5 Kasım 2013 Salı

Bu sergiyi Köşk’ten çıkan kayıp tabloya borçluyuz

5 Kasım 2013
Çağdaş Türk resminin özgün isimlerinden Gencay Kasapçı, 80. yaşını, 80 eserinin yer aldığı “Sanatla Bir Ömür” retrospektif sergisiyle kutluyor. Eğer, Fahri Korutürk’ün eşi tarafından ısmarlanan fakat Çankaya Köşkü’nün depolarına atılmış ve bir kısmı dökülmüş turkuaz renkli tablosu bulunmasaydı belki uzun bir süre daha retrospektifi açılmayacaktı.



Yıllardır Mersin'de yaşayan ressam Gencay Kasapçı, bu yıl 80 yaşına girdi. Sanatta da 65. yılını kutluyor. Yurtiçi ve dışında 100'ün üzerinde sergi açan, pek çok genç sanatçının tanınmasına vesile olan Kasapçı'nın 80 eserden oluşan ilk retrospektif sergisi, geçtiğimiz hafta Küçükçekmece Cennet Kültür Merkezi'nde açıldı. Eğer, Fahri Korutürk'ün ressam eşi tarafından ısmarlanan fakat Çankaya Köşkü'nün depolarına kaldırılıp bir kısmı dökülen o turkuaz renkli tablosu Hayrünnisa Gül ve serginin küratörü Ömer Faruk Şerifoğlu tarafından bulunmasaydı, belki uzun bir süre daha retrospektif sergisi açılmayacaktı.

    Turkuaz tablonun ilginç bir hikayesi var. 1970'li yıllarda İran Şahı Pevlevi, eşiyle Türkiye'ye gelecektir. Kraliçe Farah turkuaz rengini çok sevdiği için, dönemin Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'ün, Türkiye'nin ilk kadın ressamlarından olan eşi Emel Korutürk, misafirlerinin Camlıköşk'te ikamet edecekleri odanın duvarına asılmak üzere Gencay Kasapçı'dan bir tablo yapmasını ister. Kasapçı yapar ve tablo çok beğenilir. Sanatçının daha sonra başka resimleri de Köşk'e alınır. Sonraki yıllarda Cumhurbaşkanlığı Koleksiyonu'ndaki bu resimler depolarda unutulur ve kaybolup gider. Gencay Kasapçı, yıllar sonra yırtılmış eseriyle karşılaşınca önce onu tamir etmek üzere Mersin'deki atölyesine götürür, bir ay kadar resmini uzaktan seyreder. Sonra da sanki hiçbir şey olmamış gibi “Ben bile tamiri fark edemiyorum artık.” dediği resmi restore eder. “Sanatla Bir Ömür” sergisinde bu tablo yer almıyor fakat onun 65 yıllık emeğini anlatan diğer eserleri görülebiliyor.

    Güzel Sanatlar Akademisi'ni bitirdikten sonra, 1959'da sanat çalışmalarını İtalya'da sürdürür. Burada farklı sanat ekolleri içerisinde yer alır. Uzun sanat hayatı hep zorluklarla mücadele ederek geçen Kasapçı, tutkusu sayesinde birçok zorluğun üstesinden gelmeyi başarır. Henüz 25 yaşındayken bir bavul dolusu nazar boncuğunu İtalya'ya götürmek ister. Ama bu mümkün değildir, yasaktır. "Buna izin, verse verse bakan verir" derler. Dönemin Maliye Bakanı, Yassıada'da idam edilen Hasan Polatkan'dır. Kasapçı, randevu almak üzere bakanlığın merdivenlerinde nöbet tutar. Polatkan arabasından inince de önüne atlar. Ertesi sabah saat 09.00'da ilk randevuya adını yazdırır.

    İtalya'da geçen yılları, her bakımdan verimlidir. Ömer Faruk Şerifoğlu, onun bu dönemini şöyle anlatıyor: "Floransa Akademisi Collaccki Atölyesi'nde fresk ve mozaik çalışmalarında bulunur ve önemli başarılara imza atar. Milano'nun minimalist akımının içinde bir Türk sanatçısı olarak değer kazanır. Eserleri o yılların avangarde galerilerinde ve Zero grubu içindeki sergilerde yer alır ve beğeni ile karşılanır. Nazar boncuklarını eserlerinde kullanan ilk sanatçı olur. 1954'te tek model ve renkte üretilen nazar boncukları yapan fırınları bularak daha renkli cam kullanmaları için ikna eder ve üretimlerine daha sanatsal bir boyut katmalarına yardımcı olur. 1958'de nazar boncuklarını kullanarak yaptığı ve Turizm Bakanlığı'nın satın aldığı masa, Brüksel Dünya Fuarı Türkiye Pavyonu'nda teşhir edilir."

Ömer Faruk Şerifoğlu (solda), Gencay Kasapçı.

“78 yaşından sonra film bile yaptım, artık her şeye hazırım”

Gencay Kasapçı’nın Roma’da yaşadığı 1960’lı yıllarda pek çok ressam, 57 yaşında ölen Japon sanatçı, düşünür Nobuya Abe’nin çevresinde toplanır. Kasapçı da o ressamlar arasındadır. Abe, sanatçılardan oluşan “Illimunation” adlı bir grup kurar ve hep birlikte sergi açarlar. Gencay Kasapçı Türkiye’ye döndüğü için sergiye katılamaz. Sırbistan’daki bir müze, önümüzdeki sonbaharda “Illimunation” grubunu yeniden canlandırmak için bir sergi hazırlığı içinde. Gruptan arkadaşı olan Mira Brtka ile altı yıl önce İstanbul Bienali’nde karşılaşan Kasapçı, onunla iki yıl önce bir film projesine başlamış. 45 yıl birbirinden habersiz aynı doğrultuda resim yapan iki arkadaşın hikayesini anlatan belgesel film “Different is the Same”in çekimleri, Mersin, İstanbul, Roma, Bratislava, Novi Sad’da tamamlanmış. Kasapçı, “78 yaşından sonra bunları yaptım, artık her şeye hazırım.” diyor.


“Sanatla Bir Ömür” sergisi, Küçükçekmece Cennet Kültür ve Sanat Merkezi'nde 18 Kasım'a kadar görülebilir.

HABERİN SAYFAMIZDAKİ GÖRÜNÜMÜ