14 Ocak 2020 Salı

KHK’lı mühendis cezaevinde kanser oldu: 4. evrede olmasına rağmen tahliye yok!

14 Ocak 2020
KHK’lı Abdülazim Özdemir’e 4. evre karaciğer kanseri teşhisi konuldu. Eşi Emir Özdemir, “Defalarca doktora gitmesine rağmen bu evredeki bir hastalık nasıl anlaşılmadı” diye sordu.




10 aydır Bandırma 1 No’lu T Tipi Cezaevinde tutuklu bulunan 49 yaşındaki Abdülazim Özdemir’e 4. evre karaciğer kanseri teşhisi konuldu. Yarın kemoterapiye başlanacak olan Özdemir’in bu noktaya gelmesinde cezaevinde yaşadığı ihlallerin etkili olduğu belirtiliyor.

EŞİM SAPASAĞLAMDI

HDP Milletvekili ve insan hakları savunucusu Ömer Faruk Gergerlioğlu’na bir mektup yazarak eşinin durumunu anlatan Emir Özdemir, “Eşim cezaevine girdiğinde sapasağlamdı. Sonra rahatsızlandı. Böbrek taşı teşhisi kondu. İyileşmedi. Sararıp vücudu kabarınca acilen doktora götürüldü. Meğer böbrek taşı yokmuş. Rahatsızlığı sarılıkmış. Hemen ameliyat olması gerekti. Ama ameliyat olacağı alet bozulduğu için geri cezaevine getirildi.” dedi.

ÇAY BİLE İÇEMEDİ, İHTİYAÇLARINI GİDEREMEDİ

Doktor Bursa veya İzmir’e sevkini istediği halde araya Kurban Bayramı girdiği için eşinin ihmal edildiğini ifade eden Özdemir, “Eşim idareyle de konuştu ancak unutuldu. Sevk edilmedi, ameliyat edilmedi. Elden ayaktan düştü. Hiçbir şey yeyip içemedi (çay bile içemedi). İhtiyaçlarını arkadaşları karşıladı.” ifadelerini kullandı.

Abdülazim Özdemir, bu ihmaller sonucunda geçtiğimiz ağustos ayı sonunda acilen ameliyata alındı. Bozuk olan aletin birkaç günde tamir edildiğini belirten Emir Özdemir, “Meğer alet birkaç günde yapılmış. Daha önce de ameliyat olabilirmiş. Ameliyatta parça alındı ve Ankara’ya patolojiye gönderildi. Bu arada aşırı kilo kaybetti. Çünkü bu süreç 2-3 ay sürdü. Ameliyattan sonra toparladı. Kilo almaya başladı. Aralık ayında patoloji sonucu geldi. Tekrar ameliyat olabilirim dedi. İyi huylu mu kötü huylu mu bakılacak dedi. ” diye yazdı.
Abdülazim Özdemir, Kalkınma Bakanlığında mühendis olarak görev yapıyordu. 672 Sayılı KHK ile ihraç edildi.

İHMALLER VAR MI?
Eşiyle 6 Ocak 2020’de yaptığı 10 dakikalık telefon görüşmesinde yıkıldığını ifade eden Emir Özdemir şöyle devam etti: “Maalesef karaciğer kanseri olduğunu ve 4. evrede bulunduğunu öğrendim. Yıkıldım. Defalarca doktora gitmesine rağmen 4. evredeki bir hastalık acaba nasıl anlaşılmadı? Acaba geç yapılan sarılık ameliyatı kansere mi sebep oldu? İhmaller var mı? Kafamda bir sürü soru.”

ZAMAN BİZİM İÇİN ÇOK KIYMETLİ

Emir Özdemir, eşinin geç olmadan tahliye edilmesini istedi: “Sizden ricam eşimin geç olmadan ve daha iyi şartlarda tedavi olabilmesi için tahliye edilmesi, cezanın ertelenmesi. Bunu eşim, çocuklarım, kendim, ailem için istiyorum. Zaman bizim için çok kıymetli, kemoterapi alması lazım.”

