5 Nisan 2008
Bol ödüllü filmlerin yönetmeni Nuri Bilge Ceylan ve ailesi, her zaman çok merak edildi. Aslında topyekûn göz önündeydiler. Oğul Ceylan film çekiyor; annesi, babası, kardeşi filmlerinin kahramanı oluyordu. Ancak ne kadar göz önünde olsalar da, o kadar ‘uzak’tılar. Hiçbiri televizyonlara çıkmadı, gazetelere boy boy fotoğraf vermedi. Özellikle ‘Mayıs Sıkıntısı’ filmiyle çok sevilen baba Mehmet Emin Ceylan, gelen bütün teklifleri geri çevirdi. Çünkü onun dünyasında böyle şeyler yoktu. Bugün de söylediği “Ben daha asude bir hayatı severim.” sözü, en önemli ilkesiydi. Nuri Bilge Ceylan ise ödüllerle, övgü dolu yazılarla yüceltilirken hep sessiz ve mesafeli durmayı tercih etti. ‘Ağzını bıçak açmayan’ yönetmen olarak bilindi. Yine öyle, değişen bir şey yok. Ancak aile, bu kez yaşamının kapısını biraz araladı. Nuri Bilge Ceylan’ın, Ablası Emine Ceylan ile birlikte Nişantaşı'ndaki Milli Reasürans Sanat Galerisi'nde 1 Nisan’da açtığı ‘Babam İçin’ sergisi, ailenin dört üyesini bir araya getirince, biz de bu tabloyu kaçırmadık.
Soldan sağa: Anne Fatma Ceylan, Emine Ceylan, Nuri Bilge Ceylan ve Mehmet Emin Ceylan. Galeride sergi gezerken... 3 Nisan 2008. Fotoğraf: Selahattin Sevi, Zaman |
MEHMET EMİN CEYLAN:
“BEN BÖYLE ŞEYLERDEN HEP UZAK DURDUM AMA ÇOCUKLAR ALIŞTIRDI”
Bol ödüllü filmlerin yönetmeni Nuri Bilge Ceylan ve ailesi ilk kez film dışında bir araya geldi. Babaları Mehmet Emin Ceylan’a doğum günü hediyesi olarak fotoğraf sergisi hazırlayan Ceylan kardeşler, anne ve babalarıyla birlikte sergiyi gezdi ve Zaman’a özel poz verdi. Yıllardır oğlunun filmlerinde rol alan Mehmet Emin Ceylan, objektif karşısında olmaktansa kamera karşısında olmayı tercih ettiğini söylüyor.
Ceylan Ailesi. |
Çanakkale'nin Çakıroba köyünde 1922 yılında dünyaya gelen Mehmet bey, hem Türkiye hem de dünya tarihi için önemli bir dönemde büyümüş. Babası Nuri, 1. Dünya Savaşı'na katılmış bir asker. Öldü sanılmış; ama yıllar sonra bir gün çıkagelmiş. Mehmet bey, Balıkesir Lisesi'nde okumuş. Bugün hâlâ lisede öğrendiği Fransızca'sıyla kitap okuyor ve konuşuyor. Eğitimle ilgili ilk atılımların yapıldığı yıllarda yetişmesi Mehmet bey de büyük bir iz bırakmış ve onun hayattaki duruşunu belirlemiş. En zor ve yalnız yılları ise Amerika'ya gittiği döneme rastlıyor…
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’ni bitirdikten sonra 1954'te devletin açtığı İngilizce sınavını kazanan Mehmet bey, geride genç karısını ve henüz doğmamış kızını bırakarak ABD'ye yol almış. Ancak burada geçirdiği bir yıl hayatında yepyeni bir dönem açmış. Amerika'nın gelişmişlik düzeyinden ve özgürlük ortamından etkilenmiş. Çeşitli bölgelerini, üniversiteleri dolaşarak ziraat konusundaki gelişmeleri yerinde öğrenmiş, Türkiye'yi anlatan konferanslar vermiş. Döndüğünde tüm bu öğrendiklerini önce Çakıroba'daki 50 dönümlük kendi arazisinde uygulamış. Sonra tüm köylülere öğretmiş. "En iyi elma nasıl yetiştirilir?" dersleri vermiş daha o yıllarda.
Mehmet bey, bir yandan ülke için koştururken bir yandan da fotoğrafa merak salmış. Gördüklerini çekmek, yaşadıklarını eşine anlatmak için dönüşte Türkiye'ye belge götürmek istemiş. California'da bir kütüphanede, Leica marka makinenin fotoğrafını görünce çok sevmiş, hemen satın almak istemiş. Ancak devlet bursuyla okuyan bir öğrenci için 35 dolar büyük bir para o zamanlar. 4 dolarlık başka bir makineyle gönlünü hoş eden Mehmet bey, ileride hem oğlunun hem de kızının fotoğraf sanatçısı olacağını nereden bilsin? Sonraki yıllarda çocuklarının fotoğrafa meraklı olduğunu anlayınca gittiği ülkelerden makineler alıp gelmiş.
