21 Ekim 2019
Ölüm evresine girdikten sonra tahliye edilen hasta tutuklu askeri
öğrenci Bilal Gülfidan’ın 15 Temmuz’la ilgili mahkemede yaptığı
savunmaya BOLD ulaştı.
Geçen hafta salı günü İzmir’de tedavi
gördüğü hastanede hayatını kaybeden Kara Harp Okulu sözleşmeli
subaylarından Bilal Gülfidan (27), 15 Temmuz gecesi arkadaşlarıyla
birlikte “sizi güvenli bölgeye” götürüyoruz diyen komutanlarının emrinde
Genelkurmay Başkanlığının bahçesine helikopterle indirildi.
Nerede olduklarını öğrendiklerinde çok geçti. 15 Temmuz’u 16 Temmuz’a
bağlayan sabaha karşı gözaltına alındı. 22 Temmuz’da tutuklanarak
Kırıkkale Keskin Cezaevine gönderildi.
Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsündeki Ankara 17. Ağır Ceza
Mahkemesince görülen Kara Harp Okulu ve Genelkurmay Başkanlığı Davasında
164 kişiyle birlikte yargılanan Gülfidan, darbeye teşebbüs ettiği
iddiasıyla 1 kez müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Ama cezaevinde
kanser oldu ve hem tedavisi geciktirildiği hem de geç tahliye edildiği
için
15 Ekim 2019’da hayatını kaybetti.
Bilal Gülfidan, 5 Mayıs 2017’de mahkemede yaptığı savunmasında
yatakhanedeyken kursiyerlerin ‘silah başı’ diye bağrışmalarından dolayı
rastgele şarjörsüz bir silah alıp otopark bölgesine gittiğini, ardından
tören alanından “Güvenli bölgeye gidilecek” diye helikopterlere
bindirildiklerini anlatmıştı.
İndirildikleri yerin Genelkurmay Başkanlığı olduğunu sonradan
öğrendiğini, bir subayın “Hedef olacaksınız” diyerek kendilerini kör bir
noktaya götürdüğünü anlatan Gülfidan’a buna rağm en müebbet ceza
verildi. Gülfidan savunmasında 6 gün kaldığı gözaltında yaşadığı
işkenceleri ve değiştirilen ifadesi hakkında da bilgi veriyor ve
düzeltilmesini istiyor. Bold Medya’nın ulaştığı subay adayı Bilal
Gülfidan’ın savunması:
İFADEMDE BANA AİT OLMAYAN SÖZLER VARDI
“Ben Bilal Gülfidan 12/04/1992 İzmir Konak doğumluyum. Hakim bey
ifademe başlamadan önce belirtmek istediğim bir husus var. Polis
akademisinde vermiş olduğum yazılı ifademi kabul etmiyorum.
Reddediyorum. Çünkü baskı ve şiddet altında şiddet gördükten sonra ifade
verdim. İfadem sabaha karşı saat 05.00 sıralarında alındı. Uykusuzdum.
Aç ve susuz olduğumdan dolayı sağlıklı bir ifade veremedim. Kabul
etmiyorum. İddianame açıklandıktan 1 ay sonra elime geçti ifade, ifadeyi
okudum. Bana ait olmayan sözler vardı içerisinde hem kendimi hem de
başkasını itham altında bırakacak ifadeler vardı. Kopyala yapıştır bir
şekilde hazırlanmış olduğu için kabul etmiyorum. Bunu da bilginize arz
ediyorum.
AFYON’A TATBİKATA GİDİYORUZ DİYE BİLİYORDUM
Olay gecesi Kara Harp Okulu Komutanlığında, 5. Akdeniz Taburu 2.
