25 Aralık 2014
2 Haziran 2012'de Sultanahmet'ten
Kağıthane'deki dere yatağına taşınan Başbakanlık Osmanlı Arşivleri
etrafındaki tartışmalar devam ediyor. Duayen tarihçiler, sürecin ilk
başında Kağıthane'nin doğru bir tercih olmadığını ifade etmişti. Ama
şimdi hepsi ‘bizi kimse kaale almadı' diyerek sitemlerini dile
getiriyor, konuyla ilgili pek konuşmak istemiyorlar. Olayın peşinde
artık genç araştırmacılar ve doktora öğrencileri var. Arşivdeki nem
durumunun son fotoğraflarını onlar çekiyor, belgeliyor. Fakat hepsi
büyük bir korku içinde. Eğer kimlikleri anlaşılırsa, bir daha arşivlere
alınmama ve tezlerini bitirememe endişesi taşıyorlar. Gelinen bu
noktayı, üç isme sorduk.
‘İçim yanarak söylüyorum, büyük ihmal var’
Agah Oktay Güner (Eski Kültür Bakanı-Türkiye Ekonomi ve Sosyal Araştırmalar Vakfı-TESAK Başkanı):
Arşivler bir milletin hafızasıdır. Bizim arşivlerimiz ne yazık ki, çok
darbe yemiştir. Yeniden kâğıda dönüştürülmesi için Bulgaristan’a
gönderilmek istenen arşivlerimizi, Osmanlıca bilen bir demiryolları
memuru fark etmiş, amirlerini ikaz etmiş ve o cinayet onun himmetiyle
durdurulmuştu. Arşivlerimizde içim yanarak söylüyorum, çok büyük ihmal
vardır. Mao karşısında, mağlup olacağını anlayan Chiang Kai Shek, önce
karısını kızını değil, arşivleri Formosa’ya (Tayvan) kaçırmıştır.
Formosa’ya bir konferansa davetliydim, o vesileyle gördüm. Elyazması
bütün eserler, özel ağaçtan yapılmış kutuların içinde saklanıyor. Ve bu
kutular bir ayrı bölmede ve odada muhafaza ediliyor. Tabii ki dere
yatağına, rutubetli yere arşiv yapılmaz. Ne olacak otelden, AVM’den! Bir
millet medeni eserleriyle ayakta kalır. Ama bunun için o millete mensup
olmanın şuurunda olmak lazım. Araştırmacıların üzerindeki baskı
konusuna hiç girmeyelim, çocukların başı belaya girer.
Arşiv her halükârda sur içinde olmalı
Prof. Dr. Ali Akyıldız (29 Mayıs Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü):
Arşiv, sur içinde olmalıdır. Şu anda Kağıthane’deki binaya kimse
gidemiyor. Hocaların ayağı oradan kesildi. Oysa, Arşiv bir akademiydi
eskiden; öğrenciler hocalarla orada görüşür; sorularına cevap ararlardı.
Ben taşındığından bu yana bir kere gittim, o da öğrencilerime Arşiv’i
gezdirmek için. Biz ve diğer meslektaşlarımız bu problemleri daha önce
dile getirdik, fakat kimse kaale almadı. Yerin belirlenmesi siyasi
otoriteye ait bir seçim. Yurt dışında da şehirlerin dışında arşivler var
ama ulaşımı kolay olduğu için sorun olmuyor. Altyapıyı hazırlamadan
böyle bir şey yaparsanız bu şekilde insanların ayağı çekilir. Genç
araştırmacıların yaşadığı baskıyı, korkuyu bilemiyorum ama arşiv her
halükârda sur içinde olmalı.
Arşivin sahibi bu millet ama ülkede tuhaf şeyler yapılıyor
Semavi Eyice (Sanat tarihçisi):
Arşiv’in Sultanahmet’ten Kağıthane’ye taşındığını birkaç ay önce
öğrendim. Açıkçası hayret ettim. Gülhane’deki eski askerî hastane
restore edilip aslında oraya taşınacaktı. Öyle bir düşünce vardı, bir
türlü bu uygulanmadı diye düşünüyordum ki çoktan taşınmış. Vallahi
Kağıthane’de olmasına ben de pek taraftar değilim. Niye orası tercih
edildi, kimin aklına geldi bilmiyorum? Bizim memlekette birçok şey ‘ben
yaptım oldu’, oluyor. Genç araştırmacıların yaşadığı korkuya ben
karışmam, Arşiv’in sahiplerinin bileceği bir şey. Arşiv’in sahipleri bu
millet tabii ama ülkemizde tuhaf şeyler yapılıyor.
HABERİN SAYFAMIZDAKİ GÖRÜNÜMÜ