4 Mart 2015 Çarşamba

Buğday ambarından arkeoloji müzesine

5 Mart 2015
Ankara’nın ilk özel arkeoloji ve sanat müzesi Erimtan, tarihî Kale bölgesinde 14 Mart’ta açılıyor. İşadamı Yüksel Erimtan’ın 55 yılda oluşturduğu koleksiyonun sergilendiği müzede iki bin eser yer alıyor. Eskiden buğday ambarı olarak kullanılan müze için 12 milyon TL harcandı fakat içindeki eserlerin değeri bundan kat kat fazla.


Müzedeki bazı eserler topraktan çıktığı gibi sergileniyor. Nedeni DNA testi teknolojisinin artık çok ilerlemesi. Araştırma için temizlenmeden izleyici karşısına çıkarılıyor.













Türkiye’de 280 özel müze var, bunların sadece yedisi arkeoloji müzesi. 14 Mart’tan itibaren bu sayı sekiz olacak. Ankara’nın ilk özel arkeoloji ve sanat müzesi Erimtan, tarihi Kale bölgesinde gelecek hafta açılıyor. İşadamı Yüksel Erimtan’ın 55 yılda satın aldığı iki bin tarihî eser koleksiyonunun yer aldığı müzede, Kültepe tabletleri, Urartu kemerleri, Roma camları, Bizans damga mühürleri, Roma ve Helenistik döneme ait sikkelerin yanı sıra, dönemlere ait canlandırmalar da olacak. Üç Ankara evi yeniden yapılandırılarak (restorasyon değil) inşa edilen müzenin mimarlarından Prof. Dr. Ayşen Savaş, “Burası Ankara Kalesi’nin surdışı yapılarıydı. Büyük ihtimalle buğday ambarlarıydı. Ama artık evsizlere ev olmuştu. ‘Üç Ankara evi’ algısı vardı, onu bozmak istemedik.” diyor.

İLK ÇAĞDAŞ SANAT SERGİSİ ALEV EBUZZİYA’NIN
Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi’nin koleksiyonu arasında dünyadaki en eski görsel belge niteliği taşıyan Fayum Portreleri bulunuyor. Eski çağ insanlarını resmeden ve dönemin modasından güzellik anlayışına ve sosyal hayatına ışık tutan Fayum Portreleri, üst sınıf Romalılara öykünen Mısırlı kadın, erkek ve çocukların giysi, takı ve eşyalarını resmediyor. Bu portreler, müzede Ana Sergi Salonu’nda sergileniyor. Kültepe tabletlerinden Urartu kemerlerine, Roma camlarından Bizans damga mühürlerine uzanan seçki, koleksiyonun önemli bir bölümünü oluşturuyor. Müze koleksiyonunun bir diğer bölümünde ise farklı dönemlere ait sikkeler bulunuyor. Müzenin başka bir bölümünde ise mühür yüzükleri var. Müze, koleksiyon sergilerinin yanı sıra arkeolojiyle sanatı yan yana getiren özel ve çağdaş sanat sergilerine de yer verecek. Bu sergilerin ilk konuğu dünyaca tanınan seramik sanatçısı Alev Ebuziyya.

HER ŞEY YÜZÜK TAŞLARIYLA BAŞLADI
Yüksel Erimtan (87)
Yüksel Erimtan, 1960’lı yıllarda Mersin’de bir avuç yüzük taşı ile başlayan koleksiyonerlik hikâyesini şöyle anlatıyor: “Josef adında bir kuyumcunun ufacık bir dükkânı vardı. O dükkâna zaman zaman uğrardım. Sahibiyle bir gün dükkânda oturup kahvemizi içiyorduk. İki köylü geldi; ellerinde ufak taşlar vardı. Josef’e ne olduklarını sorunca “yüzük taşı” dedi. Köylüler ören yerlerinde yağmurlardan sonra dolaşırlarmış. Yüzük taşı, yüzük ve bunun gibi şeyler bulurlarmış. Bu yanıt bana evde bir kâsede duran babamdan yadigâr küçük taşları hatırlattı. Bu taşları alıp Josef’e getirdim. Romalılardan beri kullanılan yüzük taşları olduğunu söyledi. Böylece, o yıllardan bugüne kadar devam eden koleksiyonerlik yolculuğum başladı.”

Yüksel Erimtan (87), koleksiyonerliğinin yanı sıra Türkiye Koleksiyonerler Derneği’nin de kurucusu. Başkan yardımcısı, koleksiyoner Turgut Tokuş ile Ankara’da nerede kırık dökük yapı varsa onların restorasyonu için yıllardır koşturuyorlar. Türkiye’de arkeoloji deyince akla ilk önce ‘definecilik’ geliyor, koleksiyonerlere de kaçakçı muamelesi yapılıyor. Böyle bir algının oluşması normal. Çünkü derneğin sadece 36 üyesi var, oysa koleksiyoner sayısı 1700. Onlardan kaçının arkeoloji alanında koleksiyon yaptığı ise bilinmiyor. Tokuş, “İnsanların köylerinde arkeolojik eser bulunca devlet müzesine getirmesi lazım. Ama başına bir şey geleceği korkusundan getirmiyor. Eserler ya kaçakçıların eline düşüyor ya da koleksiyonerlere ulaşıyor. Yüksel Erimtan gibi koleksiyonerler bu eserlerin yurtdışına çıkmasını önlüyor.” diyor.

Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi, ‘definecilik’ ve ‘kaçakçılık’tan öteye gidemeyen arkeoloji algısının değişmesi yönünde olumlu adımlarından biri. Fakat ne kadar katkı sağlayacağını zaman gösterecek. Müze, 14 Mart’tan itibaren pazartesi hariç her gün saat 10.00 ve 18.00 arasında ziyaret edilebilir. www.erimtanmuseum.org

ANKARA KALESİ'NE KAPI KOMŞU
Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi, Ankara Kalesi’nin giriş kapısının karşısında yer alıyor. Arsa, Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan 25 yıllığına kiralanmış. Bölgede aynı zamanda, Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nin de olduğu Mahmut Paşa Bedesteni ve Kurşunlu Han, tarihî saat kulesi, Çukur Han ve önceki yıllarda yine bir özel müzeye dönüştürülen Çengel Han Rahmi M. Koç Müzesi bulunuyor.

Mimarlar Ayşen Savaş, Can Aker ve Onur Yüncü’nün tasarladığı müzenin mimarisi bölgenin tarihi göz önünde bulundurularak yapılmış. Mesela, pencereler, kale surlarındaki gözetleme kulelerindeki pencere stilinde tasarlanmış. Arkeoloji müzeciliğini 19. yüzyıl kalıplarından çıkararak, çağdaş müzeciliğin amaçlarını yerine getirmeye odaklandıklarını belirten Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi Müdürü Emin Mahir Balcıoğlu, müze ziyaretçilerinin artık sadece seyretmekle ve bilgi almakla yetinmediklerini, katılımcı ve paylaşımcı olmayı istediklerini söylüyor.
Soldan sağa: Müzenin mimarı Can Aker, Erimtan Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Çağrı Erimtan Aker (Yüksel Erimtan'ın kızı), mimar Prof. Dr. Ayşen Savaş ve müze müdürü Emin Mahir Balcıoğlu.






















14 Mart 2015'te açılacak olan Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi'ni bugün (4 Mart 2015), kültür sanat gazetecileri gezdi.







 
 


HABERİN SAYFAMIZDAKİ GÖRÜNÜMÜ