Bölük 4. Takımda öğrenimime devam etmekte iken 15/07/2016 tarihinde saat
06.15 ile 21.15 saatleri arasında normal olarak içtima, eğitim, spor,
çarşı izni vb. Faaliyetleri her zamanki gibi rutin devam etti. Çarşı
izni bitimi olan saat 21.20’de okula girdim. İçtima sonrası aylar
öncesinden belli olan Afyon tatbikatı için 16/07/2016 tarihinde saat
04.00 sıralarında kalkıp yola çıkacağımızdan dolayı diğer arkadaşlarım
ile birlikte yatakhanelere gittim. Tahmini olarak saat 22:30 sırasında
kursiyerlerin kendi aralarında silah başı şeklinde bağırmalarını duymam
üzerine kamuflajımı giyerek nöbetçi subayın da yönlendirmesiyle silah
deposuna girerek seri numarasını hatırlamadığım rastgele dağıtılan
silahımı şarjörsüz bir şekilde aldım ve park alanında beklemeye
koyuldum. Bu ana kadar yaşanan her şeyin tatbikat gereği olduğu
düşüncesindeydim.
İÇTİMA ALANINDA BÜYÜK BİR KARIŞIKLIK VARDI
Kendisinden sorumlu olduğum misafir askeri personel Kara Harp Okulu
kayıtlarından da kontrol edilebilir. İsmi Nizar Libyalı. Onu bulmak için
önce yatakhaneler bölgesine, daha sonra da park alanına bakındım. Fakat
bulamadım. Sonra kendisini Üsteğmen Önder Biberoğlu’nun yanında gördüm.
Ve kendilerini toplayıp yatakhaneler bölgesine gönderdi. Daha sonra
onları bulamadıktan sonra, arkadaşımı bulamadıktan sonra ben de diğer
arkadaşlarımın yanına katıldım. İçtima alanında büyük bir karışıklık ve
gürültü vardı.
GÜVENLİ BÖLGEYE GÖTÜRÜLÜYORSUNUZ YALANIYLA HELİKOPTERE BİNDİRİLDİK
Alçak uçuş yapan Helikopter ve F16 saldırılarına karşı park alanının
karşısında bulunan ağaçlık bölgeye alındık. Buradan da yemekhanelere
alındık. Saat 03:00 sıralarında nizamiyelere saldırı olduğu, uçakların
alçak uçuş yaptığı söylenerek, Celal Dora tören alanına geçtik. Burada
alelacele kargaşa içerisinde oluşturulmuş, 14’erli karışık gruplar
oluşturuldu. Şarjörsüz ve mermisiz bir şekilde, korku ve panik havası
içerisinde güvenli bölgeye götürülüyorsunuz yalanıyla helikopterlere
bindirildik.
5 DAKİKA SONRA İNDİK
Havalandıktan 5 dakika sonra tanklar ve yüksekçe bir duvar arasına
indirildim. Yaşadığımız şoku atlatmak, açılan ateşlere hedef olmamak ve
nereye bırakıldığımızı anlamak için araçların arasına saklandık.15-20
dakika burada bekledikten sonra adının Kenan olduğunu öğrendiğimiz
komutanımız burada beklememizi ve geri döneceğini söyleyerek yanımızdan
ayrıldı. Ve kendisini bir daha hiç görmedim. Araçlar arasında yerde
yattığımızı gören hiç tanımadığım başka bir subay bizlere orada ne
yapıyorsunuz. Yatmayın hedef olacaksınız diyerek, bizi yüksekçe bir
duvarın, bir kör noktanın yanına geçirdi. Kör bir noktaya geçirdi
bizleri. Ve burada beklememizi söyledi.
BURAYA KİMİNLE GELDİNİZ
Bu sırada yanımıza gelenlerden nerede bulunduğumuzu ve dışarıda neler
olduğunu öğrendik.Her şeyi tam manasıyla burada, orada yanımıza
gelenlerden öğrendik. Öğrendikten sonra arkadaşlarımız ile aramızda yani
yanımızda bulunan rütbeli komutanlardan gizli bir şekilde kesinlikle
yasa dışı hiçbir olaya karışmamalıyız şeklinde bir konuşma geçti
aramızda. Devamında da 2 saat boyunca bu kör noktada arkadaşlarım ile
birlikte uyukladım. Hiçbir şeyin farkında değildik. Tam bu esnada bizi
bu şekilde gören bir binbaşı, bana buraya kimle geldiğimizi bağırarak
bir şekilde, elindeki silahı ile birlikte bana buraya kimle geldiğimizi
sordu. Ve benden hemen gidip onu bulmamı istedi.
