’un Melek oyunuydu.
“Daha önce tabii ki bildiğim bir oyundu. Sanırım üç kez gördüm. İlki 25 yıl önceydi. Oyunu çok iyi tanıyorum, zaten doktoramı Beckett üzerine yaptım. Ayrıca birkaç oyununun da yönetmenliğini yaptım. Emre Erdem’in yönettiği Krapp’ın Son Bandı’nda beni şaşırtan, oyunun sahneye konma biçimiydi. Dekorun ve kostümün plastikten olması şaşırtıcıydı. Naylon kostüm, başroldeki karakter, astronot, kozmonot gibi fütüristik bir kişilikmiş gibi izlenim oluşturdu bende. Bir hayli tuhaftı. Olumsuz olan nokta, önümdeki plastik perdeydi. İngilizce altyazıları bu nedenle okumakta zorlandım. Başroldeki oyuncu (Hilmi Demirer) çok içten bir oyunculuk sergiledi, çok beğendim ve oyunu izlerken ona bağlandığımı hissettim. Biraz müzik fazlaydı. Volümü yüksekti, ayrıca çok sert ve militer bir müzikti. Açıkçası neden bu müzik seçildi diye merak ediyorum. Krapp son derece dağınık, düzensiz yaşayan, kaotik bir karakterdir. Ama öte yandan çok titizdir. Küçük küçük kasetleri kutulara koymuş, onları arıyor, 30 yıl önceki kaseti buluyor. İki ucu olan bir karakter. Bu yüzden kutudaki sahneleri düşürmesi gerekmeyebilirdi.”
“Oyundan çok etkilendim”
“Profesyonel'deki oyunculuklar harikaydı. İkisinin de (Bülent Emin Yarar ve Yetkin Dikinciler) oyunculuk gücü mükemmeldi. Daha önce bu metinden bahsedildiğini duymuştum ama okumamıştım metni. Oyundan çok etkilendim. Tek eleştirim; biraz fazla komediye kaçılmasıydı. Halbuki çok acı ve derin bir oyun.
“Melek hakkında yazmazdım”
“Kızıltan Yüceil’e anlatmıştım: Oyuncu (Yeşim Koçak) hızlı geçişlere sahipti ve oldukça zengin bir palette performans sergiledi. Bu açıdan etkileyiciydi. Oyunun akışı metinden ziyade oyunculuk, mizansen gibi daha kolay takip edebileceğim unsurlardan besleniyorsa, izlediğim performansa dair duygusal reaksiyonlar vermem daha mümkün olabiliyor. Bu nedenle, bir eleştirmen olarak (Melek hakkında) yazmayı çok uygun bulmazdım. Elbette, bunda ne oyun yazarının ne de oyuncunun bir kusuru yok, sadece dil engeli (oyunu Türkçe izledi) benim için çok yüksekti. Gözlemlerim somut bir yargı oluşturabilmem için yeterli gelmezdi.”
HABERİN SAYFAMIZDAKİ GÖRÜNÜMÜ