25 Ekim 2014
Ressam Banu Tansuğ’un anneannesi Drama’da, babası Manastır’da doğmuş. 1922’de ise Yunanistan’daki ta atalarından kalan 500 yıllık toprakları bırakıp anne tarafı İzmir’e, baba tarafı İstanbul’a göç etmiş. Çocukluğu, büyüklerinden dinlediği acı dolu göç hikayeleriyle geçen Tansuğ, dinlediklerini bugün Nişantaşı’ndaki Art 212 Sanat Galerisi’nde açılan “Rebetika: Haz ve Hüzün” sergisinde tuvale taşıyor. Sergide sadece acı yok elbette, adından da anlaşılacağı üzere göçe zorlanmış insanların mücadelesinde müziğin gücü de var. Tansuğ sergisinde, figür ve kompozisyonları oluştururken dönem fotoğrafları, kartpostallar gibi görsel malzemelerden yararlanıyor ve 20. yüzyıl başlarındaki Anadolu Rum ve Türk halklarına özgü yazı karakterlerini arka planda birer simge olarak kullanıyor. Mesela ünlü hattat Ahmed Karahisari’nin karalamalarını o dönemi yansıttığı için tercih etmiş. Sanatçı, neden böyle bir sergi hazırladığını şöyle anlatıyor:“Toplumsal yıkımlar yalnızca acı, önyargı, düşmanlık ve tüyler ürpertici anılar mı yaratırlar? Hayır! Bir de şarkılar kalır geriye, şarkılar taşınır bir yerden ötekine; yükte hafif pahada ağır. İşte 1922 olayları sonrasında yaşanan mübadele yıllarında Kapadokya’dan İzmir’e dek türlü kentlerde yaşayan yüz binlerce Rum, anavatan demelerine karşın bir türlü kaynaşamadıkları Yunanistan’a taşındılar gemi gemi. Gemilerde şarkılardan başka şeye yer yoktu. Küçük Asya Rumlarının adeta istek dışı bir çığlıkmış gibi patlayan haykırışları (şarkıları) Yunanistan’ın dört bir yanından yükseldi. Anadolu’dan getirdikleri çalgılar eşliğinde acılarını aktarıyorlar, anılarını yâd ediyorlardı. Bugün tutkuyla dinlediğimiz Rebetika şarkılarını işte bu yıllara ve tarihsel kucaklaşmaya borçluyuz.” Rebetika: Haz ve Hüzün sergisi, 6 Kasım’a kadar açık kalacak.
Banu Tansuğ |