ELİNDEKİ SİLAHTAN KORKTUM
Bende elindeki silahtan korkarak ilk önce Deniz Kuvvetlerine bakan
kısma yürüdüm. Bulunduğum yerden ayrılıp Deniz Kuvvetlerine bakan tarafa
sonra da geldiğim yönün tam tersi istikamete şarjörsüz ve mermisiz
silahımla yürüdüm. Zannediyorum iddianamede bir görüntüm var. Ve bu
görüntüde bu yürüyüşüm esnasında çekilmiştir. Kesinlikle ve kesinlikle
iddianamede de iddia edildiği üzere darbeye destek verme amaçlı bir
hareket değildir. Şarjörsüz ve mermisiz silahımla yürüdüm. Ortalık çok
karışık olduğu için ve hiçbir darbeciden yasadışı emir almamak için
sabahladığım kör noktaya geri döndüm.
KİMSEYLE KONUŞMAYIN, BENİ TAKİP EDİN
Burada arkadaşlarım yoklardı. Ben tekrar burada oturup bekledim. Tam
bu esnada bir süre sonra yanımda 3. bölükten arkadaşlarım olan İdris ve
Bilal Yıldız geldiler. Buraya kandırılarak getirildiğimizi ve hiçbir
emre uymamız gerektiğini onlarla da konuştum. Bu konuşmanın üstüne Hasan
Ali Üsteğmen yanımıza gelerek ‘arkadaşlar kimseyle konuşmayın ve beni
takip edin dedi. Yönlendirmesi ile bir binanın bodrum katına girdik.
ÜZERİME ATEŞ AÇILDI
Burada bize tahliye edileceğimiz söylendi. Ve koşar adımlarla TÜİK
binasının karşısında bulunan bir demir kapıdan çıktık. Bu esnada üzerime
ateş açıldı. Hem benim hem de yanımda bulunan beni yönlendiren kapının
diğer tarafında bulunan 2 sivil polise ateş açıldı. O anki korku, telaş
ve polislerin yönlendirmesiyle silahımı ve kompozit başlığımı kapı
dibine bıraktım. TÜİK binasında bulunan polislere sığındık. Oradan da
polis akademisine getirildik.
SOYULARAK TERS KELEPÇE TAKILDI
Burada 2 gün boyunca bizlere Genelkurmay Başkanlığından çıkan 900’er
gibi ifademizin alınacağı ve serbest bırakılacağımız söylendi. Fakat
erler ayrılınca pazar akşamı o an ilk defa gördüğümüz polisler
tarafından soyularak ters kelepçe ile kelepçelendik. Bunu burada
belirtmemin tek sebebi polis akademisinde alınmış ifademde hiçbir kötü
muameleye maruz kalmadım şeklinde bir yazıdır. Bu da bana ait değildir.
Ben böyle bir ifade vermedim. Bu sebeplerden dolayı reddediyorum. İlk
defa gördüğüm polisler tarafından soyularak ters kelepçelendik.
GECE YARISI TEKMELEYEREK UYANDIRILDIK
4 gün boyunca bu şekilde kaldık. Tuvalete dahi yalın ayak gitmek
zorunda bırakıldık. Açlık ve susuzluktan dolayı ayakta dahi
duramıyorduk. Geceleri uyurken polisler tarafından tekmelenerek
uyandırıldım. Çeşitli hakaretlere maruz kaldım. Tüm bu yapılan insanlık
dışı uygulamalara rağmen polis akademisinde verdiğim ifadeye ‘ben
emniyette bulunduğum sürece hiçbir kötü muameleye maruz kalmadım’ gibi
bir ifade eklenmiştir. Bunu da az önce belirttim.
