21 Ekim 2019
Ölüm evresine girdikten sonra tahliye edilen hasta tutuklu askeri
öğrenci Bilal Gülfidan’ın 15 Temmuz’la ilgili mahkemede yaptığı
savunmaya BOLD ulaştı.
Nerede olduklarını öğrendiklerinde çok geçti. 15 Temmuz’u 16 Temmuz’a
bağlayan sabaha karşı gözaltına alındı. 22 Temmuz’da tutuklanarak
Kırıkkale Keskin Cezaevine gönderildi.
Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsündeki Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince görülen Kara Harp Okulu ve Genelkurmay Başkanlığı Davasında 164 kişiyle birlikte yargılanan Gülfidan, darbeye teşebbüs ettiği iddiasıyla 1 kez müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Ama cezaevinde kanser oldu ve hem tedavisi geciktirildiği hem de geç tahliye edildiği için 15 Ekim 2019’da hayatını kaybetti.
Bilal Gülfidan, 5 Mayıs 2017’de mahkemede yaptığı savunmasında yatakhanedeyken kursiyerlerin ‘silah başı’ diye bağrışmalarından dolayı rastgele şarjörsüz bir silah alıp otopark bölgesine gittiğini, ardından tören alanından “Güvenli bölgeye gidilecek” diye helikopterlere bindirildiklerini anlatmıştı.
İndirildikleri yerin Genelkurmay Başkanlığı olduğunu sonradan öğrendiğini, bir subayın “Hedef olacaksınız” diyerek kendilerini kör bir noktaya götürdüğünü anlatan Gülfidan’a buna rağm en müebbet ceza verildi. Gülfidan savunmasında 6 gün kaldığı gözaltında yaşadığı işkenceleri ve değiştirilen ifadesi hakkında da bilgi veriyor ve düzeltilmesini istiyor. Bold Medya’nın ulaştığı subay adayı Bilal Gülfidan’ın savunması:
5 DAKİKA SONRA İNDİK
Havalandıktan 5 dakika sonra tanklar ve yüksekçe bir duvar arasına indirildim. Yaşadığımız şoku atlatmak, açılan ateşlere hedef olmamak ve nereye bırakıldığımızı anlamak için araçların arasına saklandık.15-20 dakika burada bekledikten sonra adının Kenan olduğunu öğrendiğimiz komutanımız burada beklememizi ve geri döneceğini söyleyerek yanımızdan ayrıldı. Ve kendisini bir daha hiç görmedim. Araçlar arasında yerde yattığımızı gören hiç tanımadığım başka bir subay bizlere orada ne yapıyorsunuz. Yatmayın hedef olacaksınız diyerek, bizi yüksekçe bir duvarın, bir kör noktanın yanına geçirdi. Kör bir noktaya geçirdi bizleri. Ve burada beklememizi söyledi.
“Sözleşmeli subay olmak için eğitime başlamış, sadece verilen kanuna uygun emirleri yerine getirmiş, darbeden haberi olmayan, şeytanların (AKP) tuzağına düşmüş yüzlerce askeri öğrenciden biridir. Cezaevinde kanser hastalığına yakalanınca 2 ay muayene geç götürülmüş, sonrasında yapılan kontrollerde kanserin ilerlediği ve sık sık kontrole gelmesi söylenmiş, müteakiben tekrar kontrolleri aksatılmıştır. Mahkeme ilk başlarda tahliye etmedi. Daha da ağırlaşınca tahliye kararı verdi. İlk başlarda bu hastalık durumundan ailesi haberdar değildi. Duruşmalara zorunlu katıldı tedavi esnasında savcı ‘ölmezse tutuklanmasına’ diye mütala verdi. Hakîm onlardan iftiracı olmalarını istedi. O durumda ne o ne de bir arkadaşı hain olmadı iftira atmadı.”
