Eberhard Zangger... Fotoğraf: Hüseyin Sarı, Zaman |
19 Mayıs 2015
“Truva'nın altında şimdiye kadar ortaya çıkarılandan 100 kat daha büyük bir kasaba ve bu kasabanın bağlı olduğu bugüne kadar bilinmeyen Luvi uygarlığı bulunuyor.” Bu iddia, merkezi İsviçre'de bulunan ve Nisan 2014'te kurulan Luvi Araştırmaları Vakfı Başkanı jeoarkeolog Dr. Eberhard Zangger'e ait. Geçen hafta İstanbul'da bulunan Zangger'in Anadolu'nun arkeoloji tarihini değiştirecek bazı iddiaları var.Dr. Eberhard Zangger ve arkeolog Serdal Mutlu tarafından ortaklaşa hazırlanan ve Mersin Üniversitesi Kilikia Arkeolojisini Araştırma Merkezi'nin yıllık dergisi Olba'da yayınlanan akademik makale, dünyanın çok katmanlı arkeolojik sit alanlarının başında gelen Truva Antik Şehri ile ilgili bugüne kadar tespit edilmemiş bulguları ortaya çıkarıyor. Zangge, Anadolu'da Hitit dışında aslında adı Luvi olan büyük bir uygarlığın bulunduğunu, hatta Luvicenin konuşulduğu bölgenin Hititçe konuşulan bölgeden çok daha büyük olduğunu ama Avrupalı arkeologların bu bilgiyi bugüne kadar görmezden geldiğini söylüyor. Zangger'in iddiasını dayandırdığı 20 yıllık araştırmaları, 250'den fazla harita, video çekimleri ve illüstrasyonlar dünden itibaren www.luwianstudies.org'da yayınlanmaya başladı.
Zangger'in anlattığına göre, Luwian Studies Vakfı, Batı Anadolu'da MÖ 2. bin yılına tarihlendirilebilecek ve o dönemde var olan Miken veya Hitit kültürlerinin bir parçası olmayan 340 büyük yerleşim yeri tespit etmiş. Bu yerleşim yerleri, şu ana kadar varlığı henüz kabul edilmemiş olan Luvi uygarlığını oluşturan halklara ait. Yani bu şu demek oluyor: Zangger Türkiye'de yapacağı kazılarla iddiasını kanıtlarsa 200 senedir yaygın olan; bütün her şeyi Yunanlıların keşfettiğine dair inanç çökecek.
Sizi tanıyabilir miyiz, vakıf ne zaman, niye kuruldu?
Ben jeoloğum, uzmanlık alanım arkeolojik kazılar. Alman'ım. İlk kazı projemi 1982'de Yunanistan'da yaptım. Alman Arkeoloji Enstitüsü tarafından yayımlanan, arkeolojide alan konstrüksiyonu konusunda bir kitap hazırladım. O yıllarda Kaliforniya'da Stanford Üniversitesi'ndeydim. Sonra Cambrige Üniversitesi'ne tayin oldum. Yine Yunanistan'da bir kazıya başladık. Bronz çağına ait bir sarayın olduğu yeri kazdık. 1990'lardaki bu çalışmam da alanımızdaki en önemli metodolojileri ortaya koydu. Disiplinler arası bir çalışmaydı. Jeofizikçiler, toprak bilimciler, bitki uzmanları vardı. Farklı disiplinlerden insanlar bu projede bir arada çalıştılar ve bu araştırma sırasında, biz bir suni kap keşfettik. El yapımı bir kaptı. Nestua sarayı buradaydı. Troya Savaşı'nda savaşmış krallardan birinin sarayıdır. Bölgede bir liman havzası keşfettik. Bugün tamamen doldurulmuş burası, yeşil alan… Şunu demek istiyorum. 18 sene boyunca Yunanistan'da çalıştım ve şunu anladım; benzer keşifler Türkiye'de de yapılmalı. Özellikle de Troya'da. Çünkü Yunanistan'daki liman havzası kalıntılarının benzerlerini Troya'da görmüştüm.
Bu haritayı onun için mi çizdiniz?