672 SAYILI KHK İLE İHRAÇ EDİLDİ
ODTÜ Endüstri Mühendisliği mezunu olan Abdülazim Özdemir, Kalkınma Bakanlığında mühendis olarak görev yaparken Eylül 2016’da çıkarılan 672 sayılı KHK ile ihraç edildi. Daha sonra Cemaat soruşturmaları kapsamında tutuklanıp Ankara Sincan Cezaevine gönderildi. 14 ay tutuklu kalan Özdemir, çıkarıldığı son mahkemede 6 yıl 3 ay ceza verilip tahliye edilmişti. Dosyası 1,5 yıldır Yargıtay’da bekletiliyordu. Fakat Mart 2019’da tekrar tutuklanıp Bandırma 1 No’lu T Tipi Cezaevine gönderildi.

3 KIZLARI VAR


20 yıllık matematik öğretmeni eşi Emir Özdemir de 10 aydır Keskin T Tipi Kapalı Cezaevinde tutuklu. Cemaat soruşturmaları kapsamında 6 yıl 3 ay hapis cezası aldı. Onun da dosyası Yargıtay’da bulunuyor. 5, 9 ve 15 yaşlarında üç kız çocuğu sahibi olan Özdemir çiftinin çocuklarına 80 yaşlarındaki dede ve babaanneleri bakıyor.

ÇOCUKLARIMIZ GÖRÜŞE GELEMİYOR


Emir Özdemir mektubunda, çocuklarını görememekten yakınıyor ve sevk dilekçelerinin dikkate alınmadığını da ifade ediyor:

“Çocuklarımız, okulu ve büyüklerimiz yaşlı olmalarından dolayı kapalı görüşlerimize gelemiyorlar. Açık görüşlerimizi de bazen yapabiliyoruz. Baba uzakta olduğundan 2-3 ayda bir gidebiliyorlar. Haftalık 10 dakika telefon görüşümüzü ise bir hafta çocuklarla, bir hafta eşimle yapabiliyorum. Yani 15’de bir 10 dakika eşimle görüşebiliyorum. Aile paramparça. Çocuklar hem bana hem de eşime gitmekte maddi manevi çok zorlanıyorlar. Yazılıya denk gelince de gelemiyorlar. Maalesef hafta sonu da çocuk görüşü kaldığımız cezaevlerinde uygulanmıyor. Eşim defalarca sevk yazmasına rağmen sevki de çıkmıyor. Bu ay da yazdı. Bakalım kısmet. En azından aynı yerde olsak iç görüş yapardık, çocuklarla gidiş-gelişte daha kolaylık olurdu. Mesela bu salı (bugün), cumaya da bana gelecekler.”

DEVLET YAŞAMA HAKKINI KORUMAK ZORUNDADIR

BOLD Medya’ya konuşan Özdemir ailesinin avukatı:

“Abdülazim Özdemir’in durumunu geçen hafta bir dilekçe ile Yargıtaya sunduk. Ama bir gün daha beklemeye tahammül yok. Çünkü 15’inde (yarın) kemoterapi yapılacak. Belki özel bir tedavi uygulanır. Kemoterapi cezaevinin içinde ne kadar sağlıklı olur? Eski Genelkurmay Başkanı müebbet cezası kesinleştiği halde yaşlıdır diye tahliye edildi. Ciddi bir rahatsızlığı da yoktu. Demek ki CMK açısından cezanın ağırlığı ve hafifliği önemli değil tahliye için. Ama bu adam kanser. Durumu vahim.