ÖLDÜRÜLMEK İÇİN GENELKURMAY BAŞKANLIĞININ BAHÇESİNE ATILDILAR
15 Temmuz gecesi Kara Harp Okulundan 150 öğrenci helikopterle Genelkurmay Başkanlığının bahçesine indirilmişti. Aynı hesap, bu olayla ilgili iddiası ise şöyle:
“Bu askerî öğrenciler okul komutanı İzzet Çetingözün emri ile okulda bırakılmış, gece öldürülmeleri için mühimmatsiz olarak helikopterlerle Genelkurmay Başkanlığının bahçesine atılmış, onları yüzlerce IŞİD’li silahlı olarak karşılamış, ateş altına almış öldürmek istemiş. 10 gün gözaltında insanlık dışı işkencelere maruz kalmış masum Anadolu gençleri hastalıklara yakalanmıştır.”
Bilal Gülfidan ile aynı dosyada yargılanan Bayram Altunbaş,
“Komutanlarımıza güvenmiştik. Böyle bir şey için 4 aylık bir öğrenciyi
kullanacakları aklımdan geçmedi. Güvenli bölgeye götürüleceksiniz
denilince güvenip helikoptere bindik.” şeklinde ifade vermişti.
Altunbaş duruşmada, iki ay önce bağırsak kanseri teşhisi konulduğu söylemiş ve tahliyesini talep etmişti. 18 Mayıs 2017’de tahliye edilen Altunbaş’ın sağlık durumu hakkında bir bilgi bulunmuyor.
Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsündeki Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince görülen Kara Harp Okulu ve Genelkurmay Başkanlığı Davasında 164 kişiyle birlikte yargılanan Gülfidan, darbeye teşebbüs ettiği iddiasıyla 1 kez müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Ama cezaevinde kanser oldu ve hem tedavisi geciktirildiği hem de geç tahliye edildiği için 15 Ekim 2019’da hayatını kaybetti.
Bilal Gülfidan, 5 Mayıs 2017’de mahkemede yaptığı savunmasında yatakhanedeyken kursiyerlerin ‘silah başı’ diye bağrışmalarından dolayı rastgele şarjörsüz bir silah alıp otopark bölgesine gittiğini, ardından tören alanından “Güvenli bölgeye gidilecek” diye helikopterlere bindirildiklerini anlatmıştı.
İndirildikleri yerin Genelkurmay Başkanlığı olduğunu sonradan öğrendiğini, bir subayın “Hedef olacaksınız” diyerek kendilerini kör bir noktaya götürdüğünü anlatan Gülfidan’a buna rağm en müebbet ceza verildi. Gülfidan savunmasında 6 gün kaldığı gözaltında yaşadığı işkenceleri ve değiştirilen ifadesi hakkında da bilgi veriyor ve düzeltilmesini istiyor. Bold Medya’nın ulaştığı subay adayı Bilal Gülfidan’ın savunması:
İFADEMDE BANA AİT OLMAYAN SÖZLER VARDI
“Ben Bilal Gülfidan 12/04/1992 İzmir Konak doğumluyum. Hakim bey ifademe başlamadan önce belirtmek istediğim bir husus var. Polis akademisinde vermiş olduğum yazılı ifademi kabul etmiyorum. Reddediyorum. Çünkü baskı ve şiddet altında şiddet gördükten sonra ifade verdim. İfadem sabaha karşı saat 05.00 sıralarında alındı. Uykusuzdum. Aç ve susuz olduğumdan dolayı sağlıklı bir ifade veremedim. Kabul etmiyorum. İddianame açıklandıktan 1 ay sonra elime geçti ifade, ifadeyi okudum. Bana ait olmayan sözler vardı içerisinde hem kendimi hem de başkasını itham altında bırakacak ifadeler vardı. Kopyala yapıştır bir şekilde hazırlanmış olduğu için kabul etmiyorum. Bunu da bilginize arz ediyorum.AFYON’A TATBİKATA GİDİYORUZ DİYE BİLİYORDUM
