30 Aralık 2014 Salı

Harflerin Aşkına Dair

30 Aralık 2014
Uğur Derman’ın hazırladığı ‘Harflerin Aşkı’ adlı hat koleksiyonu kitabı, geçtiğimiz hafta Bağlarbaşı Kongre ve Kültür Merkezi’nde tanıtıldı. Programın en önemli özelliği, geleneksel sanatlar camiasında henüz oturmayan ‘galeri, sanatçı ve koleksiyoner’ üçgeni arasındaki bağın yavaş yavaş kurulduğunu göstermesiydi. Zira 2013’te ilki gerçekleştirilen All Arts İstanbul, bu nedenle yapılamıyor.
Tanıtım gecesinde (soldan-sağa) hattat Mehmet Özçay, Uğur Derman ve ekspertiz Bora Keskiner konuşma yaptı.



Modern sanatlarla geleneksel sanatları buluşturmak amacıyla 18-21 Nisan 2013’te ilki düzenlenen All Arts İstanbul, 2014 yılında yapılmadı ya da yapılamadı. Fuarın düzenleyicisi, dokuz yıldır giderek büyüyen modern sanat fuarı Contemporary İstanbul’un (CI) yönetim kurulu başkanı Ali Güreli’ydi. Bu yılki CI’da görüştüğümüz Güreli’ye, 2014’te All Arts’ı neden yapmadıklarını, bundan sonra yapıp yapmayacaklarını sorunca şu cevabı verdi:

“CI’da galeri, sanatçı ve koleksiyonerden oluşan üçgen arasında oturmuş bir bağ var. Müzayedeler ve müzeler de bu bağın tamamlayıcısıdır. İlk All Arts İstanbul tecrübemizde şunu gördük: Geleneksel sanatlar camiasında bu ticari ilişkiler kurulmamış. Henüz oturmuş bir ticari platform yok. Fuarlarımızı ayakta tutan iki şey vardır. Birincisi galerilerin ödediği ücret, ikincisi sponsorların verdiği ücret. İkisi bir araya gelince fuarı gerçekleştirebiliyoruz. All Arts’ta galerileri cezbedemedim, çünkü bu ilişkiler oturmadığı için fuarda ne kadar satış yapacağını tahmin edemediler. Sanatçıların zaten çok fazla gücü yok. 90 sanatçıya bilabedel yer verdik ki, sanatçılar CI’da yaşadığımız heyecanı görsün.”

Peki bundan sonra ne olacak? Güreli’ye göre All Arts’ın tekrar gerçekleşebilmesi için tek yol belediyenin ya devletin destek vermesi. İstanbul Kongre Merkezi’ne fuar için 150 bin Euro kira ödediklerini ve yaklaşık 500 bin TL zarar ettiklerini söyleyen Güreli, “Tüm bunlara rağmen yine de devam kararındaydık fakat ülkemizde Gezi ile başlayan, devamı gelen diğer olaylar da bizi korkuttu.” diyor.

Şu durumda All Arts İstanbul’un akıbeti meçhul fakat, Ali Güreli’nin bahsettiği geleneksel sanatlar camiasındaki galerici, sanatçı ve koleksiyoner arasındaki ilişki yavaş yavaş oturuyor. Bunun en canlı örneğini geçtiğimiz perşembe akşamı Üsküdar Belediyesi’nin Bağlarbaşı Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlediği “Harflerin Aşkı” adlı hat koleksiyonu kitabının tanıtımında gördük.

Uğur Derman’ın kaleme aldığı 444 sayfalık kitapta, finans sektöründe çalışan iki işadamı Kerem Kıyak ve Mustafa Balcı’nın koleksiyonu tanıtılıyor. Programda Uğur Derman, Bora Keskiner ve hattat Mehmet Özçay’ın yaptığı konuşmalar, bu ilişkilerde ne kadar geç kalındığını ve alınan mesafenin hangi kilometresinde olduğunu gösteriyor. 15 yıl önce hat koleksiyonu yapmaya başlayan Kerem Kıyak ve Mustafa Balcı, İstanbul’da Özçay, yurt dışında Keskiner danışmanlığında eser alıyor. Bu dayanışmanın ve bilincin tüm koleksiyoner ve sanatçılar arasında kurulması ve galerilerin de işin içine girerek camianın ayakları yere basan bir ekonomi oluşturması geleneksel sanatların geleceği açısından önemli…

Prof. Uğur Derman: “Şunu samimiyetle itiraf etmeliyim ki; bu yaşıma geldim, bir koleksiyon ve o koleksiyonun kataloğu için böyle bir toplantıyı bizim tarihimiz kaydetmiyor.”