BİR DAKİKA BİLE BEKLETİLMEMELİ

Üstelik henüz yargılaması bitmedi. Böyle bir adamın tahliye edilmesi insanlığın bir gereğidir. Yaşama hakkı diye bir hak var insan haklarında. Temel bir hak. Vazgeçilmez bir hak. Devletin de yaşama hakkını koruması gerektiğine göre müvekkilimin derhal serbest bırakılması gerekir. Hatta bir dakika dahi bekletilmemeli. Tüm hukuk sistemlerinde bu böyledir. Bu durumda hangi müvekkilim olursa olsun aynı şeyi talep ederim.

ADLİ TIP, TERSİNİ SÖYLERSE YİNE TUTUKLASINLAR!

Yargıtaya verdiğimiz dilekçede ‘doktor raporlarına rağmen tahliyeyi uygun görmezseniz Adli Tıp’a sevk edin’ dedim ama bunu demek bile lüzumsuz. Bu durumdaki bir hasta Adli Tıp’a sevk edilmeden tahliye edilir. Adli Tıp’ta tersi çıkarsa yine tutuklasınlar! Şu anda bir gün, bir dakika dahi önemlidir.”
 
EMİR ÖZDEMİR’iN MEKTUBUNUN TAMAMI




 

2,5 yaşındaki Yağız Sinan cezaevinde atak geçirdi

14 Ocak 2019 
 Oğlu ile Tarsus’ta tutuklu bulunan ev hanımı Derya Gül’den mektup var. Gül, 15 gün önce kurp atağı geçirip acile kaldırılan Yağız Sinan için yardım istedi.

 Bir yıldır Tarsus Kadın Kapalı Cezaevinde tutuklu bulunan üç çocuk sahibi Derya Gül (33), milletvekillerine mektup yazarak yardım çağrısında bulundu. 4 yaşındaki oğlu Yavuz Selim ve 2,5 yaşındaki Yağız Sinan’a dönüşümlü olarak cezaevinde bakmak zorunda kalan Derya Gül, yaşadığı sıkıntıları mektubunda tek tek anlattı.

Yağız Sinan’ın bebekliğinden beri halk arasında yalancı kuşpalazı ya da difteri olarak bilinen kurp hastası olduğunu ve Yağız Sinan’ın cezaevinde sürekli atak geçirdiğini belirtti. Oğlunu acile götürmek zorunda kaldığını, cezaevi ortamında çocuğun tedavisiyle ilgilenemediğini kaydetti. Kendisinin de adres değişikliğinden dolayı kaynaklanan ‘küçük’ bir hatadan dolayı hukuksuzluğa maruz kaldığını yazdı.

LÜTFEN MEKTUBUMU DİKKATE ALIN

Çaresiz kalan anne, “Sizden mağduriyetimle alakalı bana yardımcı olmanızı istiyorum. Küçük bir yanlışlıktan dolayı 1 yıldır mağdurum, çocuklarımın yanında olmak, anneme yardımcı olmak istiyorum. Lütfen mektubumu dikkate alın.” dedi.

3 çocuk sahibi Derya Gül Mersin Tarsus Cezaevinde, eşi ise Kahramanmaraş’ta tutuklu. Derya Gül’ün 7 yaşındaki büyük kızı Ayşe Esra (en sağda) anneannesiyle birlikte yaşıyor. Yavuz Selim (3,5) ve Yağız Sinan (2) dönüşümlü olarak annelerinin yanına gidiyorlar. Derya Gül’ün kucağındaki yeğeni Bahar. Onun annesi Pınar Güler İzmir Şakran Cezaevinde tutuklu. (Fotoğraf Tarsus Cezaevi, Temmuz 2019).