Olay gecesi Kara Harp Okulu Komutanlığında, 5. Akdeniz Taburu 2. Bölük 4. Takımda öğrenimime devam etmekte iken 15/07/2016 tarihinde saat 06.15 ile 21.15 saatleri arasında normal olarak içtima, eğitim, spor, çarşı izni vb. Faaliyetleri her zamanki gibi rutin devam etti. Çarşı izni bitimi olan saat 21.20’de okula girdim. İçtima sonrası aylar öncesinden belli olan Afyon tatbikatı için 16/07/2016 tarihinde saat 04.00 sıralarında kalkıp yola çıkacağımızdan dolayı diğer arkadaşlarım ile birlikte yatakhanelere gittim. Tahmini olarak saat 22:30 sırasında kursiyerlerin kendi aralarında silah başı şeklinde bağırmalarını duymam üzerine kamuflajımı giyerek nöbetçi subayın da yönlendirmesiyle silah deposuna girerek seri numarasını hatırlamadığım rastgele dağıtılan silahımı şarjörsüz bir şekilde aldım ve park alanında beklemeye koyuldum. Bu ana kadar yaşanan her şeyin tatbikat gereği olduğu düşüncesindeydim.İÇTİMA ALANINDA BÜYÜK BİR KARIŞIKLIK VARDI
Kendisinden sorumlu olduğum misafir askeri personel Kara Harp Okulu kayıtlarından da kontrol edilebilir. İsmi Nizar Libyalı. Onu bulmak için önce yatakhaneler bölgesine, daha sonra da park alanına bakındım. Fakat bulamadım. Sonra kendisini Üsteğmen Önder Biberoğlu’nun yanında gördüm. Ve kendilerini toplayıp yatakhaneler bölgesine gönderdi. Daha sonra onları bulamadıktan sonra, arkadaşımı bulamadıktan sonra ben de diğer arkadaşlarımın yanına katıldım. İçtima alanında büyük bir karışıklık ve gürültü vardı.GÜVENLİ BÖLGEYE GÖTÜRÜLÜYORSUNUZ YALANIYLA HELİKOPTERE BİNDİRİLDİK
Alçak uçuş yapan Helikopter ve F16 saldırılarına karşı park alanının karşısında bulunan ağaçlık bölgeye alındık. Buradan da yemekhanelere alındık. Saat 03:00 sıralarında nizamiyelere saldırı olduğu, uçakların alçak uçuş yaptığı söylenerek, Celal Dora tören alanına geçtik. Burada alelacele kargaşa içerisinde oluşturulmuş, 14’erli karışık gruplar oluşturuldu. Şarjörsüz ve mermisiz bir şekilde, korku ve panik havası içerisinde güvenli bölgeye götürülüyorsunuz yalanıyla helikopterlere bindirildik.5 DAKİKA SONRA İNDİK
Havalandıktan 5 dakika sonra tanklar ve yüksekçe bir duvar arasına indirildim. Yaşadığımız şoku atlatmak, açılan ateşlere hedef olmamak ve nereye bırakıldığımızı anlamak için araçların arasına saklandık.15-20 dakika burada bekledikten sonra adının Kenan olduğunu öğrendiğimiz komutanımız burada beklememizi ve geri döneceğini söyleyerek yanımızdan ayrıldı. Ve kendisini bir daha hiç görmedim. Araçlar arasında yerde yattığımızı gören hiç tanımadığım başka bir subay bizlere orada ne yapıyorsunuz. Yatmayın hedef olacaksınız diyerek, bizi yüksekçe bir duvarın, bir kör noktanın yanına geçirdi. Kör bir noktaya geçirdi bizleri. Ve burada beklememizi söyledi.