Biz Troya'nın böyle gözüktüğünü hayal ediyoruz. Bugüne kadar kazılar sadece sarayın olduğu yerde gerçekleşti. Ama orada keşfedilenden 100 kat daha büyük bir kasaba var. Ben bunun çok büyük keşif olduğunu düşünmüştüm. Ama kariyerimde ilerlememe engel olan bir çalışma oldu. Stanford ve Cambrigde kariyerimin zirvesindeydim. Ne zaman ki Türkiye ile ilgili çalışmaya odaklandım birdenbire düştüm. O günden beri insanlar çılgın olduğumu düşünüyor.
Araştırmanızın arkasındaki tez, iddia nedir tam olarak?
Benim bu haritayı yapmamım sebebi; şu anda kazı yapan Türk arkeologlarına bu alanı düşünmeye teşvik etmek. Şehrin asıl kalıntıları 5 metre altta gömülü. Ege'deki Bronz çağı ile ilgili birkaç kitap basılmıştır. Bunların hepsi bin sayfalık kitaplardır. Ama hiçbiri buradaki diğer medeniyetlerden bahsetmez. Biz bu bölgeyi inceledik. Troya savaşından kalan arkeoloji bölgelerini çıkardık. Bunlar zaten halihazırda yayınlara girmiş olan alanlardı. 340 alan olduğunu gördük. Bunların var olduğu biliniyor, ama haritasını ilk biz hazırladık. Yani bizim teorimize göre haritanın böyle gözükmesi gerekiyor. Araştırmalarımız gösteriyor ki, Luviler bugüne kadar tanınmayan bir medeniyetmiş.
Bahsettiğiniz kazıları yapmak bugüne kadar başka kimsenin aklına gelmemiş mi?
Türk arkeologların yaptığı birtakım kazılar var, Türkiye'nin batısında, Bronz Çağı kazıların sayısı 22'dir… Ama şöyle bir sorun var, arkeologlar genellikle çok dar bir döneme odaklanıyor. Mesela höyükler en yukardan başlanıyor kazılmaya, temele kadar iniliyor. 1080 yılında Bizans Manastırı'na denk gelince duruyorlar. Hemen manastır koruma altına alınıyor, kimse araştırmaya devam etmek için duvarları sökmek istemiyor. Halbuki onun altında 15 metre daha var. Yani bütün dönemleri kapsayacak şekilde dikey kazı yapılmıyor. Bizim yapmak istediğimiz bu yerlerden beşini seçmek ve beşe beş metre kazıya başlamak. Ama en altına kadar inmek.
O beş yer neresi?
340 alan var demiştim, 20 tane en favori bölge belirledim. Çandarlı, Kadıkalesi, orada zaten Bizans Manastırı var. Ben onun altına inmek istiyorum. Bir de daha içeride Beyköy var. Uzmanlık alanım tam olarak bu bölgelerde kaç metreye kadar inilmesi gerektiğini iyi bilmem.
Kaç metre?
Kadıkalesi 15 metre inilmesi gerekiyor. Ama bölgeden bölgeye değişir. Yunanistan'daki araştırmalarda bu mesafelere inildi, ama Anadolu'da yapılmadı. Nesilden nesle bütün Yunan arkeologlar, dikey kazıyı yapabilmek için eğitildiler.
Türklerin dışında Avrupalı arkeologlar ilgilenmemiş mi sizin gibi konuyla?
Aslında bu sistem 1920 senesinde kuruldu. Bu sistemi kuran kişi de Arthur Evens, Girit'te Minos kazısını yapan kişi. 1920 senesinde Yunanistan ile Türkiye savaş halindeydi. O zaman burada çalışan akademisyenler Yunan âşığı akademisyenlerdi. Avrupalılardı. Ve o insanlar, bir şekilde diğer insanların Anadolu medeniyetlerine odaklanmasını istemediler. Troya 1870'te keşfedilen ilk alan. Ama orada başka bir uygarlık olduğu kayıtlara geçmedi. Yunanlılar buradaki bu bilgileri ders kitaplarına sokmuyorlar. Fakat dilbilimciler Luvi diliyle ilgili çok araştırmalar yapmışlar, kitaplar yazmışlar. Kazılar söz konusu olunca karşımıza çıkan resim bu. Zaten dilbilimciler, kendilerinin arkeologlardan hep daha ileride olduğunu söylüyorlar ve arkeologlardan artık şu haritayı oluşturmasını istiyorlardı. Bizim sektörümüzde herkes bilir; ne zaman Türkiye'ye yüzünüzü dönseniz aynen eski arkeologların başına gelen sizin de başınıza gelir, tıpkı benim başıma geldiği gibi.
