9 Aralık 2015 Çarşamba

Hepimiz Shakespeare'in kızlarıyız!

9 Aralık 2015
İstanbul Şehir Tiyatroları'na 27 yıl emek veren yönetmen Hülya Karakaş, muhalif tavrı nedeniyle ŞT'de tiyatro yapamayınca kendi grubunu kurdu. "Komşuda tiyatro yapmaya geldik.” diyerek özel tiyatroların kapısını çalan Karakaş, grubuna da Komşu Kapısı adını verdi. Sanatçının, geçen yıl kartopu yüzünden öldürülen gazeteci Nuh Köklü olayından sonra yazdığı ‘Shakespeare'in Kerimeleri, Hamlet'in Türkiye'yi Danimarka sanmasını anlatan eğlenceli, politik bir hiciv.
Hülya Karakaş'ın yazıp yönettiği Shakespeare'in Kerimeleri, prömiyerini 26 Aralık'ta Cihangir Tatavla Sahnesi'nde yapacak. Oyun, ocak ayı boyunca yine aynı tiyatroda 8, 15, 22, 29 Aralık günlerine izlenebilir. Karakaş'ın aynı zamanda rol aldığı oyunda kendisine Eda Özdemir ve Mesut Dalkılıç eşlik ediyor.


İstanbul Şehir Tiyatroları'na 27 yıl emek verdiniz. Bildiğim kadarıyla uzun zamandır ŞT'de oyun yönetmediniz. Şimdi kendi tiyatronuzu kurdunuz. Nasıl başladınız buna?

İstanbul Şehir Tiyatroları'nın kadrolu sanatçısıyım, ama yaklaşık üç yıldır iş yapamıyorum. Ben yapmak istiyorum, oyun yönetmek istiyorum, projeler öneriyorum; neden bilmiyorum yapamıyorum. Bana her yer tiyatro. Laf olsun diye söylemiyorum bunu, gerçekten, bütün samimiyetimle söylüyorum; beni koy kırsalın ortasına, orada bile tiyatro yapmanın yolunu bulurum. İnsanın, yarenliğin olduğu her yerde tiyatro yapabilirim. Kurumda yapamazsam dışarıda yaparım dedim, işe giriştim. Zaten bu oyun benim borcumdu ve bu borcu ödemem gerekiyordu. Zorunlu değilim elbette, duygum böyle.

Grubunuzun adı bu yüzden mi Komşu Kapısı? 


Ev sahibim kapıyı kilitleyip beni içeri almayınca, ben de komşu kapılarını çalmaya başladım. Şimdi gülerek anlatıyorum ama kendimi yetersiz hissettiğim, kötü bir dönemdi. Umuyorum ki bundan sonra böyle bir tavırla bir daha karşılaşmam. Yani kim beni içeri alırsa orayı evim bilip sahneye çıkmaktan başka şansım yoktu. Bu yüzden tiyatronun ismi Komşu Kapısı oldu. Bana her yer tiyatro. Sokakta kalırsam orada tiyatro yaparım. İnsanların, yüzünün gülmesine, içinin aydınlanmasına, umuda ihtiyacı olduğu bir dönemden geçiyoruz; tiyatro tam da böyle zamanlarda işe yarar.

Yeriniz nerede peki, provalarınız vs. oyunu nasıl hazırladınız?

Provalarımızı Komşu Kapısı Derneği'nde yaptık. Gezi döneminden sonra bir sivil inisiyatif olarak kurulan, benim de içinde olduğum, kültürel ve sanatsal etkinliklerin yapıldığı bir dernek Komşu Kapısı. Mahalle halkının buluştuğu, kaynaştığı, sazını çaldığı, sözünü söylediği bir mahalle derneği. Rahat koşullarda tiyatro provası yapmak bizim için büyük bir konfordu. Kendilerine teşekkür ederim. Komşu Kapısı Derneği isim almamızda öncü oldu. Hep bir mana, hep bir arayış! Yokluktan varlık çıkarmak ülkemizin gerçeği.

İlk oyununuz Shakespeare'in Kerimeleri nasıl ortaya çıktı?