ANNEM 4 TORUNA BAKIYOR, KARDEŞİMİ OKUTUYOR

“1 yılı aşkın süredir tutuklu ve hükümlü bulunuyorum. Yargıtay’a temyiz dilekçemin kabulü için dilekçe yazdım ama 1 yıldır cevap alamadım, bir sonuca varmadı. Temyiz başvurumu Yargıtay kabul ettiği anda hüküm bozulması lazım ama zaman geçtikçe umudum azalmakta. 3 çocuğum var.” diyen Derya Gül, eşinin Maraş Türkoğlu ve ablasının da İzmir Şakran’da tutuklu bulunduğunu belirtti ve ekledi:

“Ailem zor durumda. Annem ablamın 2 çocuğu ve benim 3 çocuğuma bakmakta, kız kardeşim de Ankara’da Tıp Fakültesi 6. sınıf öğrencisi. Ailem maddi olarak da zorlanmakta. Ben ailemi rahatlatmak için en küçük oğlumu yanıma alıyorum ama çocuğun “kurp” rahatsızlığı cezaevi ortamında sık sık nüksediyor, burada tedavisi çok sıkıntı, her kurp olduğunda acile gitmek zorunda kalıyoruz.”

Yağız Sinan, cezaevinden anneannesinin evine geldiği bir gün iltihaplanma olduğu için acilen sünnet edilmişti. Bu fotoğraf o zaman çekildi. Eylül 2019.

15 GÜN ÖNCE ACİLE GÖTÜRÜLDÜ 


Kurp hastalığı sırasında çocuklar, gece havlamayı andıran bir öksürükle uyanıyor ve nefes almada zorluk çekiyor. 15 gün önce yine acile kaldırılan Yağız Sinan’ın atak sırasında yaşadıklarını bir aile yakını şöyle anlattı:

“Tam uyumaya başladığı an tıkanıyor, uyuyamıyor. Soğuk buhar yapılması lazım. Koğuşun penceresini açsalar çocuk üşütüyor. Özellikle kış aylarında artıyor bu rahatsızlığı. Geçen gün yine acile götürdüler. 3 gün boyunca hiçbir şey yememiş. Makarna istemiş annesinden, anne bana yapar mısın demiş, o günlerde hiç makarna çıkmamış. Makarna gibi basit bir yemeği bile çocuğa yediremiyorsunuz orada.”

DOĞUMA POLİSLER EŞLİĞİNDE GİRDİM



Derya Gül, doğumhane kapısında gözaltına alınmak için polisin beklediği annelerden biri. Yağız Sinan’ı Adana Avrupa Hospital Hastanesinde kapıda polisler beklerken dünyaya getirdi. İki yıl önce CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun sosyal medya hesabından duyurduğu o günü Derya Gül de mektubunda anlatıyor:

“24.07.2017 tarihinde 3. çocuğum Yağız Sinan Gül’ün doğumu için hastaneye gittiğimde doğuma girmeden önce polisler geldi odaya ve hakkımda yakalama kararı olduğunu söylediler. Doğuma polislerin eşliğinde girdim. Çocuğum dünyaya geldikten 1 gün sonra bebeğimle beni mahkemeye çıkardılar, hakim bebeğimden dolayı haftada 1 gün imza denetimi ile bıraktı. Böylelikle mahkeme sürecim başladı.”


Cemaat soruşturmaları kapsamında 24 Aralık 2018’de tekrar tutuklanan Derya Gül, 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı. Gül, mektubunda avukatı olmadığı için mahkeme süreçlerinde yapılan küçük hatalarından dolayı hüküm aldığını belirtiyor. Yargıtay’a yazdığı dilekçesinden de hala bir cevap bekliyor.


Ev hanımı Derya Gül’ün Yağız Sinan’ın geçirdiği atak sonrasında, 7 Ocak 2020’de yazdığı mektubun tamamı:



“Ben Derya Gül. 09.08.1986 Adana doğumluyum. 33 yaşındayım, evliyim ve 7, 4 ve 2,5 yaşlarında üç çocuğum var. FETÖ’ye üye olmak suçlamasından 24.12.2018 tarihinden itibaren Tarsus Kadın Kapalı C.İ.K’nda bulunmaktayım. Eşim de Maraş Türkoğlu Cezaevinde bulunmakta. Başıma gelen olaylar şu şekilde başladı:

24.07.2017 tarihinde 3. çocuğum Yağız Sinan Gül’ün doğumu için hastaneye gittiğimde doğuma girmeden önce polisler geldi odaya ve hakkımda yakalama kararı olduğunu söylediler. Doğuma polislerin eşliğinde girdim. Çocuğum dünyaya geldikten 1 gün sonra bebeğimle beni mahkemeye çıkardılar, hakim bebeğimden dolayı haftada 1 gün imza denetimi ile bıraktı. Böylelikle mahkeme sürecim başladı.

