8 Şubat 2015
Türkiye’deki ilk konserini bu akşam Ankara’da verecek olan dünyaca ünlü İranlı sanatçı Mohsen Namjoo, sevildiği kadar tartışılan bir müzisyen. 2011’de Malezya’daki konseri iptal edildi. 2009’da ülkesinde yasaklandı, hakkında beş yıllık hapis kararı çıktı. Olay, sanatçının özür dilemesiyle tatlıya bağlanmış gibi gözükse de Namjoo, “Duygusal olarak İran’la ilgili birçok şeyi unuttum.” diyor.
Türkiye’deki ilk konserini bu akşam Ankara’da verecek olan dünyaca ünlü İranlı sanatçı Mohsen Namjoo, sevildiği kadar tartışılan bir müzisyen. 2011’de Malezya’daki konseri iptal edildi. 2009’da ülkesinde yasaklandı, hakkında beş yıllık hapis kararı çıktı. Olay, sanatçının özür dilemesiyle tatlıya bağlanmış gibi gözükse de Namjoo, “Duygusal olarak İran’la ilgili birçok şeyi unuttum.” diyor.

Sosyal medyadaki
konuşmalarına bakılırsa konserde Namjoo’ya eşlik edebilmek için
öncesinde prova yapanlar bile var. Bugüne kadar 6 albüm yayınlayan
sanatçının şarkılarını hayranlarının büyük bir kısmı ezbere biliyor, bu
telaş yedinci albümü ‘Trust the Tangerine Peel”den (2014) bilmedikleri
yeni parçalar için. Hazırlıklar bu kadarla bitmiyor; hep bir ağızdan
Toranj, Shirin, Dele Zaram, Zolf Barbad, Sareban ve Nobahari’yi söylemek
isteyenler, sahnede ilk hangi şarkısını seslendireceği konusunda
iddiaya girenler, bilet bulmak için kulis yapanlar, şafak sayanlar...
Mohsen Namjoo, sadece ülkemizde değil, Avrupa ve Amerika’da da müziği, tarzı, sesi ve besteleriyle sevilen bir sanatçı. Müziğini dinleyenler ona, ‘vicdan azabının sesi’, ‘hüznün babası’, ‘feryat-ü figan eden bir tını’, ‘adaletin sesi’, ‘efsunlu bir ses’ gibi yakıştırmalarda bulunuyor. Haksız sayılmazlar, hakikaten sesi insanın içini dağlıyor ve vicdanınızda bir ağıt gibi yankılanıyor.
Türkiye’de 4-5 sene önce “Ey Sareban” şarkısıyla tanınan Namjoo’nun ülkemizdeki hayran kitlesi oldukça geniş, her kesime hitap ediyor. Sareban’ın klibi sosyal medyada en çok paylaşılan video klipler arasında birinci sırada geliyor. Kendisi reddetse de New York Times gazetesi onu “O İran’ın Bob Dylan’ıdır, müziği ise Acem-Blues’dur.” diye tanımladı. Namjoo, Bob Dylan benzetmesinden hoşlanmıyor, çünkü tarzlarının farklı olduğunu düşünüyor. Rock ve cazı geleneksel İran müziği ile harmanlayan Namjoo, bestelerinde Hafız, Şems, Mevlânâ, Sâdi, Câmi gibi sevdiği ulu şairlerin şiirlerini yorumluyor. Özellikle ilk albümü Toranj’da Mevlânâ ve Hafız’ın etkisi yoğun. İran’ın geleneksel enstrümanlarından setar da çalan Namjoo, şarkı sözlerini yazarken İran edebiyatından etkilendiğini her zaman belirtiyor.
Namjoo sevildiği kadar çok da tartışılan sıra dışı bir müzisyen. Yaklaşık 6 yıldır İran’dan uzakta yaşıyor. 2009’da ülkesinde yasaklı olunca önce Viyana’ya Almanca öğrenmeye ve müzikoloji çalışmaya gitti. Sonra bu fikrinden vazgeçip ABD’de altı şehirde ve birkaç ay sonra Kanada’da solo konserler verdi. Bu konserler sırasında Kuzey Amerika’ya yerleşme kararı aldı ve California’daki Stanford Üniversitesi’nden araştırmacı olarak bir burs kazandı. 2012 yazında eşiyle birlikte New York’a taşındı. İki yıldır yaşadığı New York’u ve ABD’nin doğu sahilini artık evi olarak görüyor. “İran ile ilgili içimde taşıdığım ya da üzerinde çalıştığım tek şey İran müziği ya da daha genel olarak Ortadoğu müziğidir. Bundan bir rahatsızlık duymuyorum, yani müzikal olarak bir İranlı, yurttaş olarak İranlı olmayan... Dürüstçe söyleyebilirim ki duygusal olarak İran’la ilgili birçok şeyi unuttum.” diyor sanatçı.

HABERİN SAYFAMIZDAKİ GÖRÜNÜMÜ