29 Kasım 2019 Cuma

“Buraya hapsedildim! Kendimi bitmiş, mahvolmuş hissediyorum. Ailem darmadağın oldu”

29 Kasım 2019 
Cezaevinde bunalıma giren sınıf öğretmeni Zübeyde Gülle, içini bir mektuba döktü: “Buraya hapsedildim ve kendimi bitmiş, tükenmiş, mahvolmuş hissediyorum. Ailem darmadağın oldu. Ölümümü can-ı gönülden istiyorum…”



18 aydır Ordu E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu bulunan Zübeyde Gülle (31), insan hakları savunucu ve HDP Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’na mektup yazdı. Dosyasının Yargıtay aşamasında olduğunu ifade eden Gülle, tutuklandığı ilk aydan beri Ağır Ceza Mahkemesine, İstinaf Mahkemesine, Yargıtaya 50’den fazla mektup yazdığını ama kimseye haksız yere tutuklandığını anlatamadığını söyledi.

Gülle, “Her birine ayrı ayrı yaşadığım süreci, mağduriyeti anlattım ama nafile. Kendimi artık yok gibi hissediyorum. Yoksa hiçbir kabahatimin olmadığını bilmelerine ve görmelerine rağmen bana ve aileme bu zulmü yaşatmazlardı. Olanlara kesinlikle anlamak veremiyorum” dedi.

Kendisini bitmiş, tükenmiş, mahvolmuş hisseden genç öğretmen, “Kime ne yazacağımı bile bilmiyorum. Ölümümü can-ı gönülden istiyorum” ifadelerini kullandı.

MAHKEME BAŞKANI BENİ DIŞARI ATTI

4,5 ay için 3 kez mahkemeye çıktığını, mahkemelerinin 5 dakika sürdüğünü, ikinci mahkemede başkan tarafından dışarı atıldığını belirten Gülle, Bylock kullandığı iddiasıyla 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı. Bylock’u ilk kez duyduğunu ve kullanmadığını mektubunda şöyle açıkladı:

“Arkadaşım kendi telefonunda hata veren programı benim telefonuma attı ve denemek istedi. O zamana kadar bu programın adını bile duymamıştım. O zaman da hiç önemsemedim. Program çalışmayınca zaten kaldırdım hemen. Mesajlaşma, arkadaş listesi, şifre, hiçbir şey yok. Sadece 3 günlük sinyal gözüküyor. Bulunduğum şehirdeki başka birinin mesajlarından adım geçtiği için beni de programı kullanmış kabul ettiler. Kullanmadığımı anlatmaya çalıştım ama ne hakim ne savcı beni dinlemedi.”

BİR DAĞ KÖYÜNDE YAŞIYORDUK, ÜNİVERSİTEYİ İLK BİZ KAZANDIK

5 çocuklu bir ailenin 2. çocuğu olarak dünyaya gelen Zübeyde Gülle, bir dağ köyünde eğitim mücadelesine başlamış. Üniversiteyi kendi çabasıyla bitirebilen Gülle, Trabzon’da özel bir okulda 7 yıl sınıf öğretmeni olarak görev yaptığını, mesleğime aşık bir insan olduğunu, öğrencileri için yaşadığını da sözlerine ekledi:

“Annem ve babam köyde yaşayan insanlar. Kimsenin üniversiteye gitmediği yüksek bir dağ köyünden ilk defa üniversiteye ben ve ablam gittik. Bizden sonra kardeşlerimiz de okudu. Ablam da sınıf öğretmeniydi ve ihraç edildi. Benim yüzümden küçük kardeşlerim de işe giremiyor. Anlayacağınız 5’imiz de üniversiteli işsizler olarak hayatımız devam ettirmeye çalışıyoruz. Türlü zorluklarla okuduk. Ailemden hiçbir yardım almadan okuyup öğretmen oldum. Çalışmaya başlayınca kardeşlerimizi okuttuk.”

ANNEM ÜZÜNTÜDEN FELÇ GEÇİRDİ, BABAM YÜZDE 80 ENGELLİ

Anne ve babasının sağlık durumlarının kötüye gittiğini ifade eden genç öğretmen çaresizliğini yazıya böyle döktü:

“Ben kurban seçildim, ben de bu ülkenin evladıyım, ülkeme küsmek istemiyorum” diyen Gülle ailesinin durumunu da anlattı: “Ailem mahvoldu. Annem baban üzüntüsünden 6 ay önce felç geçirdi. Zaten ağır kalp hastasıydı. Babam yüzde 80 engelli ve yürüyemiyor. 2 küçük kardeşim anneme ve babama bakıyor. Annem hastanede yatıyor. Erkek kardeşim yanında bakımını yapıyor. Diğer kardeşim köyde babama bakıyor. Yanıma kimse gelip gidemiyor. Babam Bağkur emeklisi. Aldığı maaş kendi masrafların yetmiyor. Bana akrabalar gönderirse para gönderiyorlar. Babamı en son ne zaman gördüğümü hatırlamıyorum bile. Annem her telefon görüşmemizde ağlıyor. “Ölmeden seni göreyim” diye ağlıyor. Kendimi geçtim artık ama ailemin durumuna katlanamıyorum. Psikolojim alt üst oldu. Trabzon’a sevk istiyorum. O bile çıkmıyor. Ölümümü can-ı gönülden istiyorum.”

NESRİN GENÇOSMAN‘IN HASTALIĞININ HER ANINA ŞAHİTLİK ETTİM



Zübeyde Gülle, Temmuz 2018’de zatürre olan ve tedavisi geciktirildiği için ihmal sonucu hayatını kaybeden Kuran öğretmeni Nesrin Gençosman ile dost olduklarını, aynı cezaevinde bulunduklarını ve hastalığının her anına tanıklık ettiğini söyleyerek mektubunu tamamladı:

“Buraya geldiğimin 2. ayında çok sevdiğim 10 yıllık dostum Nesrin Gençosman vefat etti. Bizi beraber tutuklamışlardı. Onun hastalığının her anına şahitlik ettim. Etkisini hala üzerimden atamıyorum. Sürekli rüyamda görüyorum. Psikolojik olarak çok etkilendim. İnanın cümleleri toparlayamıyorum…. Koğuşta 8 kişiyiz. Koğuşun şartlarını anlatmaya bile hacet duymuyorum. Cezaevi işte. Yaşamaya gayret gösteriyoruz. Yorulduk, bunaldık artık. Bitsin bu süreç diye dua ediyoruz… Özgürlük bir başkaymış. Affedilecek bir hareketim olmadı ama maalesef şu anda birkaç kişinin 2 dudağının arasından çıkacak bir karara bağlı hayatımız.”

ZÜBEYDE GÜLLE’NİN MEKTUBU