Mehmet Emin Ceylan, 2012'de hayatını kaybetti. |
Bir saat süren gezi süresince Mehmet beyin gözlerinin içi parlıyordu. Bütün duvarlar onun fotoğraflarıyla doluydu. “Acaba ne hissediyor?” diye merak ediyoruz: “İnsan gurur duyuyor tabii. Ben böyle şeylerden hep uzak durdum; ama çocuklar bizi alıştırdı. Köyde yetiştiğimiz için ömrümüz tarlalarda geçti. Çapa yaptık, okuduk... Ben daha asude, sakin hayatı severim." diyor. Koza, Mayıs Sıkıntısı, Kasaba ve İklimler olmak üzere dört filmde rol olan Mehmet Emin Ceylan, objektif karşısında olmaktansa kamera karşında olmayı tercih ediyor. Sebebini şöyle ifade ediyor: “Fotoğraf insanı daha yoruyor, zaman alıyor. Filmde tabii olmak mecburiyetindesin.” Peki çocuklarının büyüyünce ne olmasını istiyormuş: “Kendi kabiliyetlerine göre ne olmak isterlerse diye düşünürdüm. Biz onlara ortam hazırladık. Bir dönem Bursa'da yaşadık, sonra İstanbul'a geldik. Emine çok aktifti. Bilge, daha sakindi ama kafayla çalışır o." diyor. Hangi evladına nazı geçiyor dersiniz? Babalarla kızların arasından su sızmadığını “Önce Emine'ye nazım geçer." diyerek bir kez daha tescilliyor.
19 Nisan'a kadar devam edecek olan sergi iki evladın babasına hem doğum günü hediyesi hem de bir teşekkürü… O da çocuklarına şöyle teşekkür ediyor: “Kızım ve oğlumun meydana getirdiği sergi bende çok duygular bıraktı. Hayatımda ilk defa gördüğüm bir sanat çalışmasının ürünü. Böyle bir sanat çalışmasını görmek hayatımda unutamayacağım bir hadise oldu."
30 yıldır babasını fotoğraflıyor
Nuri Bilge Ceylan, anne ve babasının fotoğrafını 30 yıldır çekiyor; ancak sergide son iki yılda çekilenlere yer vermek istediklerini belirtiyor. Emine Ceylan, “Bilge, babamı daha önce çekmişti. Böyle bir sergi niyeti zaten vardı. Sonra beraber yapalım diye konuştuk ve tam olarak geçen sene karar verdik." diyor.
Sergideki siyah beyaz fotoğraflar Emine Ceylan'a ait, renkli olanlar ise Nuri Bilge Ceylan'a. İki kardeş bir yıllık süreç içinde tamamen ayrı, birbirinden bağımsız çalışmış. Emine Hanım, çekimlerini bitirip dönünce Çanakkale'den, kardeşi gitmiş. Mehmet beyin sergide yer almayan başka birçok fotoğrafı da var. Onlar daha sonra kitap olarak çıkacak karşımıza. Mesela Emine Hanım, tarihi çok sevdiği ve araştırdığı için babasını Truva'ya ve Çanakkale savaş alanlarına götürerek fotoğraflamış. Tarla dönüşünde bir akşamüstü evde dondurma yerken çektiği fotoğrafı özel arşivi için saklıyor. Nuri Bilge Ceylan'ın ise, çektiği; fakat sergiye koymadığı fotoğrafları gerçekten merak uyandırıcı. Gençliğinden beri bisiklet kullanan ve hâlâ kullanmaya devam eden Mehmet beyin, bu fotoğraflarını ancak kitap çıkınca göreceğiz.
Emine Ceylan serginin en etkili fotoğraflarından “uyuyan baba” portresini çekerken Mehmet bey, uzandığı yerde bir anda uyuyakalmış. Ceylan, “Oraya dön, buraya dön derken gerçekten o anda dalıp gitti. Poz filan değil.” diye anlatıyor o anı. Aynı durum Nuri Bilge Ceylan, Mayıs Sıkıntısı filmini çekerken yaşanmış. Son sahne çekilirken dayanamayıp uyuyan baba hem filme, hem de güne noktayı koymuş böylece.
Mehmet Emin Ceylan, ailesi ve çevresi tarafından üretkenliği ve çalışkanlığıyla tanıyor. Bir de sonu gelmeyen projeleriyle. Nuri Bilge Ceylan, “Babam yılın yarısını İstanbul'da diğer yarısını Çanakkale'deki köyde geçirir. Tarlası ile evi arasında geçer hayatı. Ağaçlarına bakar, çalışır da çalışır. Tam da ne yaptığını anlamak zordur. Ama hiç durmaz. Projeleri bitmez…” diyor.
5 NİSAN 2008'DE ZAMAN CUMARTESİ EKİNDE KAPAKTAN VE İÇERİNDEN YAYINLANAN HABERİN SAYFADAKİ GÖRÜNÜMÜ...