BURAYA KİMİNLE GELDİNİZ
Bu sırada yanımıza gelenlerden nerede bulunduğumuzu ve dışarıda neler olduğunu öğrendik.Her şeyi tam manasıyla burada, orada yanımıza gelenlerden öğrendik. Öğrendikten sonra arkadaşlarımız ile aramızda yani yanımızda bulunan rütbeli komutanlardan gizli bir şekilde kesinlikle yasa dışı hiçbir olaya karışmamalıyız şeklinde bir konuşma geçti aramızda. Devamında da 2 saat boyunca bu kör noktada arkadaşlarım ile birlikte uyukladım. Hiçbir şeyin farkında değildik. Tam bu esnada bizi bu şekilde gören bir binbaşı, bana buraya kimle geldiğimizi bağırarak bir şekilde, elindeki silahı ile birlikte bana buraya kimle geldiğimizi sordu. Ve benden hemen gidip onu bulmamı istedi.ELİNDEKİ SİLAHTAN KORKTUM
Bende elindeki silahtan korkarak ilk önce Deniz Kuvvetlerine bakan kısma yürüdüm. Bulunduğum yerden ayrılıp Deniz Kuvvetlerine bakan tarafa sonra da geldiğim yönün tam tersi istikamete şarjörsüz ve mermisiz silahımla yürüdüm. Zannediyorum iddianamede bir görüntüm var. Ve bu görüntüde bu yürüyüşüm esnasında çekilmiştir. Kesinlikle ve kesinlikle iddianamede de iddia edildiği üzere darbeye destek verme amaçlı bir hareket değildir. Şarjörsüz ve mermisiz silahımla yürüdüm. Ortalık çok karışık olduğu için ve hiçbir darbeciden yasadışı emir almamak için sabahladığım kör noktaya geri döndüm.KİMSEYLE KONUŞMAYIN, BENİ TAKİP EDİN
Burada arkadaşlarım yoklardı. Ben tekrar burada oturup bekledim. Tam bu esnada bir süre sonra yanımda 3. bölükten arkadaşlarım olan İdris ve Bilal Yıldız geldiler. Buraya kandırılarak getirildiğimizi ve hiçbir emre uymamız gerektiğini onlarla da konuştum. Bu konuşmanın üstüne Hasan Ali Üsteğmen yanımıza gelerek ‘arkadaşlar kimseyle konuşmayın ve beni takip edin dedi. Yönlendirmesi ile bir binanın bodrum katına girdik.ÜZERİME ATEŞ AÇILDI
Burada bize tahliye edileceğimiz söylendi. Ve koşar adımlarla TÜİK binasının karşısında bulunan bir demir kapıdan çıktık. Bu esnada üzerime ateş açıldı. Hem benim hem de yanımda bulunan beni yönlendiren kapının diğer tarafında bulunan 2 sivil polise ateş açıldı. O anki korku, telaş ve polislerin yönlendirmesiyle silahımı ve kompozit başlığımı kapı dibine bıraktım. TÜİK binasında bulunan polislere sığındık. Oradan da polis akademisine getirildik.SOYULARAK TERS KELEPÇE TAKILDI
Burada 2 gün boyunca bizlere Genelkurmay Başkanlığından çıkan 900’er gibi ifademizin alınacağı ve serbest bırakılacağımız söylendi. Fakat erler ayrılınca pazar akşamı o an ilk defa gördüğümüz polisler tarafından soyularak ters kelepçe ile kelepçelendik. Bunu burada belirtmemin tek sebebi polis akademisinde alınmış ifademde hiçbir kötü muameleye maruz kalmadım şeklinde bir yazıdır. Bu da bana ait değildir. Ben böyle bir ifade vermedim. Bu sebeplerden dolayı reddediyorum. İlk defa gördüğüm polisler tarafından soyularak ters kelepçelendik.GECE YARISI TEKMELEYEREK UYANDIRILDIK