Mehmet Özçay (Hattat): “2008’de ilk defa bir müzayedeye eserimi koymuştum. Aşk-u Meşk adlı eserimi kendisini gıyaben tanıdığım Kerem Kıyak’ın aldığını öğrendim. Bilahare başka bir müzayede salonunda kendisine bizzat görüşmek ve tanışmak fırsatını buldum. Doğrusu Kerem Bey’i, hat sanatına karşı çok aşklı ve şevkli gördüm. Bu aşkla çok güzel eserler aldı. Bunların bir kısmı çok nadide, belki tek denilebilecek eserler. Kerem Bey, müzayede salonlarının en heyecanlı aktörü olarak bilinir. Allah şevkini bozmasın, sayılarını artırsın. Hat koleksiyonerliği hat sanatı ve geleceği için önemli bir husus. Henüz istenen sayıda olmasa bile çok değerli koleksiyonerlerimiz var. Çok güzel koleksiyonlar yapıyorlar. Bu güzel bir gelişme. Hat sanatı bir zamanlar maddi değer itibarıyla yerlerde sürünürken şimdi değer ve itibar görüyor. Bu hakikaten yüreğimize su serpiyor. Bu durum, yeni koleksiyonerlere de teşvik olur diye ümit ediyorum.”

Bora Keskiner (Ekspertiz, sanat danışmanı): “İslam sanatının en yüksek formu olan hat sanatının neşv-ü nema ettiği dünyada merkezler vardır. Bağdat (Abbasi), Kahire (Memluk), Bağdat (Karakoyunlu dönemi), Tebriz (Akkoyunlu  dönemi), Herat (Timur İmp.), Tebriz (Safevi) var. İnanılmaz kıymetli eserler bu merkezlerde üretilmiştir. Bu şehirler İstanbul ile kıyas edildiğinde yıldızın yanındaki güneş gibidirler. İstanbul özellikle 500 yıl boyunca bu sanatın en mühim merkezlerinden biri olmuş ve gerek hattat sayısı, gerek diğer kitap sanatları ve üretilen eser sayısıyla bu saydığım mühim merkezleri fersah fersah geçmiştir. Cumhuriyetle beraber Latin harflerine geçilince bu çok önemli birikimin kıymeti biraz gölgelendi. Bu dönemde bu işi ayakta tutan ve bugünlere getiren insanları rahmetle yâd ediyor ve Kerem Kıyak gibi koleksiyonerler, hocalar ve hattatlar sayesinde bu sanata sahip çıkıldığını ve bu şevkin arttığını günden güne görüyoruz.”

Kerem Kıyak /Hat Koleksiyoneri: “Hüsn-i hat’a ilgim 15 sene önce başladı. İlk zamanlarda finans sektöründe çalışan biri olarak tamamen yatırım maksadıyla hareket ediyordum. Zamanla bulabildiğim bütün kaynakça kitapları ve makaleleri okumaya başladım. Hatta”ların hayatları ve eserlerine dair hikayeleri beni etkiledi ve bu etki zamanla aşka dönüştü. Başlangıçta her koleksiyoner gibi ben de acemice eserler alıyordum Daha sonra hocalarım yardımcı olmuşlardır. Eserleri katalogda toplamak ve sergi fikri 5-6 sene önce oluştu. Koleksiyonumdaki kıt’aların, levlahaların, mushafların ve delailül hayratların her birinin ben de anısı vardır.  Bir yolcu ve hancı misali onları korumayı, gelecek nesillere ulaştırmayı kendime görev edindim. Umarım layık olabilirim.”

HABERİN SAYFAMIZDAKİ GÖRÜNÜMÜ