16 Mart 2015 Pazartesi

Edebiyatın, Çanakkale ile acıklı imtihanı

16 Mart 2015
1915 yılının Haziran ayında Çanakkale Cephesi’ne bir ‘Edebi Heyet’ gönderildi. Aralarında şair, yazar, ressam ve bestekârların yer aldığı bu heyetin ‘edebi başarısızlığını’ Beşir Ayvazoğlu kaleme aldı. 
Edebi Heyet, Beşinci Ordu Karagahı'nda General Liman von Sanders ile birlikte.

Mehmed Emin Yurdakul, Ağaoğlu Ahmet, Yusuf Razi Bel, Nazmi Ziya Güran, Çallı İbrahim, Ömer Seyfeddin, Celâl Sâhir Erozan, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Ahmet Yekta Madran, Müfid Râtib, Ali Cânip Yöntem, İbrahim Alâettin Gövsa, Orhan Seyfi Orhon, Enis Behiç Koryürek, Hıfzı Tevfik Gönensay, Hakkı Süha Gezgin... 1915 Haziran’ının sonlarına doğru, otuz kadar şair, yazar, ressam ve bestekâr Harbiye Nezareti Karargâh-ı Umumi İstihbarat Şubesi Müdürlüğü’nden birer tezkere aldılar. Yazıda, Çanakkale’de muharebe alanlarını gezerek duygu ve düşüncelerini anlatmaları isteniyordu. Davete olumlu cevap verenler, 11 Temmuz Pazar sabahı, kollarında beyaz üzerine yeşil defne dalları işlenmiş işaretler bulunan haki keten elbiselerini giymiş, kabalaklarını başlarına geçirmiş olarak Sirkeci Garı’nda buluştular, fakat Abdülhak Hâmid, Tevfik Fikret, Halit Ziya, Süleyman Nazif gibi ünlü isimleri aralarında göremeyince büyük bir hayal kırıklığı yaşadılar. Omuzlardaki yük daha da ağırlaşmıştı. Her birinden Arıburnu ve Seddülbahir cephelerini gezdikten sonra kendi sanatlarının diliyle kahramanlık ve zafer neşideleri bekleniyordu.
Seddülbahir Grup Kumandanı Vehip Paşa, düşmandan alınan makineli tüfekleri Edebi Heyet'e gösterirken (Harp Mecmuası Sayı 3, Kanunusani 1331)

Edebi Heyet üyeleri, Çanakkale yolunda bir mola sırasında.

Edebi Heyet, Arıburnu ve Seddülbahir’de on gün geçirir. Yazar Beşir Ayvazoğlu, bu geziyi, sonucunu ve bugüne kadar uzanan yansımalarını kaleme aldı. Ayvazoğlu, “Edebiyatın Çanakkale ile İmtihanı” (Kapı Yayınları) kitabının ilk bölümünde Edebi Heyet’teki isimleri fotoğraflarıyla birlikte tek tek tanıtıyor. “Kim Davet Edildi, Kim Edilmedi” başlığı altındaki ikinci bölümde Abdülhak Hamit Tarhan, Tevfik Fikret ve Mehmed Akif Ersoy’un heyette neden yer almadığını açıklıyor. Mesela Mehmet Akif, o sırada Almanya’da başka bir işle görevlendirilmiştir, Tevfik Fikret ise çok hastadır, zaten o yıl vefat ediyor.
 Çanakkale’ye davet edilenler arasında gördüklerini uzun uzadıya anlatan tek isim, Türk Ocağı Reisi Hamdullah Suphi olmuş. Suphi, İkdam gazetesinde “Gördüklerimiz” başlığı altında sekiz bölüm halinde tefrika ettirdiği ve daha sonra küçük değişikliklerle “Günebakan” adlı eserine aldığı bu yazısında izlenimlerini 11 Temmuz 1915 sabahı trenle Sirkeci’den yola çıktılar.
Edebi Heyet’in Çanakkale’ye ziyaretini ve dönüşünü 13 bölümde anlatan Beşir Ayvazoğlu, edebiyatımızın bu konuda neden başarısız olduğunu Sonsöz’de şöyle açıklıyor: “Çanakkale’de yazılan, Mehmed Akif gibi büyük bir şairin bile bütün şairlik kudretini kullandığı halde zor anlatabildiği bir destanı, Mehmed Emin Yurdakul’dan ve gencecik, tecrübesiz –ve kabiliyetleri sınırlı- şairlerden beklemek büyük bir hata ve haksızlıktı. Başarısızlığın sorumluluğu elbette heyeti teşkil ederken yanlış kararlar verenlerindir.” Çanakkale ile ilgili bugün bile dişe dokunur bir film, tiyatro, sergi, yayın sayısının az olması acaba yine bu yanlış kararlarla açıklanabilir mi?

Ahmet Haşim Çanakkale'deyken...

Bu fotoğraf, Birinci Dünya Savaşı’nın çıkması üzerine 22 Ekim 1914’te askere çağrılan Ahmet Haşim’e ait. Kendisi Çanakkale cephesine gönderilmiş, fakat Beşir Ayvazoğlu’nun hikayesini yazdığı Edebi Heyet’e çağrılmamış. Döndükten sonra Ahmet Haşim’in Çanakkale’ye dair anlattıkları dostlarını hayal kırıklığına uğratmış. (Kitapta neler anlattığını okuyabilirsiniz). Yakup Kadri, “Canım, Çanakkale’de gördüklerin bundan mı ibaret?” diye sorunca, “Yok, bir de düşman bombardımanlarının havada bir patiska çarşafın yırtılışını andıran sesleri vardı” diye alaylı bir tavırla cevap veren Haşim, gözlerinin ucuyla gülümseyerek şöyle devam etmiş: “Benden bir kahramanlık neşidesi mi bekliyordunuz? Onu da her şey olup bittikten sonra izzet ve ikram ile Çanakkale’ye davet edilen şairlerden dinlersiniz.” Şimdi burada sizinle konuşan sadece ihtiyat zabiti Haşim Efendi’dir.”
Ayvazoğlu Haşim bu sözlerini şöyle yorumluyor: Haşim’in bu sözlerinde, gülümseyerek söylenmiş olsa da acı bir sitem vardır. Harp bütün şiddetiyle devam ederken İstanbul’da vakit geçiren, bir kısmı çok genç ve tecrübesiz şair ve yazarları zafer destanları yazmaları için Çanakkale’ye gönderirken, “zaferin ne pahasına kazanıldığını ta içinden görmüş ve ateş hatlarının nice tehlikeli saatlerini bizzat yaşamı olan Ahmet Haşim’i kimse hatırlamamış, aklının ucundan geçmemiş, hatırlamışsa bile Arap olduğu için Türkçülerden oluşan heyete katılması uygun görülmemiştir.

Çanakkale’de bir ressam
Topçu Bataryası, Çallı İbrahim

Edebi Heyet’te ressam olarak iki sanatçı vardı: Çallı İbrahim ve Nazmi Ziya. Çallı İbrahim, savaşla anlatan, daha sonra Viyana’da da sergilenen 6 eser yaptı: Topçu Bataryası, Yaralı Asker, Siperde Gece Baskını, Siperde Sabah, Çadırın Önünde ve Subay. Beşir Ayvazoğlu’nun belirttiğine göre bu resimlerden son üçünün nerede olduğu bilinmiyor.

HABERİN SAYFAMIZDAKİ GÖRÜNÜMÜ