4 gün boyunca bu şekilde kaldık. Tuvalete dahi yalın ayak gitmek zorunda bırakıldık. Açlık ve susuzluktan dolayı ayakta dahi duramıyorduk. Geceleri uyurken polisler tarafından tekmelenerek uyandırıldım. Çeşitli hakaretlere maruz kaldım. Tüm bu yapılan insanlık dışı uygulamalara rağmen polis akademisinde verdiğim ifadeye ‘ben emniyette bulunduğum sürece hiçbir kötü muameleye maruz kalmadım’ gibi bir ifade eklenmiştir. Bunu da az önce belirttim.AĞIR CEZAEVİ KOŞULLARINDA KALIYORUZ
Ayrıca iddianamede bulunan Bylock listesinde üzerimde bulunan 2 hatta Bylock olduğu iddia edilmiştir. Böyle bir programın varlığından, kesinlikle ve kesinlikle haberim yoktur. Cezaevine girdikten sonra sözlü ve yazılı medyadan öğrenmiş bulunmaktayım. Aynı zamanda iddianamede tarafıma yöneltilen tüm suçlamaları reddediyorum. 6 günlük gözaltı süresi ve bu sürede yaşadıklarım 10 aya yakın tutukluluk sürem ve ağır cezaevi koşulları göz önünde bulundurulmasını tahliyemi ve dava sonunda da beraatimi talep ediyorum. Arz ederim.”SAVUNMANIN BULUNDUĞU GEREKÇELİ KARARDA SAVUNMANIN ORİJİNAL GÖRÜNÜMÜ
SAVCI: ÖLMEZSE TUTUKLANMASINA…
Bilal Gülfidan’ın ölümün ardından sosyal medyada @m4gf0wKzduBwFy5 hesabından genç subay adayı ile ilgili paylaşımlar yapıldı ve bazı iddialarda bulunuldu. O paylaşımlar şöyle:“Sözleşmeli subay olmak için eğitime başlamış, sadece verilen kanuna uygun emirleri yerine getirmiş, darbeden haberi olmayan, şeytanların (AKP) tuzağına düşmüş yüzlerce askeri öğrenciden biridir. Cezaevinde kanser hastalığına yakalanınca 2 ay muayene geç götürülmüş, sonrasında yapılan kontrollerde kanserin ilerlediği ve sık sık kontrole gelmesi söylenmiş, müteakiben tekrar kontrolleri aksatılmıştır. Mahkeme ilk başlarda tahliye etmedi. Daha da ağırlaşınca tahliye kararı verdi. İlk başlarda bu hastalık durumundan ailesi haberdar değildi. Duruşmalara zorunlu katıldı tedavi esnasında savcı ‘ölmezse tutuklanmasına’ diye mütala verdi. Hakîm onlardan iftiracı olmalarını istedi. O durumda ne o ne de bir arkadaşı hain olmadı iftira atmadı.”
ÖLDÜRÜLMEK İÇİN GENELKURMAY BAŞKANLIĞININ BAHÇESİNE ATILDILAR
15 Temmuz gecesi Kara Harp Okulundan 150 öğrenci helikopterle Genelkurmay Başkanlığının bahçesine indirilmişti. Aynı hesap, bu olayla ilgili iddiası ise şöyle:
“Bu askerî öğrenciler okul komutanı İzzet Çetingözün emri ile okulda bırakılmış, gece öldürülmeleri için mühimmatsiz olarak helikopterlerle Genelkurmay Başkanlığının bahçesine atılmış, onları yüzlerce IŞİD’li silahlı olarak karşılamış, ateş altına almış öldürmek istemiş. 10 gün gözaltında insanlık dışı işkencelere maruz kalmış masum Anadolu gençleri hastalıklara yakalanmıştır.”
AYNI DOSYADA YARGILANAN BAŞKA BİR ÖĞRENCİ DE KANSERDİ
Altunbaş duruşmada, iki ay önce bağırsak kanseri teşhisi konulduğu söylemiş ve tahliyesini talep etmişti. 18 Mayıs 2017’de tahliye edilen Altunbaş’ın sağlık durumu hakkında bir bilgi bulunmuyor.