Shakespeare edebiyat meraklısı birçok insan gibi benim de sevdiğim bir yazar. Shakespeare oyunlarındaki ana karakterlerin (başrolde Hamlet'in olduğu) bir oyun yazma hayali kuruyordum.  Beklediğim ilham, Nuh Köklü'nün öldürüldüğü gün geldi! 17 Şubat- 2015 günü Türkiye karlı ve yine depresif bir gündeme uyanmıştı. Kara teslim olmuş, vapurların bile kalkmadığı bir İstanbul sabahında biz yine ölüm haberiyle baş başa kalmıştık. Nuh Köklü'yü ailesi ve arkadaşlarıyla birlikte Ankara'ya yolcu etmek üzere toplandık Kadıköy Yeldeğirmeni'nde. Arkadaşımla birlikte Kadıköy sokaklarında vapura doğru yürürken gökyüzüne baktım, gördüğüm tek şey çok koyu bir karanlıktı. Bu ülkede kartopu yüzünden  bir insan öldürülmüştü. "Ne olur bu bir rüya olsun" dedim, herkes gibi, Nuh Köklü'nün ölürken söylediği gibi. Ve o gece yazmaya başladım. On günde yazdım bitirdim Shakespeare'in Kerimeleri'ni.

Shakespeare'in kerimeleri kimler peki, ne yapmak istiyorlar?


Gücün, iktidarın, soysuzluğun, kalleşliğin bir ülkeyi ne hale getirdiğini anlatmak istedim bu oyunla. Yüzyıllar önce Danimarka'da yaşanan güç ve intikam savaşı bugün Türkiye'de de yaşanıyor. Yüzyıllardır değişmeyen tek gerçek şey ölüm. Bugünün Türkiye'si, Hamlet'in final sahnesi gibi adeta. Ucu bucağı görünmeyen bir mezarlığa dönüştü güzel ülkem. Hamlet,1600'lü yıllardan günümüze, bir tiyatro sahnesine gelir. Tiyatroda Hamlet oyununun, bence en harikulade sahnesi olan mezarcı sahnesinin provasını yapan iki kadın oyuncuyla kesişir yolu; bazen acı, çoğunlukla eğlenceli bir Türkiye tartışması böylece başlar. Mizah benim sığınağım. Eğer mizah olmasaydı, ben çoktan Derviş gibi dağ başına göçmüştüm. Mizahla katlanıyorum bu hayata. Yerli yersiz değil de, tam zamanında iyidir mizah. Oyunda  bolca mizah var. Ülkenin en sürreal dönemini anlattığım bir oyun Shakespeare'in Kerimeleri. Evet ya,biz bir rüya gördük, ülkede neler olmuştu diyeceğiz yıllar sonra. Umarım!

Oyunun ismi de ilgi çekici, merak uyandırıcı…

Shakespeare tiyatrocuların atası. Hatta gündelik deyişle "Hepimiz Shakespeare'in Askerleriyiz" Kadın oyuncular için eski dilde "Kerime"yi kullanarak metafor yaptım! İroni! "Yeni Türkiye"ye gönderme! Shakespeare'in Kızları oldu Shakespeare'in Kerimeleri.

Ekibiniz de kimler var?
Sahne-kostüm tasarımını Filiz Tarlabaşı yaptı, müzik anonim. Yönetmen yardımcısı Deniz Yazıcı. Oyunda ise ben, Eda Özdemir ve Mesut Dalkılıç var. Şanslıyım ki, iyi kalpli, hesapsız, tek derdi sadece tiyatro yapmak olan bir ekiple yollarımız kesişti. Sorunsuz bir sanat yolculuğu yaşadık birlikte. Meslektaşlarıma teşekkür ediyorum. Biz sanatsal yolculuğun sondan bir önceki durağındayız. Finale çok az kaldı. Bundan sonra seyirciyle buluşma zamanı. Şimdi sıra onlarda. Tiyatroyu seyircisiz düşünmek imkansız. Bizi yalnız bırakmamalarını, maceranın sonucunu görmelerini diliyoruz.

1990'lı yıllarda kurduğunuz Grup Kafka ile Türkiye'de alternatif tiyatrolar konusunda ilk adım atanlardan birisiniz. ŞT'ye de bunca zaman emek verdiniz. Fakat hala yönetmen kadrosunda değilsiniz. Hatta 102 yıllık ŞT'de yönetmen kadrosunda tek bir kadın var. Neden böyle?


1995 yılından bugüne, özel tiyatrolarda ve çalıştığım kurumda yönetmenlik yapıyorum. Bunun için bir "kadro'ya ihtiyacım yok;  zaten rüştümü ispat etmişim. Ancak 102 yıllık olağanüstü bir kültürel geçmişe sahip Şehir Tiyatroları'nda bu kadroya bir kadın dışında hiçbir kadın girememişse, burada ciddi bir ayrımcılık yapıldığını düşünüyorum doğrusu. Bu nedenle "yönetmen" kadrosuna girmek helalinden hakkım. Hakkım olanı almak için mücadele etmem gerekiyorsa edeceğim. Ülkemizde birçok alanda kadınlara karşı "ayrımcılık" yapılıyor; sanat alanını ülkeden bağımsız düşünmek saflık
olur.





















HABERİN SAYFAMIZDAKİ GÖRÜNÜMÜ