Eski arkeologlar kim, ne geldi başlarına?
Anadolu arkeologlarının öncüsü olan isimlerden bahsediyorum. Heinrich Schliemann 1870'te Troya'yı keşfetti. Hugo Winckler, 1906'da Hattuşaş'ın ilk kazılarını yaptı. Emil Forrer, Hattuşaş belgelerine bakarak bölgede 8 dil konuşulduğunu keşfetti. Helmuth Bossert, Luvi dilini keşfetti. James Mellaart da Çatalhöyük'ü buldu. Ve bütün bu arkeologların ortak yönü, Türkiye üzerinde çalışmaya başladıklarında arkeoloji camiasında dışlandılar. İş izinleri iptal edildi. Hititler'in ilk kazılarını Hugo Winckler yapmıştı, çok zor bir hayatı oldu. Hiçbir zaman iş bulamadı. 49 yaşında da öldü zaten. Hitit kazıları resmi kazı olarak bile kabul edilmedi. Emil Forrer da Winckler'in belgeleri üzerinde çalıştı, o da hiçbir zaman Almanya'da iş bulamadı. 40 yaşındayken Güney Amerika'ya taşındı. James Mellaart neolitik çağ ile ilgili çalıştı, onun da iş izni iptal edildi. Bizim vakıf, buradaki boşluğu doldurmak üzere kuruldu. Bugünden itibaren web sitemizde tüm araştırmalarımızı kamuoyuna açıyoruz.
Sizin başınıza ne geldi?
Ben 1999'da artık kariyerim daha ilerleyemediği için bir iletişim ajansı kurdum. Bilim ile ilgili iletişim konularında çalışıyoruz. İletişimde kazandığım becerileri, daha önce yaptığım çalışmaları yaymak üzere kullanıyorum. Çünkü anladım ki, aslında bilimde bir şeyler keşfetmek daha kolay, ama bunu başarılı bir şekilde duyurmak olağanüstü zor.
Avrupalı arkeologları eleştiriyorsunuz, siz de bir Avrupalısınız. Sizin onlardan farkınız nedir?
Ben daha farklı bir zihniyetle yetiştirildim. Liseye gitmedim, pratik bir işte çalıştım. Konservatör olarak. Ondan sonra diplomamı aldım ve üniversiteye gittim. Klasik bir eğitimim olmadı. Arkeolog değil de jeolog olduğum için, Avrupalı arkeologların yaşadığı şekilde benim beynim yıkanmadı.
Peki eleştirdiğiniz Avrupalı arkeologlar araştırmalarınızdan haberdar mı?
Evet biliyorlar, çünkü zaten ben bunların bir kısmını 1990'larda yayınlamıştım, deli olduğumu düşünüyorlar. 1999'da Troya'da helikopterle jeofizik araştırması yapmak üzere Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı'na başvurdum. Şehrin üzerinde uçuş yapacak ve sistematik bir şekilde x-ray ile toprağı inceleyecektim. Fakat Bakanlık izin vermedi.
Neden vermedi?
Çünkü o zamanın Troya kazısının başında olan Manfred Korffman buna karşıydı. Şimdiki bakanla iki sene evvel görüştük. Bakan diyor ki müsteşar ile görüşün. Müsteşar diyor ki, antik çağ müdürlüğü ile görüşün, o da benim yardımcım ile görüşsün…
Nihayetinde tezinizi kanıtlarsanız ne olacak?
200 senedir yaygın inanç nedir? Bütün her şeyi Yunanlıların keşfettiği, işte o inanç çökecek.
Türklerle Yunanlılar her şey için kavga ediyor, bir kavga sebebi daha mı çıkacak?
20 sene Yunanistan'da çalıştım, orada tanıdığım arkeologlar var. Deneyimlerime göre Yunanlılar bu bilgileri, daha kolay kabul edecek, bu konuda çok daha açık görüşlüler. Çünkü onlar kanıtlara o kadar yakınlar ki, bütün bunları içgüdüsel olarak zaten biliyorlar. İddiaları daha ziyade Avrupalı diğer arkeologlar açısından sorun teşkil edecek.
HABERİN SAYFAMIZDAKİ GÖRÜNÜMÜ