AĞIR CEZAEVİ KOŞULLARINDA KALIYORUZ
Ayrıca iddianamede bulunan Bylock listesinde üzerimde bulunan 2 hatta
Bylock olduğu iddia edilmiştir. Böyle bir programın varlığından,
kesinlikle ve kesinlikle haberim yoktur. Cezaevine girdikten sonra sözlü
ve yazılı medyadan öğrenmiş bulunmaktayım. Aynı zamanda iddianamede
tarafıma yöneltilen tüm suçlamaları reddediyorum. 6 günlük gözaltı
süresi ve bu sürede yaşadıklarım 10 aya yakın tutukluluk sürem ve ağır
cezaevi koşulları göz önünde bulundurulmasını tahliyemi ve dava sonunda
da beraatimi talep ediyorum. Arz ederim.”
SAVUNMANIN BULUNDUĞU GEREKÇELİ KARARDA SAVUNMANIN ORİJİNAL GÖRÜNÜMÜ
SAVCI: ÖLMEZSE TUTUKLANMASINA…
Bilal Gülfidan’ın ölümün ardından sosyal medyada @m4gf0wKzduBwFy5
hesabından genç subay adayı ile ilgili paylaşımlar yapıldı ve bazı
iddialarda bulunuldu. O paylaşımlar şöyle:
“Sözleşmeli subay olmak için eğitime başlamış, sadece verilen kanuna
uygun emirleri yerine getirmiş, darbeden haberi olmayan, şeytanların
(AKP) tuzağına düşmüş yüzlerce askeri öğrenciden biridir. Cezaevinde
kanser hastalığına yakalanınca 2 ay muayene geç götürülmüş, sonrasında
yapılan kontrollerde kanserin ilerlediği ve sık sık kontrole gelmesi
söylenmiş, müteakiben tekrar kontrolleri aksatılmıştır. Mahkeme ilk
başlarda tahliye etmedi. Daha da ağırlaşınca tahliye kararı verdi. İlk
başlarda bu hastalık durumundan ailesi haberdar değildi. Duruşmalara
zorunlu katıldı tedavi esnasında savcı ‘ölmezse tutuklanmasına’ diye
mütala verdi. Hakîm onlardan iftiracı olmalarını istedi. O durumda ne o
ne de bir arkadaşı hain olmadı iftira atmadı.”
ÖLDÜRÜLMEK İÇİN GENELKURMAY BAŞKANLIĞININ BAHÇESİNE ATILDILAR
15 Temmuz gecesi Kara Harp Okulundan 150 öğrenci helikopterle
Genelkurmay Başkanlığının bahçesine indirilmişti. Aynı hesap, bu olayla
ilgili iddiası ise şöyle:
“Bu askerî öğrenciler okul komutanı İzzet Çetingözün emri ile okulda
bırakılmış, gece öldürülmeleri için mühimmatsiz olarak helikopterlerle
Genelkurmay Başkanlığının bahçesine atılmış, onları yüzlerce IŞİD’li
silahlı olarak karşılamış, ateş altına almış öldürmek istemiş. 10 gün
gözaltında insanlık dışı işkencelere maruz kalmış masum Anadolu gençleri
hastalıklara yakalanmıştır.”
AYNI DOSYADA YARGILANAN BAŞKA BİR ÖĞRENCİ DE KANSERDİ
Bilal Gülfidan ile aynı dosyada yargılanan Bayram Altunbaş,
“Komutanlarımıza güvenmiştik. Böyle bir şey için 4 aylık bir öğrenciyi
kullanacakları aklımdan geçmedi. Güvenli bölgeye götürüleceksiniz
denilince güvenip helikoptere bindik.” şeklinde ifade vermişti.
Altunbaş duruşmada, iki ay önce bağırsak kanseri teşhisi konulduğu
söylemiş ve tahliyesini talep etmişti. 18 Mayıs 2017’de tahliye edilen
Altunbaş’ın sağlık durumu hakkında bir bilgi bulunmuyor.