Ablam da 2016 yılından beri tutuklu olduğu için maddi imkansızlıktan avukat tutamadım, dışarıda olduğum için kendim işlemlerle ilgilendim. Mahkeme 2018 yılı Aralık ayında 6 yıl 3 ay hüküm verdi. Bebeğimden dolayı mahkemeye gitmiyordum, hüküm mahkemesinde de mahkeme bildirim yapmadı, benim olmadığım mahkemede, hakkımda gıyabımda hüküm verildi.

Avukatım olmadığı için mahkemenin gerekçeli kararı ikametime (bana) teslim edildi, ben de Adana Bölge Adliye Mahkemesine itiraz ettim, 2018 Mayıs ayında. 2018 yılı eylül ayında kızım ilkokula başlayacağı için ikamet adresinde değişiklik yapmamız gerekti, avukatımız olmadığı için ben bu adres değişikliğini bildirmemiz gerektiğini bilmiyordum. Çünkü tebligatın şahsen bana teslim edilme zorunluluğu var. Problem olacağını düşünmedim, sistemde adresimiz belli.

2018 yılının Aralık ayında Adana Bölge Adliye Mahkemesinin dosyamla ilgili kararı gelmiş ve eski ikametimin bulunduğu muhtarlığa teslim edilmiş, muhtar almaması gereken bir evrakı, ikametinde olmayan birinin bu kadar önemli bir evrakını almakla suç işlemiş ve bana evrakla ilgili haber de vermedi. Ben evrakı almadığım halde itiraz süresi başlamış oldu. Bu bir hukuksuzluk, ben almadan süre başlamamalıydı.

Süre içerisinde temyiz başvurusu yapmadığımdan dolayı 24.12.2018 tarihinde evrakın teslimi için getirilmeyen adrese polisler beni tutuklamak için geldiler. Sistemde adresim değişti ise resmi bir evrak nasıl oluyor da yanlış birisine teslim ediliyor ve ortaya ciddi bir mağduriyet çıkıyor.

1 yılı aşkın süredir tutuklu ve hükümlü bulunuyorum. Yargıtay’a temyiz dilekçemin kabulü için dilekçe yazdım ama 1 yıldır cevap alamadım, bir sonuca varmadı. Temyiz başvurumu Yargıtay kabul ettiği anda hüküm bozulması lazım ama zaman geçtikçe umudum azalmakta. 3 çocuğum var.
Ablam, eşim de tutuklu. Ailem zor durumda. Annem ablamın 2 çocuğu ve benim 3 çocuğuma bakmakta, kız kardeşim de Ankara’da Tıp Fakültesi 6. sınıf öğrencisi. Ailem maddi olarak da zorlanmakta. Ben ailemi rahatlatmak için en küçük oğlumu yanıma alıyorum ama çocuğun “kurp” rahatsızlığı cezaevi ortamında sık sık nüksediyor, burada tedavisi çok sıkıntı, her kurp olduğunda acile gitmek zorunda kalıyoruz.

Sizden mağduriyetimle alakalı bana yardımcı olmanızı istiyorum. Küçük bir yanlışlıktan dolayı 1 yıldır mağdurum, çocuklarımın yanında olmak, anneme yardımcı olmak istiyorum. Lütfen mektubumu dikkate alın. Şimdiden teşekkür ediyorum.”