12 Aralık 2010
1922 mübadelesinde Selanik’e göç eden Rumların kemençe sevdalısı torunlarıyla, Trabzonlu ustalar çarşamba günü Beyoğlu’nda bir araya geldi. Beşköylü Adem Ekiz, Apolas Lermi ve aynı mahallede büyüyen Nikos Mihailidis, Filipos Kesapidis, Mihalis Siopis, ‘Trabzon ve Selanik’ten İstanbul’a Karadeniz Ezgileri’ konserinde kemençe kardeşliği kurarak bir ilke imza attılar.
Trabzon Beşköylü Adem Ekiz (30), şu sıralar Selanik’in en sevilen kemençe ustası. Yunanlı aileler onu evlerine, eğlence ortamlarına davet edip sözü ve bestesi kendisine ait olan Rumca türkülerine can-ı gönülden eşlik ediyor.
Ekiz, çarşamba günü Türk-Yunan tarihinde bir ilk olan etkinliğe imza atılmasına vesile oldu. Arkadaşı Apolas Lermi (o da Trabzonlu) ve Selanik’te aynı mahallede büyüyen Nikos Mihailidis (34), Filipos Kesapidis (38), Mihalis Siopis’le (25) İstanbul’da buluşarak ‘Trabzon ve Selanik’ten İstanbul’a Karadeniz Ezgileri’ adlı bir konser verdiler, karşılıklı kemençeleri coşturdular. ‘O mu senin, bu mu benim’ kavgası yapa yapa bitiremediğimiz bir dönemde onların tercihlerini kemençe kardeşliğinden yana kullanmaları bol alkış aldı. Organizatörleri Tülay Özkul, konserlerin devam edeceğini söylüyor.
Aslında Adem Ekiz ve Selanikli arkadaşlarının birlikteliği 10 yıl öncesine dayanıyor. Nikos Mihailidis’in ailesi Selanik’te, akrabaları Bafra ve Sivas’ta yaşamış. Çocukluğundan bu yana kemençe çalıyor. 1994 yılında ilk kez Türkiye’ye geliyor. Sinop’tan Rize’ye kadar dolaşıyor. Oralarda yaşayan Rumlarla tanışıyor, onlara kemençe çalıyor, kemençelerini dinliyor.
Atina’da siyaset bilimi okuyan genç sanatçı 2006’dan bu yana Amerika Princeton Üniversitesi’nde kültürel antropoloji dalında doktora yapıyor. Tez konusu, ‘Müzik ve aidiyet duygusu.’ Müziğin insanları nasıl bir araya getirdiğini araştırıyor. Saha araştırmasını eylül ayında Trabzon’da tamamlamış. Türkçeyi çok iyi konuşuyor. 2000 yılında Boğaziçi Üniversitesi siyaset biliminde yüksek lisans yapmaya geldiğinde TÖMER’e giderek öğrenmiş. Memleketinde Türkçe öğrenmek isteyen öğrencilere, ticaretle uğraşanlara özel ders veriyor.
Kemençe meraklıları aslında Mihailidis’i yakında tanır. Ülkemizdeki ilk Rumca türküler albümü “Horon ke Trağodiya/Horon ve Türkü”yü 2000 yılında o çıkarmış. Ancak albüm tepki gördüğü için pek duyulmamış. “İstanbul’da kemençe çalan insanlarla tanışınca çok şaşırdım. Beraber müzik yapmaya başladık. Türkiye’deki ilk Rumca türküler albümü böyle çıktı. Tabii siyasi dinamikleri o dönemde pek bilmiyordum. ‘Kemençemize de el koydular, neden Rumca türküler?’ diye tepkiler geldi. Tamamen kültürümüze olan sevgiden kaynaklanan duygusal bir albümdü.” diyor. Ama yine de o albüm bir empati oluşturmuş ki, iki ülkenin genç müzisyenleri birbirlerinden kopamamış. Mihailidis’in iki albümü var.
Diğeri Yunanistan ve Kanada’da çıkmış. Filipos Kesapidis’le 2004’te Rumca türküler albümü yapmışlar. Birkaç ay önce de prodüktörlüğünü üstlendiği, Adem Ekiz’in okuduğu, Filipos Kesapidis’in çaldığı Trabzon’dan Selanik’e albümünü çıkarmışlar. Bu albümü yakında ülkemizde de yayınlamayı düşünüyorlar.
Nikos, Adem ve Filipos, Türk ve Yunan kemençe sanatçılarından oluşan bir kemençe grubu kurmayı planlıyor.
Adem Ekiz’e Rumca’yı nasıl öğrendiğini soruyoruz. Beş köyün birleşmesinden oluşan beldesi Beşköy’de çocukluğundan beri Türkçenin yanında Rumcanın konuşulduğunu söylüyor. Üç ağabeyi kemençe çaldığı için kemençe sesiyle büyümüş. Hem Rum türkülerini derlemiş hem de yaylalara çıkıp beste yapmış. Üç aydır Selanik’teki Avlea restoranda çalıp söylüyor.
Ekiz, “Genelde mekanlarda çalmıyorum. Son bir-iki yıldır bizi sevenlerin yoğun bir talebi olduğu için böyle bir karar aldık. Daha çok özel geceler ve konserlerde çalışıyorum.” diyor. Üç albüm çıkaran Adem Ekiz ve Filipos Kesapidis 2003’te tanışmışlar. Konservatuarda klasik müzik okuyan Kesapidis’in aslında bir elektrik şirketi var. Ama müziği hobi olarak yapmıyor. Profesyonel olarak işin içinde. Onun da üç albümü var. Küçük yaşlardan itibaren müzik okulunda okuyan Mihalis Siopis ise gruba klarnetiyle eşlik ediyor.
Kemençeci uşaklar, 10-15 Selanikli ve Doğu Karadenizli kemençecilerden oluşan Arğatiya (Türkçeye ırgat olarak çevriliyor) adlı bir ‘kemençe grubu’ kurmayı düşünüyorlar. Konseri, bunun ilk adımı olarak görüyorlar. Karadenizlilerin vazgeçemediği iki enstrüman vardır: Biri tulum, diğeri kemençe. Tulum, yaylalarda millete horon teptiren enstrüman olmaktan öteye geçemedi. Kemençe de Temel karikatürlerinden kurtulamadı, ‘gıy gıy gıy’ sesinden başka bir şey anlatmıyormuş gibi çizildi. Adem Ekiz, Çayelili Selçuk Balcı ve Yunanlı sanatçılar sayesinde artık farklı bir boyuta taşınıyor. İnşallah tulumun da kaderi değişir.